Sayın Cumhurbaşkanımız çok güzel konuşmuş.
“Gençler, 30 yaşına kadar evlenemiyor” demiş. Doğru.
“Gençler yada evde kalıyor” demiş. Doğru.
**
Çok haklısınız sayın Cumhurbaşkanım.
Peki bu acı ve gerçek söylemlerde başka kimlerin vebali var?
Bence önemli olan bu.
**
Üniversite mezunu olup, evlenmek isteyen bir çift düşünün.
Üniversite okurken, eğer ekonomik durumları da yoktuysa büyük ihtimal kredi almışlardır.
30 bin birinin, 30 bin de birinin borcu olacak.
Toplam 60 bin.
Zaten bu adamlar hayata siz deyin 1, ben diyeyim 3 sıfır yenik başlamışlar.
**
Geleyim işin başka boyutuna.
Gençler evlenme kararı verdi. Güzel.
Düğün salonu tutacaklar, tonla para...
Giyime, kuşama para gidecek, tonla para...
Altın alacaklar, alabilirlerse, tonla para...
Tarafların bir de isteklerinin ucu bucağı yoksa, vayyyy o evliliği düşünen çiftlerin haline.
Yani böylesine sıkıntılı bir ortamda gençler nasıl evlensin?
Hayata 3-0 yenik başlayan gencin eşine, çocuğuna nasıl faydası olacak?
Aklını hayatın gerçekliğinden dolayı evliliğine veremeyen insan, o evliliği nasıl ayakta tutacak?
**
İşin başka bir boyutu...
Bu çift, binbir zorlukla üniversiteyi okudu.
Arkalarında da dayıları yok!
Anlayacağınız, bulursa asgari ücrete talimler!
**
2 bin 324 TL biri, 2 bin 324 TL biri alacak.
Etti mi size 4 bin 700 falan.
Evleri de kiraysa değmeyin keyiflerine!
Doğalgaz, elektrik, su, telefon faturaları, mutfak masrafları... Derken, derken para bitiyor.
Sonra, huzursuzluk...
Sonunda boşanma, Allah muhafaza.
Ee, evlenemiyorlar.
Eee, evlenenler de maddi imkânsızlıklardan, borçtan psikolojik sıkıntı altına giriyor.
Ne kendisine ne de eşine fayda sağlayabiliyor.
Kaçınılmaz son, boşanıyorlar.
Bir söz söylerken, ardını önünü, sağını, solunu iyi idrak etmek gerekiyor.
Ama doğruları söylemek de bir o kadar önemli.
Kalın sağlıcakla.