Canlılar doğar, büyür gelişir, ölür.
Aslında basit tabiat kanunlarına karşı çıkmak. Biçare ama ukala, şık ve kocaman cümleler bozdurmak.
Nice zamandır hissettiğiniz eksilme, çaresizlik elemi. Yaşı birikimi, sizin kanalınızla gelen sorunları geriye iten, yoğun bir gömülme acz hissi.
Kafanızda bin bir karmaşık, bulaşık düşünce; duygu hercümerci. Zahirle bâtının, sözle eylemin dövüşmesi. Kalpteki hilekâr ve dıştaki cesur(!) Artizz.
Zaman avuçlarınızdan hızla kayıp gider. Hayatın ayarları bozulur gider. Artık uyanmalısınıZ; heyhat ZZ...
Başka acılar da gördünüz, kederle bulanıp yuvarlanıp durdunuz. Fakat tahammül, inanılmaz bir yaşama gücü daima verildi. İnkâr niye? Pervasız bakışa Pertavsız!
Bir gün mukadder olan ve aslında sizin için de geçerli olan durumlar, sözler, şartlar ikide bir yüreğinizi keser, beyninizin ortasına saplanır. Bir sürü ayrıntı size hüzün eler.
Cep telefonunun susması, soranlara daima aynı hastalıklı cevapları vermek, hayatımıza nasıl eklendiğinin, ne mühim bir parçası olduğunun farkında varmadan aniden güya b(ayılmak).
Birden bütün alışkanlıklarınız, düzeniniz alt üst olmuş, değişmiştir.
Onunla yaptığınız sohbetler, gelecek tasarımları, sizin için öngördüğü sevgi yüklemesiyle irileştirilmiş mevki makam göndermelerini dinlerken (kızına neler yakıştırır) muhabbetle gülümsediğiniz, nasihatleri, buluşmalarınız, anlattığınız rüyalar, hülyalarınız, her gün yaptığınız telefon konuşmaları, sırtınızı yasladığınız başınızı dinlendirdiğiniz güvenlik duvarı hepsi bitmiştir, ya da kesilme ihtimali yüksektir.
Hâlbuki O, hep sonsuzca yaşayacak gibi gelmiştir.
Doktorlardan şefaat dilenirsiniz, şifalı bir söz duyacağım diye kimsenin gözünün içine bakmamış; Aralık(lara) aylara bu denli dikkat kesilmemiş; “Yoğun Bakımların” kapısında hiç bu kadar avuç açmamışsınızdır.
Bu kadar zorlanmamış; hatta belki uzun zamandır Allah’a böylesine yalvarmamışsınızdır.
Hep isyan korkusunda, yalınayak sokağa fırlayıp, kükreyerek ağlayacak deli bir kadını susturmak, durdurmak için. Duygu ve muhakeme gücünüz hiç bu derece çarpışmamıştır.
Birden inen bıçak gibi, dayanılmaz bir ıstırabı susturmak için aptalca çarelere başvurmamış..
Şaşkın, avare, hayalet gibi, tamamen dolaşık, ne yaptığınızı bilmeden evlerde, sokaklarda, meydanda.. yitik bitik.. dolaşmamışsınızdır.
Dünyayı kurtarma(!) planlarını geride bırakıp, kendi başınızın derdine böylesine yoğun düşmemişsinizdir elbet.
Kalbi kontrol etmek, “Göndereni” bilmek, düğümleri ipuçlarını bularak hadiseleri süzmek ne kadar zor! Ve adam olmak. Zor dostum zor!
Çok güzel zamanlar geçirdik sizinle. Fakat.. daha iyi değerlendirmeliymiş. Meğer “Büyük Büyük Büyük Baba” bizi ne hafifletir, yeğniltir, muhabbet nefesiyle tazelermiş.
Kabul ediyorum. Bencilim. Sağlıklı olsaydınız filanca meseleyi yine size danışırdık. İnsafsızca, zehrimizi ağırlıklarımızı boşaltırdık.
Hayatın zevkleri azalmış. Bebek gibiyiz şu anda.
Şimdi. Küçük karmaşık bir kızı kim dinleyebilir, kim susturup anlayabilir?
“Salkım salkım inciyim.
Güzellikte birinciyim.
Aslımı sorarsanız
Ruhi Bey’in kızıyım”
Elimizden tutun; kötülerin muhakkak cezalandırıldığı, fır fır dönen dansözlerin bulunmadığı bir filme götürün bizi Baba!
Salıncağa bindirin. Dondurma, mısır, kitap alın. Başımızı okşayın, “Aferin” deyin.
“Taleal bedru aleyna’yı” söyleyin.
Necip Fazıl’dan bir şiir okuyun. Gürleyin!
Ayrılığın olmadığı yerlere ailecek bir bilet alın.
Mevsimleri hep biz boyayalım.
Bahar Sokak’ta aşı boyalı, pembe panjurlu, bahçeli, güler yüzlü bir evimiz olsun.
Ben buraları sevmedim baba. Sıkıldııım.
Çabuk gidelim, hemen gidelim. Uçurtmaya binelim, süzülelim de gidelim.
Velespiti siz sürün! Aman hava trafiğine dikkat! Korkmadan sürün. Biz takip ederiz, önden Siz Yürüyün!
Baba! Babacığım! Lütfen gözünü aç babacığım!
Ses ver babacığım!
Sükût da bir dil mi. Sukut mu yükseliş mi?
Gün ışığı yine hücrelere girer mi. Ziyalı kalpler bize döner mi?
Bekleyiş sürüyor. Günün birinde Ulu bir Kapı’dan mutlaka geçiş olduğunu bilerek.
Belki bu demi, bu ânı da bir gün arayacağınızı yeisle düşünerek.
Zaman efkârlı, tükeniyor.
Yoğun Bakım kapılarında siluetiniz, bedeniniz, ruhunuz, gölgeniz, tüm variyetiniz.. geçiyorsunuz.
GEÇİYORUZ.