Çocukluğumuzda hepimiz yapmışızdır; karıncalara yardım olsun diye yediğimiz çekirdeklerin kabuklarını karıncalara taşıması kolay olsun diye yuvalarına yakın yerlere bırakmışlığımız, kabuk taşıyan karınca yuvasına kadar yorulmasın diye yardım etmişliğimiz..
***
Aslında yaptığımız şeyin dünyanın en güzel iyiliği olduğunu düşünürüz sorsanız J fakat durum o kadar da masum olmuyor her zaman. İnsani ilişkilerimizde daima kendinden ödün veren, kendini feda eden taraf mutlaka vardır.
***
Bir de asla değişmem, ben buyum, sen sensen bende benim diyen, daha doğrusu bir taraf feda ederken bir tarafın kar ettiği ilişkilerden bahsediyorum. Meşhur bir kelebek hikayesi vardır belki de duymuşsunuzdur?
***
Küçük çocuk evlerinin bahçelerinde kozadan çıkma vakti gelmiş bir kelebek görür ve çok heyecanlanır. Kelebeğin zorlandığını gören çocuk yardım etmek ister ve kozayı açar fakat gökyüzünde süzülmesi gereken kelebek kanadını açamadan yere düşer.
***
O sırada bir başka kozadan o zahmeti çekmiş ve tek başına kozadan kurtulmuş olan kelebeğin ahenk ile uçuşunu izleyen çocuk şaşkınlıkla babasına dönerek neden böyle olduğunu sorgular. Bizlerin karşımızdaki için iyi olduğundan emin olduğumuz şeyler aslında çoğu zaman iyi değildir. Çünkü kelebeğin o kozadan çıkmak için zahmet çekmesi kaslarının gelişmesi gerekiyordu.
***
Aslında söylemek istediğim şey; aman evladım onu öyle yapma düşersin, aman dur ben yaparım, sakın elleme uzak dur demeden önce bir kere daha düşünmek. Çünkü hata yapmadan tecrübe kazanılmaz, çünkü bizlerin iyi niyet ile söylediği tecrübeler karşımızdakine kestirme yol olmayacak.
***
İyi niyetlerimizin dozunu ayarlayamazsak ya tembel çocuklar yetiştiririz, yada feda ettikçe hayıflanır birilerinin kar edişini seyrederiz.
İyi niyetin dozunu aşıp zehirlenmeden kendi değerimizi bilmeli keyfine varmalıyız.
***
Çünkü İYİKİ VARIZ. ÇÜNKÜ CANIM KENDİM :)