Amerika Birleşik Devletleri (ABD), II. Dünya Savaşı’ndan tek süper güç olarak, güçlü bir endüstriyel altyapı ve geniş altın rezervleri ile çıkmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1944’de, ABD’nin öncülüğünde 44 ülkenin katılımıyla Bretton Woods şehrinde bir toplantı yapıldı. Bretton Woods Konferansı’nda yeni bir para sistemi kabul edildi. Sistemin işlemesi için IMF ve Dünya Bankası kuruldu. Yeni bir sabit kur sistemi getiren ABD Hazine Bakanlığı altını dolara sabitlediğini ve doların altın kadar değerli olduğunu açıkladı. Bundan sonra tüm değerli madenler ve petrolün satışı ABD doları ile yapılmaya başlandı. Böylece ABD doları rezerv para, anahtar para oldu. Bugün çatışmaların ana gündem maddeleri: Petrol ve rezerv para olabilmek savaşı…
Dünyada daha önce altına bağlı bir para sistemi vardı. Altına dayalı para sistemi, “elde ne kadar altın varsa o kadar para basılabilir” esasına dayanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, 1944 yılında aldığı kararla tedavüldeki dolarını altına bağlı olarak bastığını, doların altın karşılığı basıldığını tek yanlı bir biçimde dünyaya ilân etmesi ile ekonomik ilişkileri olan dünyadaki bütün ülkelere de millî paralarını artık altına göre değil, ABD dolarını bloke ederek ayarlamalarını önerdi. ABD bu kararının ardından karşılıksız olarak dolar basmaya başladı.
ABD ile ekonomik ilişki içinde olan çoğu ülkeler, ABD doları bloke ederek para basma yoluna gittiler. Böylece dünyada altına ayarlı para sistemi, ABD dolarına bağımlı hale geldi. Bu durum ABD’ye bağımlı bütün ülkelerin mali durumlarını bozdu. Dünyada rezerv para haline gelen doları basan ABD, petrole para vermeden, petrol faturasını diğer ülkelere ödetir oldu.
1968 yılında Fransa’da De Gaulle, Almanya’da Adenaur bir araya gelip, ABD’nin bu yanlış ve dünyanın mali yapısını bozan para sistemine karşı harekete geçtiler. Fransa ve Almanya hükümetleri, ABD’nin uygulamak istediği parasal politikaların tutarsızlığını göstermek için dolar toplayıp, karşılığında ABD’den altın talep edeceklerdi. ABD altın veremeyince de sistemin tutarsızlığı ortaya çıkacaktı.
Dünya altın rezervlerinin en çok olduğu Rusya’dan ABD’nin altın alamaması için De Gaulle derhal Rusya’ya gitti. De Gaulle daha havaalanında iken, ABD’li bir gazeteci: “Rusya’dan komünizm mi ithal edeceksiniz?” sorusunu De Gaulle’e sordu. General De Gaulle: “Dünyayı bizim sistemimiz ve Rusların sistemi mutlu edemedi. İnsanlık ancak başka bir sistemle mutlu olabilir” dedi. Bu gelişmeler üzerine CIA harekete geçerek, Avrupa komünizmini ortaya attı. Fransa’da 68 kuşağı sokağa düştü. De Gaulle istifa etmek zorunda kaldı. Böylece ABD, Fransa ve Almanya’nın dolara bağlı para politikasını engellemelerine imkân bırakmadı.
1970 yılında ABD’nin dış ticareti açık verince, altın karşılığı dolar alan ülkelerde bir panik oldu. Bu durum “Acaba elimizdeki doların altın karşılığı var mı?” sorusunu gündeme getirdi. ABD Başkanı Richard Nixon, 15 Ağustos 1971’de ABD dolarını devalüe ettiklerini açıkladı. Daha sonra ABD dolarının Şubat 1973’deki devalüasyonu ile dolara bağlı para sistem bir çöküş yaşadı.
Bugüne geldiğimizde; ABD, IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile borç verdiği ülkelerin hükümetlerine baskılar yaparak, dolara olan bağımlılığı artırdı. ABD, IMF ve Dünya Bankası kanalları ile dünya ekonomisini çökerttiği gibi, Üçüncü Dünya’nın mazlum milletlerinin el emeklerini, ekonomik varlıklarını karşılıksız olarak bastığı kağıt parçaları ile sömürdü.
ABD kurduğu tuzaklarla Üçüncü Dünya milletlerini sömürmeye devam ediyor. ABD dolarını kullanan ülkeler bu kararlarından vazgeçerek, altına dayalı para sistemini uygulamada kararlı olurlarsa, ABD ekonomisi çöker. Çünkü ABD ekonomisinin bugünkü yapısı sömürü temelleri üzerinde duruyor. ABD, dünya ülkelerini karşılığı olmayan doları basarak, değersiz kağıtları mala çevirerek, sömürüyor.
