Merhabalar saygıdeğer okurlarım. Uzun bir aradan sonra hepimiz için çok mühim bir konuyu ele almak istedim. Evlilik sezonu yavaş yavaş kapanırken “doğru” bir eş olabilmek konusunu hep birlikte ele alalım.
“Evlilik ilişkisi bir bahçedir. Çiçek de yetiştirebilirsin, diken de!” demiş Doğan Cüceloğlu
Konu sadece evlilik ile sınırlandırılmamalı, evlilik öncesi dönem de aslında sağlıklı bir evliliğe gideceğimiz en büyük değişimleri ve adımları içinde barındıran bir süreç.
Bir eş bulma arayışı içine girdiğimiz zaman hepimiz hemen karşı taraftan beklediğimiz özellikleri sıralarız. “Anlayışlı olsun!”, “Yakışıklı/güzel olsun!”, “Gezmeyi sevsin!”, “Bana değer versin!” ve daha nice isteklerimizi dile getirmeye başlarız. Elbette bu en tabii hakkımızdır. Karşı taraftan beklentilerimizi ifade etmek daha doğru eş seçebilmek için doğru yönlendirme araçları olacaktır ancak bu isteklerimizi ifade etmeden önce aynayı kendimize tutmamız gerekir.
Kendimiz için doğru eş seçmenin en güzel yolu öncelikle kendimizi ne kadar tanıdığımız ve kendimizde olan özellikleri ne kadar geliştirmeye açık olduğumuzu bilmekten geçer. Karşı taraftan istediğimiz özellikleri biz barındırıyor muyuz? Barındırmıyorsak bunları nasıl geliştirebiliriz? Bu soruların cevaplarını aramak için madalyonun arka yüzünü çevirelim. Unutmayalım öncelikle kendimiz “doğru” bir insan olabilirsek karşımıza “doğru” bir eş çıkacaktır.
Gelin romantik ilişkilerimizde nasıl daha doğru davranabileceğimizi anlamaya çalışalım.
1) Partnerimize saygı duyuyor muyuz? Aslında bu sorunun cevabı kendimize ne kadar saygı duyduğumuzla doğru orantılıdır. Partnerimizin kişiliğine, farklı görüşlerine, hislerine, ailesine, arkadaşlarına, özel alanına ve kararlarına saygı duymak demek partnerimize saygı duymak demektir. Bunu başarabilirsek doğru bir eş olmanın önündeki en büyük engeli kaldırırız.
2) Hislerimizi açıkça partnerimizle paylaşıyor muyuz? Hislerimizi paylaşmak bizi çoğu zaman nedensiz küslüklerden ve kavgalardan koruyacaktır. Partnerimizle ne kadar fazla his ve duygu paylaşımı yaparsak bizi o kadar iyi anlamasını sağlayacak ve böylece bizimle empati kurmasına olanak tanımış olacağız.
3) Öfkemizi kontrol altına alabiliyor muyuz? Bazen öfkemizi kontrolümüz altında tutmakta çok zorlanabiliriz. Sınırlarımız zorlandığı zaman aslında hiç yapmayacağımız eylemlere başvuruyor olabiliriz ancak partnerimize karşı bu öfkemizi dizginlemek hem ilişkiye saygımızı arttıracak hem de daha sonrasında pişman olacağımız sözler söylemekten bizi kurtaracaktır. Öfke noktasında ciddi sıkıntılar yaşayan bireylerin uygun tedavi yöntemleriyle tedavi olması romantik ilişkilerinde çok büyük ilerlemeler kaydettiğini görmesini sağlayacaktır.
4) Sevgimizi yeterince hissettirebiliyor muyuz? Eylem ve söz dengesi sağlıklı ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Sözlerimizle vurguladığımız sevgimizi eyleme dökmezsek ne yazık ki bir süre sonra sözlerimiz etkililiğini yitirecektir keza eylemde sevgimizi hissettirip sözel olarak ifade etmediğimiz zamanlarda da sıkıntılar mevcut olmaktadır. Velhasıl, eylem ve söz dengesi hem bizi aşırı eylem yapmanın yoruculuğundan hem de sözlerimizin değersizleşmesinden koruyacaktır. Eylem ve sözlerimiz her zaman dengede kalsın. Parterimize saygımızı, sevgimizi bu iki kavramın dengesinde tutalım.
5) Bencil duygularımızı fedakarlığa çevirebiliyor muyuz? Benmerkezci tutumlarımız elbette insanın yaşaması için temel dürtülerimizdendir ancak bunu ilişkilerimizde “hep ben” şekline çevirirsek o zaman sıkıntılar çıkacaktır. Yeri geldiği zaman benmerkezci tutumlarımızı fedakarlığa çevirmeyi öğrenmemiz gerekir. Fedakarlık kendinden ödün vermek olarak anlaşılmasın. Kendi sınır ve çizgilerimizden ödün vermeden partnerimize karşı daha fedakar olmayı becerebiliyor olmamız gerekir.
6) Partnerimizle yarış halinde miyiz? Romantik ilişkilerde en çok gözlemlediğimiz noktalardan birisi de skor tutma davranışıdır. Bir örnek verelim. “Bu hafta 5 gün yemeği ben yaptım diğer hafta 5 gün sen yapacaksın.”, “Aramız bozuk olduğu zaman 3 kez önce ben yazdım şimdi aramız bozulursa 3 kez sen yazacaksın.” gibi örnekleri sizlerde çoğaltabilirsiniz. Buna benzer skor tutucu hareketler ilişkiye zarar verir. Bir yarışta değil karşılıklı anlayış ve fedakarlığın olduğu bir ilişki içinde olmanın bilincine varılması gerekir. 5 gün yemeği biz yapıyoruz evet ancak o hafta partnerimizin çok yoğun ve vakti olmadığını gözden kaçırıyoruz. Bir ilişki demek partnerinin bir ayağı eksildiğinde ona ayak olmak demektir, sonunu düşünmeden, “ben sana ayak oldum şimdi sen de kolum ol.” şeklinde davranmak partnerimizi, “yaptığımız hareketlerin samimiyetini sorgulama” kıvamına getirir.
İyi bir eş olmak öncelikle kendimizi iyileştirmekten geçer. Partnerimize karşı beklentilerimizi ifade etmeden önce kendi davranış ve düşünce yapımızı değiştirerek partnerimizi olumluyu örnek almasını teşvik edebiliriz. Sağlıklı ilişkiler sağlıklı evliliğe evrilir, sağlıklı evlilikler de sağlıklı çocuklara evrilir, sağlıklı çocuklar da sağlıklı nesillere… İki insan arasındaki bağı iyileştirmek gelecek nesillerimizi iyileştirmekten farksız. Doğru eş bulmak için önce doğru eş olalım.