Şirin ilçelerimizden Doğanhisar’da soğuk bir kış gününde tarihler 13 Şubat 2005’i gösteriyordu.
Günlerden pazar, Konya 1. amatör küme futbol sezonunun son haftası olan ligin 18. haftasında çoğu yerde olduğu gibi Doğanhisar’da da önemli bir futbol müsabakası vardı. İlçe halkı heyecanlı ve bir o kadar da tedirgindi. Çünkü bu maçta oynayacakları Sanayispor’u yenerlerse kümede kalacaklar ve rakip küme düşecekti. Yenilgi de ya da beraberlikte ise Doğanhisarspor küme düşecekti.
O yıllarda görevim Sanayispor’da genel kaptanlık ve diğer yönetici arkadaşlarımızla birlikte takımı küme düşürmemek için çırpınıyoruz.
Hava soğuk ama maçın önemi ve heyecanından olsa gerek üşümüyoruz. Bilenler bilir, tabiri caizse “Ölüm kalım maçı!” üşümek ne kelime yanıyoruz.
Doğanhisar ilçe stadında takım sahaya çıktı maç öncesi ısınıyor, biz yöneticiler saha kenarındayız. Bu arada rakip Doğanhisarspor’da sahaya çıkarken 40’lı yaşlarda bir futbolcusu gruptan ayrılarak bize doğru koşarak geldi “Hoş geldiniz, var mı bir sıkıntınız, eksiğiniz?” diye sorarak hepimizle el sıkıştı. Onun kim olduğunu yanımızda olan Doğanhisarspor’un yöneticilerinden öğrendik. Gelen kişi takımın kaptanı emektarı, çilekeşi Hayri Yorgancılar’dan başkası değildi, ilk o zaman tanımıştım kendisini.
Sanayispor’da antrenör Eyyüp Yenitürk; kalede Kemal Çoşkun, defansta Muhammed Eken, Metin İplikçi, rahmetli Orhan Kılıçarslan, Ahmet Kırmızı, orta saha da Serhat Babacan, Hamdi Özcan, Şükür Soyluğan, Murat Erpolat, forvette ise Sinan Kabak ve Şakir Erdoğan olarak ilk on birini belirlemiş ve sahaya sürmüştü.
Müsabakanın önemi dolayısıyla görevlendirilen maçın hakemi ise dönemin klasman hakemlerinden Deniz Çoban idi ve başlama düdüğü ile karşılaşma başladı.
Rakip Doğanhisarspor’un kendi evindeki bu maçı mutlaka kazanma zorunluluğu futbolcuları oldukça heyecanlandırıyor, doğal olarak yer yer agresif davranışlar sergilemelerine ve seyircinin de bundan etkilenmesi ile zaman zaman saha içi ve dışında tartışmalar çıkıyordu.
Kaptan Hayri ağabey hariç takımın oldukça genç olması ve maçın önemi dolayısıyla 20. dakikada golü yemeleri futbolcuları oldukça germişti.
Bu heyecanı yaşayanların biri de daha sonra öğrendiğimize göre Hayri ağabeyin oğlu şimdilerde doktor olarak sağlık alanında görev yapan, ayrıca klasman futbol hakemi olarak ilimizi başarıyla temsil eden Raşit Yorgancılar'da baba-oğul futbolcu olarak sahada ter dökmekteydi.
Uzatmayalım dakika 70 ve ilk golün sahibi bugün de beden eğitimi öğretmenliği görevi ile hâlâ sporun içinde aktif olan Murat Erpolat’ın şutuyla fark iki oldu.
Farkın ikiye çıkmasının hemen ardından Raşit’in de kırmızı kartla oyun dışında kalması baba Hayri Yorgancılar’ı çileden çıkarmış, oğlu da dahil kendi takımının oyuncularının; futbol taktiklerini ve maç içindeki görevlerini yapmayarak gereksiz davranışlarının hataya yol açmasına ve dolayısıyla heyecanlarını kontrol altına almamalarına kızıyordu.
Hayri ağabey ilçesinin takımının küme düşecek olması belki de içini kan ağlatsa da maçın gerginliğini yansıtmayan, centilmenlikten asla taviz vermeyen tecrübeli bir isim olarak sahada kişiliğini gözler önüne serdiği karşılaşma sona ermişti.
Müsabakayı 2-0 kazanan Sanayispor kurtulmuş ve maç sonunda da takım yöneticileri ve taraftarlarıyla birlikte aynı vakur ve efendilikle “Kusura bakmayın bir hatamız olduysa!” sözleri ile bizleri uğurlayan Hayri ağabeyin takımı Doğanhisarspor kaybetmiş ve küme düşmüştü.
Fakat sporun sadece kazanmaktan ibaret olmadığını bu şahsiyetli duruşu ile sergileyenin aslında daha doğrusu kazananın; Hayri ağabey ve onun nezdinde Doğanhisar ilçesinin olduğunu; ne zaman Doğanhisar’a gitsem o sahada gözlerimin önüne gelir ve anarım.
Ertesi sezon; Konya Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu, Yılın EN’lerinde Hayri ağabeyi “Yılın Sporcusu” seçmiş, saha içinde ve dışındaki hayatında adeta yaşam tarzı olmuş örnek alınması gereken bu davranışlarını taçlandırmıştı.
İki gün önce geçirdiği kalp krizi sonucu dönülmez sefere revan olan Hayri ağabeye dualarımızla, Allah’tan rahmet dilerim.