Bugün ABD’yi yönetenler, neo conlar ve Siyonist Çok Uluslu Şirketlerin yöneticisi evengelistler’dir. ABD’yi yönetenler, paraya ve basına hükmederek kitleleri manipüle ediyorlar. Bu nedenle ABD’yi yıkacak çelişkiler kendi içinde vardır.
ABD gün geçtikçe sömürü temelleri üzerinde duran ekonomisinin çökeceği konusunda bir korkuya düşmüştür. ABD’yi korkutan bugünkü nedenlerin başında petrolün avro ile satışının yapılmasıdır. Yani ABD petro-avro tercihinden korkmaktadır. Bunun için İslâm Dünyası’na yönelik gerek ekonomik, gerek askeri, gerekse kültürel ve dini bir saldırıya geçmiştir. Afganistan ve Irak işgalleri bu korkunun sonucudur. Bugün İran ve Suriye’ye karşı girişilen harekât, ABD’nin çöküşünü daha çok hızlandıracaktır. İslâm Ülkeleri’nde, ABD ve Batılı şirketlerle yapılan şirket evlilikleri sonucunda, bu şirketler yabancıların eline geçmektedir. Bu şirket evliliğini yapan iş adamları, zamanla dışlandıklarında, büyük bir ABD düşmanı olmaktadırlar. Çünkü ABD’nin sömürüye dayalı tuzakları sinsiliklerle doludur.
2005 yılında, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın açıklamaları ile Tahran yönetimi merkez bankasında bulunan döviz rezervlerinin tamamını avro’ya çevirme kararı aldı. Ayrıca bundan böyle petrol ihracatını da avro ile yapabileceğini dünyaya duyurdu. Başka ülkeler de bu konuda kafa yoruyor. İran, 30 Nisan 2008 tarihinde petrol satışında artık dolar yerine avro ve Japon Yeni kullanmaya başlamıştır. Bu konuda İran Milli Petrol Şirketi Uluslararası İlişkiler Direktörü Hüccetullah Ganimiferd, “Artık petrol ticaretimizden dolar tamamıyla silindi” demiştir. (Millî Gazete, 01.05.2008)
ABD, dolar- avro tartışmasını bastırmak için İran’a karşı nükleer tehdit uydurmacalarıyla saldırı başlatmıştır. İran’ın dik ve sert duruşu karşısında, şaşkına dönmüştür. ABD bu çılgınlığını artırmıştır. ABD, İran’ın cesur tavrı sonucu, dünyada dolardan olabilecek kaçışın önüne geçebilmek için başta Avrupa ülkeleri olmak üzere basındaki adamlarını kullanarak, harekete geçmiştir. ABD’nin bu çılgın ve çirkin plânı kendini hemen göstermiştir. CIA ajanları derhal devreye girmiştir. Danimarka’daki küstah Jyllands Posten gazetesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e karikatürle çirkin hakaretlerde bulunmuştur. Bu çirkin karikatürlerin Norveç, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Amerika medyasında da yayınlanması, Batı’nın iğrenç yüzünü bir defa daha açık bir biçimde göstermiştir. Avrupa’daki karikatür küstahlığı CIA ajanları tarafından gündeme getirilmiştir. ABD, petro-avro tercihini engellemek için karikatür küstahlığını ortaya atarken, Avrupa Ülkeleri ile İslâm Dünyası arasında gerginlik meydana getirmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e yapılan bu çirkin hakaretler Müslümanlarca telin edilmiştir. Bunu yapanlara bir gün dersleri elbette verilecektir. Bu caniler bunun bedelini ödeyeceklerdir. Allah her şeye hâkimdir. Müslümanlar çok duyarlıdır. Bu böyle biline… ABD ve haçlı sürüsü ülkelerin ürünlerini şuurlu Müslümanlar almama ve kullanmama yönünde tepki göstermişlerdir. Bununla beraber İslâm Ülkeleri’nde bulunan yerli işbirlikçisi firmalarınında Müslümanlar tarafından boykot edilmesi gündeme gelmiştir.
ABD, İran’a karşı saldırı hazırlığındadır. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD Eski Başkanı Bush’un saldırganlığına karşılık olarak, 2 Şubat 2006’da şunları söylemiştir: “Siz kendi ülkenizde bile iğrenç sayılıyorsunuz. ABD’ye ölüm artık bütün dünyanın sloganıdır.”
ABD, çirkin plânları ve saldırgan tutumu ile Hıristiyan-Müslüman çatışması çıkartmaya çalışıyor. Aslında bunu yaparken kendi sonunu da hazırlıyor. “Uyuyan bir aslan olan İslâm Dünyası”nın uyanması ile zaten çökmekte olan ABD hem ekonomik hem de siyasi yönden daha çok çökecektir. Çünkü o zaman Müslümanlar siyasi ve ekonomik kararlarını etki altında kalmadan vereceklerdir. O zaman millî paralar dolara karşı değil, altına karşı basılacak ve tedavüle çıkacaktır. ABD’ye olan bağımlılık ortadan kalkacaktır. İslâm ekonomisinde de para altın karşılında basılır ve tedavüle çıkarılır.
ABD’ye karşı tepkiler giderek artmaktadır. Bir petrol üreticisi ülke olan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, 4 Şubat 2006 tarihinde, Washington yönetiminin zayıflamakta olduğunu belirterek, şunları söylemiştir: “Kaygı duymakta haklılar, çünkü burada neler olduğunu biliyorlar. Onlar sonsuza kadar ABD imparatorluğunu her anlamda muhafaza etmeye çalışacak, biz de o imparatorluğu parçalamak için mümkün olan her şeyi yapacağız.”
ABD, Irak’ı işgal edince bir Hon Kong, Çin ve Dubai gibi ticaret merkezleri yaparak ucuz iş gücü ile ucuz mal toplayıp, çok para kazanma hayalleri kurmaktadır. BP tarafından hazırlanan dünya enerji raporuna göre Irak 115 milyar varillik petrol rezervleri ile dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip üçüncü ülkesidir. Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip ülkelerden Suudi Arabistan birinci sırada yer alırken, İran ikinci sırada yer almaktadır. Kovboy Amerika ve Siyonistler, para ve haber ağlarını devamlı kontrol altında tutacaklarını sanmaktadırlar. Ama boşunadır.
Petro-avro tercihinde AB ülkeleri ile de karşı karşıya olan Amerika, dolar ve avro savaşının petrol ayağında şimdilik avantajlı gibi görünüyor. Büyük problemlerle boğuşan ABD ekonomisi, askeri saldırganlığı ile problemlerini gizliyor. Çöküş sinyalleri veren Amerika, ne kadar çılgınlık yapsa da, yaptıklarının bedelini mutlaka ödeyecektir.
Milletleri dolar tuzağına düşüren ABD çöküyor. Üçüncü Dünya’nın mazlum milletleri ne kadar cesur ve kararlı adımlar atarlarsa, ABD, o kadar çabuk çökecektir. ABD, Müslümanlara ve mazlum milletlere karşı kurduğu tuzağa kendi düşmektedir.
Dünyada daha önce altına bağlı bir para sistemi vardı. Altına dayalı para sistemi, “elde ne kadar altın varsa o kadar para basılabilir” esasına dayanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, 1944 yılında aldığı kararla tedavüldeki dolarını altına bağlı olarak bastığını, doların altın karşılığı basıldığını tek yanlı bir biçimde dünyaya ilân etmesi ile ekonomik ilişkileri olan dünyadaki bütün ülkelere de millî paralarını artık altına göre değil, ABD dolarını bloke ederek ayarlamalarını önerdi. ABD bu kararının ardından karşılıksız olarak dolar basmaya başladı.
ABD ile ekonomik ilişki içinde olan çoğu ülkeler, ABD doları bloke ederek para basma yoluna gittiler. Böylece dünyada altına ayarlı para sistemi, ABD dolarına bağımlı hale geldi. Bu durum ABD’ye bağımlı bütün ülkelerin mali durumlarını bozdu. Dünyada rezerv para haline gelen doları basan ABD, petrole para vermeden, petrol faturasını diğer ülkelere ödetir oldu.
1968 yılında Fransa’da De Gaulle, Almanya’da Adenaur bir araya gelip, ABD’nin bu yanlış ve dünyanın mali yapısını bozan para sistemine karşı harekete geçtiler. Fransa ve Almanya hükümetleri, ABD’nin uygulamak istediği parasal politikaların tutarsızlığını göstermek için dolar toplayıp, karşılığında ABD’den altın talep edeceklerdi. ABD altın veremeyince de sistemin tutarsızlığı ortaya çıkacaktı.
Dünya altın rezervlerinin en çok olduğu Rusya’dan ABD’nin altın alamaması için De Gaulle derhal Rusya’ya gitti. De Gaulle daha havaalanında iken, ABD’li bir gazeteci: “Rusya’dan komünizm mi ithal edeceksiniz?” sorusunu De Gaulle’e sordu. General De Gaulle: “Dünyayı bizim sistemimiz ve Rusların sistemi mutlu edemedi. İnsanlık ancak başka bir sistemle mutlu olabilir” dedi. Bu gelişmeler üzerine CIA harekete geçerek, Avrupa komünizmini ortaya attı. Fransa’da 68 kuşağı sokağa düştü. De Gaulle istifa etmek zorunda kaldı. Böylece ABD, Fransa ve Almanya’nın dolara bağlı para politikasını engellemelerine imkân bırakmadı.
1970 yılında ABD’nin dış ticareti açık verince, altın karşılığı dolar alan ülkelerde bir panik oldu. Bu durum “Acaba elimizdeki doların altın karşılığı var mı?” sorusunu gündeme getirdi. ABD Başkanı Richard Nixon, 15 Ağustos 1971’de ABD dolarını devalüe ettiklerini açıkladı. Daha sonra ABD dolarının Şubat 1973’deki devalüasyonu ile dolara bağlı para sistem bir çöküş yaşadı.
Bugüne geldiğimizde; ABD, IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile borç verdiği ülkelerin hükümetlerine baskılar yaparak, dolara olan bağımlılığı artırdı. ABD, IMF ve Dünya Bankası kanalları ile dünya ekonomisini çökerttiği gibi, Üçüncü Dünya’nın mazlum milletlerinin el emeklerini, ekonomik varlıklarını karşılıksız olarak bastığı kağıt parçaları ile sömürdü.
ABD kurduğu tuzaklarla Üçüncü Dünya milletlerini sömürmeye devam ediyor. ABD dolarını kullanan ülkeler bu kararlarından vazgeçerek, altına dayalı para sistemini uygulamada kararlı olurlarsa, ABD ekonomisi çöker. Çünkü ABD ekonomisinin bugünkü yapısı sömürü temelleri üzerinde duruyor. ABD, dünya ülkelerini karşılığı olmayan doları basarak, değersiz kağıtları mala çevirerek, sömürüyor.
Bugün ABD’yi yönetenler, neo conlar ve Siyonist Çok Uluslu Şirketlerin yöneticisi evengelistler’dir. ABD’yi yönetenler, paraya ve basına hükmederek kitleleri manipüle ediyorlar. Bu nedenle ABD’yi yıkacak çelişkiler kendi içinde vardır.
ABD gün geçtikçe sömürü temelleri üzerinde duran ekonomisinin çökeceği konusunda bir korkuya düşmüştür. ABD’yi korkutan bugünkü nedenlerin başında petrolün avro ile satışının yapılmasıdır. Yani ABD petro-avro tercihinden korkmaktadır. Bunun için İslâm Dünyası’na yönelik gerek ekonomik, gerek askeri, gerekse kültürel ve dini bir saldırıya geçmiştir. Afganistan ve Irak işgalleri bu korkunun sonucudur. Bugün İran ve Suriye’ye karşı girişilen harekât, ABD’nin çöküşünü daha çok hızlandıracaktır. İslâm Ülkeleri’nde, ABD ve Batılı şirketlerle yapılan şirket evlilikleri sonucunda, bu şirketler yabancıların eline geçmektedir. Bu şirket evliliğini yapan iş adamları, zamanla dışlandıklarında, büyük bir ABD düşmanı olmaktadırlar. Çünkü ABD’nin sömürüye dayalı tuzakları sinsiliklerle doludur.
