Dr. Baybalın büyük hedefi hizmetti

Konya Aydınlar Ocağı, Doktor Ağabey olarak bilinen Konyanın gönül ve hizmet erlerinden Mehmet Hulisi Baybalı, ölümünün 15. yıldönümünde yâd etti

Konya Aydınlar Ocağı, “Doktor Ağabey” olarak bilinen Konya’nın gönül ve hizmet erlerinden Mehmet Hulisi Baybal’ı, ölümünün 15. yıldönümünde yâd etti.

Sille Kültür Evi’nde hafta sonu gerçekleştirilen anma toplantısında, babasının hayatından kesitler sunan ve hatıralarını anlatan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sami Baybal, babasının 1928’de Konya’da doğduğunu ve 19 Kasım 1996’da vefat ettiğini söyledi. Babasının hayatındaki dönüm noktasının 1950’lili yıllarda üniversiteyi okumak için gittiği İstanbul’da başladığını dile getiren M. Sami Baybal, Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmed Hamdi Akseki gibi âlimlerden dersler aldığını belirtti. 1956’da İstanbul’dan ayrılarak 1958’de askerliğini Van’ın Gürzap ilçesinde yedek subay olarak yapan babasının, Konya’ya gelerek eski İş Bankası’nın yanında dar merdivenlerden çıkılan bir yerde muayenehane açtığını kaydeden Doç. Dr. Baybal,

 “Babamın en büyük hedefi hizmetti. Çevresinin gelişmesi ve yeni insanlar tanımasıyla birlikte bu hizmet aşkı daha da arttı. Bu aşk çevresindeki insanlara da sirayet ediyordu. Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretleri’ne intisab eden babama hizmet görevi, Dişçi Mehmet Efendi’nin vefatından sonra Arabistan’da tevdi edildi. Muayenehanesinde gelen hastalara öğle yemeği verilirdi. Gelenlere aynı zamanda kalp ve kap eğitimi de veriliyordu Perşembe ve Cuma günleri ise o çok meşhur olan Buhara Pilavı verilirdi. O zaman ortaya ihlâsla karıştırılmış güzel bir aşk pilavı çıkardı. Babam sohbetlere önem verirdi. İş hayatını da sohbetlere göre ayarlardı. Hediyeleşmeyi çok sever ve çocuklara kitap hediye ederdi” dedi.

Dr Hulusi Baybal’ın 1992’de vakıf kurduğunu belirten Doç. Dr. Baybal, konuşmasına şu sözlerle son verdi: “Babam aynı zamanda vakıf insandı. Kurduğu o vakıf bugün de talebeler ile yardıma muhtaç ailelere yönelik hizmetlerini devam ettiriyor. Babam zengin insanların paralarını nasıl ve nereye tasadduk edeceklerine dair zengin ile fakir arasında köprü olurdu. Davet edilmesine rağmen İslami ve dini geleneklere göre yapılmayan düğünlere icabet etmezdi. Davet edenlere de neden icabet etmediğini söylerdi. Babamın boşluğu doldurulmuş değil. Temennim ise, yeni Baybal’ların ve yeni hizmet erlerinin ortaya çıkmasıdır.”

Dr. Hulisi Baybal’ın yanında 1991’de hizmete başladığını belirten eğitimci Yusuf Ziya Öztürk de, hatıralarını şöyle dile getirdi: “Kendisini sabah namazında evde alır ve gece saat 11’de eve bırakırdım. Sabah namazını devamlı olarak Kapu Camii’nde kılardı. Bana bir gün “Mehdi Resul ve Hızır Alayhisselam’la aynı safta namaz kılmama mani olacak şeyler yapma” demişti. Ayrıca bana “benim hiç vaktini geçirmiş namaz ile kaza namazı borcum yok” derdi. Günlük hayatını Kapu Camisi’ne göre ayarlardı. Kendisinde o kadar enerji vardı ki yorulmak nedir bilmezdi. Ramazan’da 15 güm Mekke’de ve 15 gün Medine’de kalırdı. Altınoluk’un karşısında tam 7 sene sofra açtık. Buhara Pilavı piştiği zaman kazanın başına geçer dua eder ve Mevlana Türbesine kadar uzanan sırayı göstererek bunların hepsine pilav verin, Allah’ın izniyle bu pilav herkese yeter, derdi. Gerçekten de o kazandaki pilav bereketlenir ve herkese yeterdi. 1992’de Konya’da 1 ay kalkmayan bir kar yağmıştı. O kış kıyamette bana dönerek; Ziya, biz insanlar olarak karnımızı doyuruyoruz da dışarıdaki o hayvanlar ne yer ne içerler diyerek muayenehanesine gelenlerden çuval çuval buğday toplayarak onları, Ereğli ve Kadınhanı yollarının kenarlarına gidiş-geliş olarak serpmiştik. Kuşlar o kadar acıkmışlar ki yol kenarlarının nerdeyse kuş sürüleriyle dolduğunu görmüştük. Allah gani gani rahmet etsin.”

HABER MERKEZİ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri