Dost görmekte ısrar ettiklerimizin düşünceleri

Ahmet Güldağ

Merhaba sayın okuyucular.

Seyahate çıktığım yerde kablolu internet hattı olmayınca internet olmadığından yazılara ara vermek mecburiyetinde kalmıştım. İnşallah bundan böyle her hafta sizlerle beraber olmaya çalışacağım.

***

Son günlerde kırsalda ordumuzun teröristleri yuvalarından atınca bu sefer şehir içi olaylar çıkartarak Türkiye’yi bir nevi şavaşa sokmak istemekteler.

Peki bu işlemi sadece PKK mı?

Hayır yedi düvel var bunun içinde ve başı Amerika’nın seçtiği yeni değil 1800’ler den beri devam etmekte.

Osmanlı’da Sultan Abdülmecit ileri adım atınca, II. Abdülhamit ileri atılımlar yapınca, Atatürk, Menderes, Özal ilerlemeler yapınca hepsinin çeşitli şekilde ölümlerinde elleri olan bu düveller yok mu sanıyorsunuz.

İlk yirmi yıl evveli sonra arada tekrarladığım bu konudaki yazımı sizlere tekraren sunmak isterim.

Fark eden bir şey var mı?

***

“Yıllardır yazanlar oldu. Bendeniz de yazmıştım aynı konulara değinerek çoğu zaman.

Yazanlar batı heveslisi değil yurdunun istikbalini düşünüyorlardı…

Bir cümlede toplarsak…

“Türk’ün kendisinden başka dostu yoktur” konusu içinde.

Bakınız tarihe. Yarım asır evvelini bilenler bile bilir.

Kim vardı çevremizde ki komşuları bırakın diğer devletlerden dost olan!..

Uzakta ki Pakistan’dan başka.

Rusya, Osmanlı’dan gelen isterikliği içinde Kars Ardahan ve Boğazlar peşinde…

İran’ın Şahları’nda savaşlarla başlayan sonra diğer yollardan kavuşmak ezeli istedikleri isteriklerle devam eden Anadolu’ya sahip olma emelleri…

Irak ve Suriye’nin Dicle Fırat ve Hatay civarı emelleri…

Bulgaristan zaten Rusya emrinde olarak, Yunanistan kendi emeli olan Costantinople, İzmir ve Ege Anadolu’ya sahip olma emelleri…

Yalan mı bunlar.

Yalan değil ama bizim kör gözlü Avrupalılaşma hayranları görmez veya görmezden gelir.

Dillerine pelesenk ettikleri kendi amaçları yönünde Atatürkçülüğü yozlaştırıp onun ana noktaları güzelce ifade ettiği tavsiyeli cümleler bulunan nutkundaki Osmanlıca Farsça kelimeleri bile değiştirip, geçen gün TV’de Sayın Oktay Çınaroğlu’nun vurguladığı gibi “Muasır medeniyetlerin ilerisi…” cümlesini sözde Türkçecilik sadeleştirmesi içinde gereksizce “Batılaşma…” şekline getirip bizlere yutturmadılar mı?”

***

Bunlar görünenler idi. Ya bizlerin görmediği halâ da göremedikleri!...

Anadolu’ya sadece onlar değil, asıl düvellerin asır evvelinden bu yana gizli düşünceleri olan istekler!..

Bizim bazı yerel medya ile politikacılarımızın yapılabilen işlemi, hayal hatta rüya haline getirip “Hayallerimiz gerçekleşti…” dedikleri(!) manasında ele alırsak…

Bizlerce rüya görüp hayal yapıyorlar diye manalandırdığımız emeller yavaş yavaş olmakta iken birden hızlandırarak gerçekleştirme yolunu tutmuş oluyorlar!..

***

Bugünün Orta Doğusu’nda olanların ana noktası budur esasında.

Haçlı zihniyetinin soykırımı yanında esas gaye Amerika ve yandaşlarının petrol sahipliği ve petrolden de kıymetli olan “SU”ya hâkim olmak İsrail’i ve oturacakları Orta Doğu’da bolca suya kavuşturmak!..

Sadece Orta Doğu değil, buralar halledilince Orta Asya’ya kadar uzanacak emeller!..

Köşe bitmeden vurgulayabileceğim konuşma ve belgeleri özetleyeyim de siz değerlendiriverin görüşünüze göre…

***

1950 yılları içinde okuyup hayal sandığımız. Bir Amerikan profesörünün makalesinden;

“…Siz Emperyalist ve Komünizm diye düşman görünenlere bakmayın. Aralarındaki gizli kırmızı telefonlarla dostluk kuranların emeli var. Amerika Ortadoğu petrol ve Anadolu ırmaklarına sahip olmak, Rusya ise Boğazlar, Anadolu kuzey doğusu ve Akdeniz’e inişe sahip olma paylaşımı içindedirler…

 1950’li yıllarda Amerika Kongresi’nde Marshall Planı çerçevesinde konuşuluyor...

Bazı üyeler; Komünizme karşı direnen... Türkiye’ye... Yapılan yardımların artırılmasını ısrarla istiyorlar...

Bunları dinleyen Dış İşleri Bakanı, John Foster Dallas hiçbir şeyden anlamadıklarını ifade ile, bir örnek veriyor. “Bir kişi nehire balık avlamaya giderken oltasına bir yem koyar...

Oltaya takılan balığa yeniden yem vermenin anlamı yoktur!..

Eğer balık oltadan kurtulmak isterse!.. Siz de çubuğu sallayarak balığın, hem kurtulmasını önlersiniz!..

Hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz..

Yok eğer balık uslu durup, size problem çıkarmıyorsa!..

Siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...”

Büyük istekle girmeye çabalayıp demokrasi ve hürriyet aleyhine olanları bile kabullenmeye zorlandığımız AB yönetmenliğinde resmen yazılı olan bir maddeyi okudu dört gün evvel bir dış işleri bilgilerine sahip bir bayanımız ulusal bir TV’de..

“…Türkiye’deki Fırat ve Dicle nehirleri ile üzerindeki barajlar beynelmilel kurul tarafından işletilecektir….” Bayan ilave ediyor. “bakın işletilebilir, olabilir değil, -İşletilecektir.- deniliyor. Bizimkiler bunu görmezden mi geliyor?...

***

Daha çoook deyimler var resmi ağız veya kâğıtlarda…

Köşe bitti belki ilerde tekrarlarken bir noktayı tekrarlamak isterim..

Esas gaye Filistin, Lübnan, Irak, Afganistan’a demokrasi değil Müslüman kıyımı ve petrol için girip. Başlayan insanlık dışı yeni hamlelerle sıra Suriye’de devam ederken.

Onlara göre…

Sıra kimde siz düşünün gayri!...

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.