Dış basında “Kürtlerin hep birlikte tek bir stratejiyle doğal olarak ilerlemelerinden, Kobani savaşı ile dirildiklerinden ve bir Kürt yetkilinin ifadesine dayanarak, birleşmese bile birbirine destek olacak Irak Kürdistan’ı, Suriye Kürdistan’ından sonra 10 yıla kadar Türkiye Kürdistan’ının kurulacağından” söz ediliyor. Fazla lâfa ne hacet.
“Halkımızın yüksek yoğunluklu savaşa karşı yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Sadece Rojava halkı değil kuzey ve tüm parçalardaki Kürt halkının buna göre yaşamını şekillendirmesi gerekiyor. Bütün Kürt halkını topyekûn bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmeye çağırıyorum” diyen Sayın İmralı canisinin, kanlı örgütün geldiği noktayı, bir savaşın emarelerini nasıl inkâr edebiliriz.
Olayları başlatıyor, durduruyor. Eteğine adamlar geliyor, sürekli kapısı aşındırılıyor. Şefaatçi, yardımcı olması bekleniliyor. İmajı, hakkındaki algı tepe taklak edildi. Örgütü PKK’ya, dağa kaliteli(!) katılımlar bile gerçekleşti. Devletçe istekleri makûl, söylemleri makûl..
Ülke yangın yerine dönse de, bir el üstündeki kanı, şaibeyi, çıplak gerçeğin izlerini hep temizliyor. Hadiselerin içinde daima kışkırtma vardır mesela, ecinni paralelciler her işe karışarak, esasen PKK’yı da aklamıştır ilk fırsatta.
Ele güne karşı göstermelik beyanatlarsa haliyle verilir, perde arkası başkadır nasılsa. Biz Hazretin(!) sekretaryasından, villasından, gayet aşikâr hürriyetinden; elbette dolaylı-dolaysız haklılığından söz ediyoruz, bugün çatır çatır kanallarda.
Pazarlamacı üst kimlikse tüm alanlarda. Çözülme sürecinin zehirli meyveleri, ülkeyi boğmakta.
Şehitlik vatan, bayrak, toprak, dinî millî değerler, Peygamber kutsiyeti, Allah Kelâmı Mukaddes Kitap, ibadet duygusu, devlet itibarı, devlet adamına güven, istiklâl algısı… hepsi alt üst, yerle bir oldu.
Dumanlı görüntü; son yılların faziletlerinden, er kişilerinin hikmetlerinden.
Yalan(lama)lar, dönekler, zekâ iniltileri, cehaletin ve eblehliğin yükselişi, kavuklu dalkavuklar, akıl almaz bir israf, gösteriş, yoksulluğun artışı, kazalar, facialar, işçi ölümleri, suçun kibirli çıkışı, terör patlayışı, genetiğiyle oynanmış gıda ürünleri.. kadınından çocuğuna, doktoruna kadar uzayan, sınır tanımayan bir şiddet, kin nefret sarmalı, yaygınlığı, hukuk katli; toplumu pençesine alan maddî-manevî her çeşit uyuşturucu müptelâlığı, yakılan okullar, müzelere kütüphanelere uzanan hain sürüsü.. kof medeniyet tacirleri, kurgulu çalgılar, pilli bebekler, taklacı güvercinler; helâl(!) süt tozu içmiş beyzadeler, sabun köpüğü entelektüeller; siyaset tozuyla bayılmış, kalbi yarık hocalar, kuşa çevrilmiş ordu mensupları, savunma gücü yok edilmiş boyalı bir ülke…
Propagandayla, şamatayla, kabarmayla örtülecek işler değil bunlar. Aslında her gün bir balon patlıyor.
Bir zamanların haşmetli semasını artık ucube gökdelenler kirletiyor, her yeri kaplamış, cami(din) zeminini bile tehdit eden AVM’ler sarıyor. Tüm küresel pislikler, kapılar ardına kadar açılmış içimizde barınıyor.
Tam bir kargaşa, aykırılık, dengesizlik, devasa çelişkiler, hiçbir sabit değer yok. Korkunç bir güvensizlik, gelecek kaygısı. Gönüller daralıyor.
Neymiş; “Ceberut devletten kerim devlete geçilmiş, bu dönemde önemli adımlar atılmış.”
Sonuçları, atılan adımların neticelerini, ortalığın perişanlığını bütün acılığıyla, açılan derin belki kapatılamayacak vahim yaralarla görüyoruz. Sorumlusu kimlerdir?
Hep eski tek parti döneminin günahlarından bahsediliyor. Bakalım yeni tek parti dönemi nasıl değerlendirilecek, tarihler ne yazacak.
Etiketi farklı olsa bile, yeni kahramanlardan yöneticilerden; eski muktedirlerle kim yarışacak.