“Parçası olduğumuz muhit, bizi de kendinden biri haline getirdiğinden
ona baktığımızda şehri anlatmak yerine kendimizi görmeye başlıyoruz.”
Canan Olpak Koç, Edebiyat ve İtibar
Siz değişmişsiniz, şehir değişmiştir. Ama her seferinde; vücuttaki, fizikteki başkalaşımlara, mekân varlığındaki yaşlanmaya, tebeddülata rağmen; kendinize yakın, size mahsus bazı özellikler, aidiyetler bulursunuz.
Bir masal çağında, çocukluğunuz, ilk gençliğiniz yüzer durur ve orada nice seyahatler yaparsınız.
Zaman geçmesine, yılların ilerlemesine, hatıraların solmasına karşılık, bir ölümsüzlük gülümser durur. Bazen yıpranan, yarım kalan yerleri, resmi siz tamamlarsınız; tabloya toz kondurmazsınız.
Derken arkadaşlarınız yetişir. Yeniden paylaşırsınız eski yaşanmışlıkları; tekrar inşa edersiniz dünyayı.. Gam kasavete yer kalmaz; güldürürsünüz dünü günü, yabanı akrabayı…
Mekân büyür süslenir, insanlar kuvvetlenir, devleşir.
Köy, kasaba, mezra, gecekondu hiç fark etmez; sizin için daima şehirdir, bazen başkente evrilir. Kim ne karışır, ülkeye de çevrilir.
Kederli yıllar güzelleşir, anılara çeki düzen verilir. El(!) içine çıkacak hale getirilir. Hatta az buçuk kitap bile dizilir.
Yeni bir Tunçbilek-Tavşanlı fışkırır. İçinde kavruk, boynu bükük, mahcup bir kız dolaşır. Bir ocağa ilave kömür atılır, leblebiler kavrulur, günler aylar savrulur.
Mest bir şarkı ortalıkta gezinir, çalınır.
Bir şehre kaç kere döneriz?
Sesler, nefesler çoğalır. Çocuksu ama tanıdık gelen ihtiyar bir yüz, kokular, sıradan alâkasız görünen bir isim, belki bütün maziyi canlandırır.
Ölülerle dirilerle gizli, aşikâr buluşmalar yapılır. Neredeyse yarım asra varan arkadaşlıklarla birleşen yazılar, seneler evvelinden sesler, yüreğinizi çalkalar halkalar.
Kurduğunuz eve, resme, yeni içerikler eklenir. Çocukluğunuzu, anılarınızı ikide bir adımlar durursunuz.
Tunçbilek, Tavşanlı sokaklarında, küheylanınızla dörtnala koşturursunuz.
Buruk, lakin sevimli gelen hatıraları canlandırırsınız; dumanı üstünde, lezîz bir yemek gibi pişirir, biraz tuz, biraz renk, âhenk ile şevk katarsınız.
Bir zaman fevkalade içe dokunan hayatla; kol kola girer, şimdi başka türlü hasbihâl edersiniz.
Zira siz de “anı” olmak üzeresinizdir… Anılırsınız.
Yaşadığımız şehirler, hep “Ben” parçaları. Bir oluşumun, kimliğin belirlenmesinde önemli etken..
Dünya içinde ruh gibi dolaşmalarımız olduğu gibi, hayal içre sayısız yolculuğumuz bulunur.
Bir şehre kaç kere döneriz?
…
Çocukluğumun ülkesi Tunçbilek-Tavşanlı’ya seyahatimizde, bunları düşündüm.
Genç, hiç unutulmayacak mekânlarla, insanlarla, kalbimi ısıttım, sevgiyle örttüm.
Bu güzellikleri yaşatan özellikle iki isme şükranlarımı sunmak istiyorum. Sevgili Sevim Buruk ve Sevgili Gülten Kılıç Kapar’a…
Mazide kalan isimleri, hatıraları muhafaza edip, taze tutmak, muteber saymak, şefkatle hoşgörü ve samimiyetle kucaklamak herkesin kârı değildir.
Mesafeleri kaldırdılar ve günümüzde fazla rastlanmayacak nadide bir ilgi ve sıcaklıkla, çekingen bir ruhu kanatlandırıp, zamanı tatlandırdılar.
Bu mütevazı yazı armağandır; sağ olsunlar, var olsunlar.