Diziler ahlaksızlık üretiyor

Türk dizileri ahlaki yozlaşmayı, çözülmeyi destekliyor mu? Diziler milli ve manevi değerlere aykırı içerik mi taşıyor? Dizilerde normalmiş gibi gösterilen ilişkilerin toplumda bir karşılığı var mı?

Bütün bu sorular Türk Televizyon tarihinin en çok tartışılan konuları arasında. Ancak Türk dizilerinin sadece Türkiye'yi değil Türkiye'nin bütün kültür coğrafyasını etkilediği, giderek etki alanının genişlediği göz önünde bulundurulduğunda daha uzun süre tartışılacağa benziyor.

Televizyonun toplum üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek. Televizyon dizilerinde sunulan yaşam tarzları özellikle hayatı tanıma evresinde olan çocuklar ve belirli bir bilinç düzeyi oluşturmaya çalışan gençlerin bilinç altını şekillendiriyor. Dizi yapımcılarının sorumsuz yayıncılık anlayışı ve kolay yoldan para kazanma hırsı koskoca toplumun gelecek kuşaklarının zihnini dinamitliyor. Kadın üzerinden reyting üreten ucuz yayıncılık anlayışı daha ne kadar devam edecek? Diziler mi ahlaksızlığı tetikliyor yoksa toplumdaki ahlaksal çözülme dizilere mi sirayet ediyor?

DİZİLER TOPLUM DEĞERLERİNİ HEDEF ALIYOR

Dizilerin toplum üzerindeki etkileri konusunda akademisyenlerin görüşlerini aldık. Her Televizyon kanalının bir kültür politikası olması gerektiğini söyleyen Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Arabacı, “Televizyon topluma hizmet etmek, sosyal sorumluluk taşımak zorundadır. Televizyon bir yaygın eğitim müessesesidir. Bilgilendirme, eğlendirme, haber verme gibi işlevlerini yerine getirirken toplumsal normları gözetmek zorundadır. Gözetmeyip, toplum değerleriyle çatışan politikalar kültür üzerinde yıkıcı ve birlik ve beraberliği bozucu etkileri oluyor. Toplum değerlerini yıpratan diziler yerine toplum bütünlüğünü diriltecek, değerlere saygılı çalışmalar yapılmalı. Amerika'da 14. sokak kavramı vardır. Nü kadın resmi yayınlayan bir gazete iseniz kalkıp ciddi haber yayını yapamazsınız. Haber gazeteciliği yapan gazetelerle 14. Sokak gazeteciliği farklıdır. Asla haber gazetelerinin ulaştığı saygınlığa ulaşamaz bu gazeteler. Özgürlük ülkesi olduğu iddia edilen ABD'de bile bu uygulama varsa bakıp ders çıkarmak gerekiyor. Bu anlamda televizyonun sosyal sorumluluğunu televizyon idarecileri kendileri yerine getirmeli” dedi.

DİZİLER KÜLTÜREL BİR GÜÇ

Türk dizileri sadece Türkiye'yi değil bütün dünyayı ilgilendirdiğini belirten Arabacı, “Aslında müthiş kültürel bir güç diziler. Bu gün Türk dizileri Ortadoğu’dan, Afrikaya Orta Asya'dan Balkanlara kadar dünyanın pek çok yerinde takip ediliyor. Hatta bazı ülkeler çok fazla etkilendikleri için Türk dizilerine mesafeli yaklaşmaya başladı. Aslında gücün bilincinde olarak Türk kültür ve medeniyetinin kültür coğrafyasına taşıyabilir. Ortak insani değerler etrafında bir sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi gerekiyor. Kültürümüz yayıldığı oranda ekonomimiz ve siyasetimiz güçlü olur. Amerika'nın bu kadar güçlü olmasında Holywood'un çok büyük etkisi vardır. Aslında diziler emperyalist yayılmacılığa karşı bir duruş geliştirmek zorunda. Bir kültürel kalkan oluşturulabilir diziler. Sadece kadın bedeni üzerinden raiting üretilmez. Cinselliğe aşırı bağlılık kültür emperyalizminin bir sonucudur. Ancak bu değişim televizyonların kendi istekleri ile değişmeleriyle olur. Devlet kanalıyla cezai müeyyidelerle yayın organlarını değişime zorlamak şık değil. Kuruluşlarda alternatif yayıncılığın gelişmesi gerekir. Kanuni ile Hürrem üzerine dizi yapıp bütün diziyi yatak odasına hapsetmek yerine yüksek sevdayı, gerçek sevgiyi işleyen yapımlar olmalı. Cinsellik insanı hayvanlaştırır sevgi yüceltir. Türk tarihi de bu tür sevdalar noktasında zengin bir tarihtir. Bir zamanlar Tarık Buğra Bab-ı Ali için dünyanın en pis sokağı demişti. Bu hastalıklı algı yıllardır var. Ancak yavaş yavaş düzelmeye başladı. Bu tür marjinal anlayışlar arızi anlayışlardır” diye konuştu.