2005 yılında, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın açıklamaları ile Tahran yönetimi merkez bankasında bulunan döviz rezervlerinin tamamını avro’ya çevirme kararı aldı. Ayrıca bundan böyle petrol ihracatını da avro ile yapabileceğini dünyaya duyurdu. Başka ülkeler de bu konuda kafa yoruyor. İran, 30 Nisan 2008 tarihinde petrol satışında artık dolar yerine avro ve Japon Yeni kullanmaya başlamıştır. Bu konuda İran Milli Petrol Şirketi Uluslararası İlişkiler Direktörü Hüccetullah Ganimiferd, “Artık petrol ticaretimizden dolar tamamıyla silindi” demiştir. (Millî Gazete, 01.05.2008)
ABD, dolar- avro tartışmasını bastırmak için İran’a karşı nükleer tehdit uydurmacalarıyla saldırı başlatmıştır. İran’ın dik ve sert duruşu karşısında, şaşkına dönmüştür. ABD bu çılgınlığını artırmıştır. ABD, İran’ın cesur tavrı sonucu, dünyada dolardan olabilecek kaçışın önüne geçebilmek için başta Avrupa ülkeleri olmak üzere basındaki adamlarını kullanarak, harekete geçmiştir. ABD’nin bu çılgın ve çirkin plânı kendini hemen göstermiştir. CIA ajanları derhal devreye girmiştir. Danimarka’daki küstah Jyllands Posten gazetesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e karikatürle çirkin hakaretlerde bulunmuştur. Bu çirkin karikatürlerin Norveç, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Amerika medyasında da yayınlanması, Batı’nın iğrenç yüzünü bir defa daha açık bir biçimde göstermiştir. Avrupa’daki karikatür küstahlığı CIA ajanları tarafından gündeme getirilmiştir. ABD, petro-avro tercihini engellemek için karikatür küstahlığını ortaya atarken, Avrupa Ülkeleri ile İslâm Dünyası arasında gerginlik meydana getirmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e yapılan bu çirkin hakaretler Müslümanlarca telin edilmiştir. Bunu yapanlara bir gün dersleri elbette verilecektir. Bu caniler bunun bedelini ödeyeceklerdir. Allah her şeye hâkimdir. Müslümanlar çok duyarlıdır. Bu böyle biline… ABD ve haçlı sürüsü ülkelerin ürünlerini şuurlu Müslümanlar almama ve kullanmama yönünde tepki göstermişlerdir. Bununla beraber İslâm Ülkeleri’nde bulunan yerli işbirlikçisi firmalarınında Müslümanlar tarafından boykot edilmesi gündeme gelmiştir.
ABD, İran’a karşı saldırı hazırlığındadır. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD Eski Başkanı Bush’un saldırganlığına karşılık olarak, 2 Şubat 2006’da şunları söylemiştir: “Siz kendi ülkenizde bile iğrenç sayılıyorsunuz. ABD’ye ölüm artık bütün dünyanın sloganıdır.”
ABD, çirkin plânları ve saldırgan tutumu ile Hıristiyan-Müslüman çatışması çıkartmaya çalışıyor. Aslında bunu yaparken kendi sonunu da hazırlıyor. “Uyuyan bir aslan olan İslâm Dünyası”nın uyanması ile zaten çökmekte olan ABD hem ekonomik hem de siyasi yönden daha çok çökecektir. Çünkü o zaman Müslümanlar siyasi ve ekonomik kararlarını etki altında kalmadan vereceklerdir. O zaman millî paralar dolara karşı değil, altına karşı basılacak ve tedavüle çıkacaktır. ABD’ye olan bağımlılık ortadan kalkacaktır. İslâm ekonomisinde de para altın karşılında basılır ve tedavüle çıkarılır.
ABD’ye karşı tepkiler giderek artmaktadır. Bir petrol üreticisi ülke olan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, 4 Şubat 2006 tarihinde, Washington yönetiminin zayıflamakta olduğunu belirterek, şunları söylemiştir: “Kaygı duymakta haklılar, çünkü burada neler olduğunu biliyorlar. Onlar sonsuza kadar ABD imparatorluğunu her anlamda muhafaza etmeye çalışacak, biz de o imparatorluğu parçalamak için mümkün olan her şeyi yapacağız.”
ABD, Irak’ı işgal edince bir Hon Kong, Çin ve Dubai gibi ticaret merkezleri yaparak ucuz iş gücü ile ucuz mal toplayıp, çok para kazanma hayalleri kurmaktadır. BP tarafından hazırlanan dünya enerji raporuna göre Irak 115 milyar varillik petrol rezervleri ile dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip üçüncü ülkesidir. Dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip ülkelerden Suudi Arabistan birinci sırada yer alırken, İran ikinci sırada yer almaktadır. Kovboy Amerika ve Siyonistler, para ve haber ağlarını devamlı kontrol altında tutacaklarını sanmaktadırlar. Ama boşunadır.
Petro-avro tercihinde AB ülkeleri ile de karşı karşıya olan Amerika, dolar ve avro savaşının petrol ayağında şimdilik avantajlı gibi görünüyor. Büyük problemlerle boğuşan ABD ekonomisi, askeri saldırganlığı ile problemlerini gizliyor. Çöküş sinyalleri veren Amerika, ne kadar çılgınlık yapsa da, yaptıklarının bedelini mutlaka ödeyecektir.
Milletleri dolar tuzağına düşüren ABD çöküyor. Üçüncü Dünya’nın mazlum milletleri ne kadar cesur ve kararlı adımlar atarlarsa, ABD, o kadar çabuk çökecektir. ABD, Müslümanlara ve mazlum milletlere karşı kurduğu tuzağa kendi düşmektedir.