Türkiye’de tek parti iktidarı tarafından yaklaşık 16 yıldır çok iyi durumda olduğu ve dışarıdan gelecek sarsıntılara karşı dirençli olduğu söylenen ekonomisi, haydut devlet ABD’nin soygunculuğa kalkışan başkanı tarafından atılan twitler ile sarsılması milletin kafalarını karıştırdı.
Bunun üstüne Türkiye’de banka ve borsanın kapalı olduğu gecenin ilerleyen saatlerinde başta Londra olmak üzere AB ve ABD kaynaklı spekülatif alımlarla dolar kurunun yükselmesi morallerin bozulmasına sebep oldu.
Hükümet çevrelerinden özellikle de Hazine ve Maliye Bakanı’nın süreci yönetmekte yetersiz kalması insanların kısa dönemde döviz üzerinden para kazanan ahlaksız kişilerin dedikodularına kanmalarına neden olunca paniğin büyüdüğü görüldü.
Cumartesi gecesi saat 03.00 ile saat 09.00 arasındaki bankaların ve borsanın kapalı olduğu saatlerde gerçekleşen bu spekülatif hareketler mutlaka sorgulanmalıdır.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin geçmişte daha önce de yaptığı gibi aniden özellikle siyasete bağlı olarak mali piyasaların sürdürülemez hale geldiğini ileri sürerek genel seçim istemesi üzerine erken seçime her zaman karşı olduğunu ifade eden AKP hükümetinin mal bulmuş mağribi gibi paldır küldür seçime gitmesi aslında bu gelen kriz için bir erken uyarı idi.
Doların yurt dışı kaynaklı ataklarla bu kadar kısa sürede yüzde 50’yi aşacak derecede değer kazanması piyasadaki söylentilerin hemen hiç birisi ile ilgili değildir.
Mesele ABD başkanının Türkiye’ye karşı takındığı bu olumsuz tavrın nedeni artık CİA ajanı olduğu ispat edilmiş olan rahip Brunson ile ilgili yaptığı ahlaksız teklifin olmadığını herkes biliyor.
Ya da Pazartesi günü Türk Lirası’na karşı yapılan ani atağın sebebi Merkez Bankası’nın saldırı karşısındaki verdiği yetersiz karşılık da değildir.
Veya 16 yıldır her dönemde Hükûmetin sürekli olarak azaltacağız dediği halde sürekli olarak artırdığı cari açık da değildir.
70 milyar dolara ulaşan mevduat hesaplarının sağlam olup olmadığı da kimsenin umurunda değildir.
Bu millet çok kereler siyaseten ve ekonomik alanda test edilmiştir.
Millete güven verildiğinde problem yoktur ve finansal ataklar karşısında insanların paniğe kapılmadığı görülmüştür.
Önemli olan Hükümetin en azından bu günlerde gösterdiği milli davranışı devam ettirsin.
Bunun için Hükümetin yapması gereken şey 16 yıldır terk ettiği üretime dönük yatırımları yeniden başlatmasıdır.
Söz yerli ve millî olan davranışlara gelince bu konuda 16 yıldır tek parti hükümetini destekledikleri görülen Hoca efendilere de bir görev düşüyor.
Mesela Ebubekir Sifil Hoca başta olmak üzere bazı Hocalarımızın yaşadığımız ekonomik savaş konusunda sessiz kalmadıkları gibi Hükümetin Milletimizin manevi değerlerine aykırı davranışlarına da sessiz kalmamalarıdır.
Elinde dövizi, altını olanların bozdurup TL ‘ye çevirmesinin farz-ı ayn olduğunu ifade eden hoca efendilerin faizin topluma yaygınlaştırılması ve kumar oyunlarının çeşitlendirilmesi başta olmak üzere Müslümanlara haram olan hususlar konusunda TBMM tarafından kanunlarda değişiklikler yapmak gündeme geldiğinde emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münker de bulunmalarının da farz olduğunu hatırlamalarıdır.
Hükümetin ABD kaynaklı bir takım malların ithalatının engellenmesine ve kullanılmasının kısıtlanmasına yönelik tavrını çok geç kalmış bir hareket olarak görüyoruz.
Emperyalistlerin can damarı ellerindeki para kadar üretip sattıkları mallardır.
Dolardaki yükselişin frenlenmesini sadece Merkez Bankası’nın faiz artırımına endekslemek veya BDDK’nın düzenleme amacıyla yapacağı bir takım değişikliklerle gerçekleşeceğini beklemek bu aşamada safdillik olur.
Biz kullandığımız eşyaların hemen hepsini yerli ve milli kaynaklarla kendimiz üretmedikçe bu kısır döngü bu gün bir papazın tutuklanması ile önümüze geliyorsa yarın başka bir sebeple gelecektir.
“Atalarımız şöyle yaptı, biz de böyle yaparız” gibi hamasi söylemlerle krizler yok edilemez.
Milletimiz değerli olmayı ithal otomobile binmek ya da en cep telefonumuzun markasının fonksiyonlarını hiç kullanmasak da en pahalısından olması olarak gördükçe elin gavuru biz vuracak pek çok kriz bahanesi bulacaktır.
Müslümanlar birbirlerine karşı kazançlarının her kuruşunun helalliği ile övünüp sonra da Müslümanların dünyada yaşadıkları sürece her şeyin en iyisine layık olduğundan bahsederek tamamı ithal olan araçlara binip ev eşyaları kullanarak bu gün karşılaştığımınız ekonomik savaşta bir yere varmaları mümkün değildir.
Kullandığı araba ve ev eşyaları gündeme geldiğinde şunun yerlisini kullan be kardeşim denildiğinde “Kalitelisini yap da alalım.” Diyenlere sözümüz şu olur: Araban ve evin kaliteli de sen de kaliteli misin be Müslüman?
Bizim öncelikle yapmamız gereken dolar üzerinden yapılan saldırıları sorgulamaktan önce bu saldırılara açık hale getirdiğimiz ekonomimizi, siyasetimizi sorgulamakla beraber kendimizi sorgulamak olmalıdır.