Bugün gördüklerimizden, işittiklerimizden, şâhit olduklarımızdan hatta onlara nasıl baktığımızdan çetin bir imtihana çekileceğiz. Görüp değiştirmediklerimizden, duyup düzeltmediklerimizden, şâhit olup mâni olmadıklarımızdan hesâba tâbi tutulacağız. Müslüman’sak hayâtı ciddiye almak durumundayız. Çünkü yarın vâr olduğuna kesin inandığımız o korkunç günde, Allah (c.c) korusun altından kalkamayacağımız hallerle karşılaşabiliriz.
Bize ulaşan bilginin, anlatılan olayın, gerçek diye gösterilenlerin doğruluğundan ne kadar eminiz? Yaşadığımız hayat senaryosunun içinde sunulanların kaçta kaçı doğru? Ya da biz onlara hangi bakış açısıyla bakarak değerlendiriyoruz? Yaşanan hayat gerçekleri dahi asıl hakikatlerin dışında ise? Hele günümüzde neye inanacağı husûsunda daha doğru dürüst sağlam bir inanışa sâhip olamayanları düşünürsek varın sonucu siz hesap edin artık!..
Bir kere inanç sağlam temeller üzerine oturmalı ki, hâdiseleri doğru değerlendirelim. Bu anlatılan benim inancıma uymaz, bir Müslüman böyle sapkın inanışlara kapılmaz diyerek derhal doğru diye gösterilen yanlışları zihnimizden silmeli değil miyiz? Ama tabi bunun için sağlam bir inanış gerekli. Bugün işte bu sağlam inanışları sekteye uğratmaktan geri durulmuyor. Din adına konuşanlar bile bunu yapıyorlar ne yazık ki. Doğrusu onları elîm bir âkibet bekliyor!
İçimizdeki, fıtratımızdaki doğru inanışlarda karar kılmalıyız, onları kimsenin bozmasına müsâde etmemeliyiz. Her söylenene inanmamalı, kaynağını sorup soruşturmalı, ulu orta her duyulanı etrafta yaymamaya âzâmi gayret göstermeliyiz. Duyduklarımızı, gördüklerimizi inanç değerlerimiz çerçevesinde yansız bir şekilde değerlendirmeliyiz. Aksi hüsrandır.
Günümüzde medyanın dayattığı yalan yanlış, bozuk ve sapkın fikirler hemen hızla insanların doğru fikirlerini ifsad ediyor, davranışlara çar çabucak sirâyet ediyor. Herkes kendilerine nasıl gösterildiyse o şekilde anlatılana inanıyor, o hususta hızla keskin bir fikre sâhip oluyor. İnsanlar yıllardır yanlış algı ve ahlâka uygun düşmeyen fikirlerle beyinleri yıkana yıkana artık yanlış değerlere inanır olmuşlardır. Siz yeni bir şey söylediğinizde derhal hiç düşünmeden, hâdiseyi irdelemeden itirazlar geliyor. Öyle durumlar da gelişebiliyor ki, insanlar o gerçek diye sunulan yanlışı eğerek bükerek kendi zihinsel algılamasına uygun hâle getiriyor. Neticede ortaya çıkanlar hakikatin dışında kabul edilemez şeyler oluyor. Şimdi bu sonuç mu Hak aşkına?
İnsan kendisine sunulanları, yüce Rabb’in özenle fıtrata koyduğu düşünce yeteneğini süzgeçten geçirerek değerlendirmeye tabi tutsa da öyle inansa ve inandıklarını da o şekilde etrafına söylese daha akıllıca bir iş yapmış olacak. Zira her şeyin hesâbının verileceği bir ahret gerçeği var…
Yanlış algılar, sapkın fikirler, defolu zihinlere yerleşir. Zihinleri berrak olanlar kuru kalabalık bozuk gürültülü görüşlere itibar etmezler, doğru değerlerinden tâviz vermezler.
Kötülüklerin alabildiğince yaygınlaştığı, âlim diye geçinenlerin zâlimliklerinin sergilendiği, mazlumların hiçe sayıldığı bir devirde yaşıyoruz. Kırgınlıkların arttığı, güvensizliğin çoğaldığı, dostlukların azaldığı bir zamanda insanların emin dayanaklara sâhip olması elzemdir. Yanlışlıklara, kötülüklere, çirkinliklere âlet olmamak için vahiy kaynaklı değerlerimize bir kez daha sıkı tutunmamız şarttır. Peygamberi faziletleri hayâta yeniden getirmeye mecbûruz. Yoksa ortalığın yanlışlıkları içinde –Allah muhafaza- mahvolup gidebiliriz. Aman dikkat!!!