 

TOPLUM ZATEN AHLAKSIZ, DİZİLER SONUÇ

Toplumdaki ahlaksal çözülmenin, dizilerin ahlaksızlığı tetiklediğinin ve ya milli ve manevi değerlere aykırı içerik taşımasının tek başına bir sebep olarak gösterilemeyeceğini söyleyen Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın, “Böyle düşünenlere şu soruyu sormak gerekir. Toplum çok ahlaklıydı da diziler mi bozdu toplumun ahlakını? Bu bir arz talep meselesidir. Toplumun bahsi geçen içeriklere verdiği prim, ettiği talep bu tür yayıncılığın önünü açıyor ve bu tür yayın yapanları güçlü hale getiriyor. Elbette Türk dizilerinin genel ahlaka aykırı yayın yaptığı ve kültürel değerlerimizle çatıştığı ile ilgili şikayetler mevcut. Ancak bu toplumun genel bakışını yansıtmıyor. Toplumun geneli bu tür yayın içeriğinden memnun. Sözde bir dindar nesil isteği var ancak bu tür noktalarda bu isteğin tezahürünü göremiyoruz. Diziler ahlaki yozlaşmanın sebebi değil sonucudur. Toplumdaki ahlaki çözülmenin bir göstergesidir Türk dizileri. Süreci hızlandırır sadece. Başka bir etkisi olmaz. Faydalı yayıncılık yapan, belgesel yayınlayan kanallar ekonomik sıkıntı içerisindeyse suçu dizilerin üzerine atamazsınız. Zaten toplumda genel bir ahlaki çözülme mevcut” ifadelerini kullandı

BİLİNÇ ALTINI ŞEKİLLENDİRİYOR

Televizyonun görsel bir araç olduğunu söyleyen Karatay Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölüm Başkanı Kamil Alptekin ise, “Televizyonun bütün yöntem temellendirmesinin altında eğlendirme kaygısı vardır. Bu konu tartışılırken TV'nin eğlendirme misyonunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Biz kültür olarak sözel ve görsel bir toplum olduğumuz için çok fazla televizyon izliyoruz. Hal böyle olunca da Televizyona gerekenden fazla değer veriyoruz. Aslında televizyon sadece bir eğlendirme amacı olarak kalabilmeli. Ancak aşırı TV içeriği tüketimi televizyonu önemli hale getiriyor. Bu kadar aşırı Televizyon izlenince de ortaya büyük etikler çıkıyor. Bunların bazıları kısa süreli etkiler bazıları ise uzun süreli etkiler. Türk dizilerini izlediğinizde karşınıza öyle senaryolar çıkıyor ki bu ilişkilerin toplumda bir karşılığı var mı diye düşünüyorsunuz. Çarpık ilişkiler yumağı olan dizilerle dolu Televizyon. Ancak böyle bir durumla ilk defa karşılaşıldığında kişi elbette yadırgıyor. Ancak bilinç altında bu ilişkilerin normalleşmesi sağlanıyor. Televizyonun en önemli etkisi bilinç altına yaptığı uzun süreli etkilerdir. Toplumu dönüştüğünü bilmeden dönüştürüyorlar. Bu durumdan kurtuluş bir devlet müdahalesi değil ancak belirli etik değerler oluşturulabilir. Sorumlu yayıncılık teşvik edilmeli. Cezadan çok teşvik unsurları kullanılmalı” dedi.

YUNUS ALTINBEYAZ merhabahaber.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Medya Haberleri