Gençlik inceleme yazı serisi
Belli bir yapıya sahip bir topluluğun, tek vücut tek kalp olarak hareket etmesini sağlayan, önceden konulmuş kural ve kaideler ile üst’ün ast’a vereceği emir ve kumandalara göre hareket etmesine disiplin diyoruz. Disiplinli bir topluluk, onu oluşturan insan sayısına göre tanımlanmaz, belki onun 5 -10 katıyla tarif edilebilir.
Ülkemizdeki sağlam ve güvenilir kuruluşlardan biri hiç şüphesiz “Ordumuz”dur. Gerçi insan olan her yerde insandan kaynaklanan bir takım arızalar olursa da bu mevzi (yerel) kalır, bütüne tesir etmez. Hele sistemi yüz yüzyıllardır belirlenmiş ve o sistemi takipte asla taviz (ödün) vermeyen bir kuruluş olan ordumuzu birkaç kişinin yanlış hareketleri ile değiştirmesi mümkün değildir.
Anadolu’muz da ordumuz için söylenen bir tabir vardır. Ona, “Peygamber ocağı” derler. Bu benzetme doğrudur. Çünkü kuruluş ve çalışma sistemleri itibariyle bu unvanı almaya hak kazanmaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse; “Komutanın önünde ve sağında gidilmez – Ast, üste önce selam verir – Her yemeğe başlarken hamd ve dua ile başlanır – Yüz tane yüzbaşının dediği değil bir albayın dediği olur – Savaşlarda Mehmetçik, Allah Allah diyerek düşmana hücum eder – Ölürsem Şehit, kalırsam Gazi olurum diye inanılır” gibi.
DİSİPLİN ESASTIR
Ordumuzun başarısının bir sebebi daha vardır ki o da disiplin ve itaattir. Bu yapısıyla ordumuz, diğer ülkelerin ordularıyla kıyaslanması bile mümkün değildir. Göz görmekte ve verilen komutların, komutu alanı ölüme götüreceği kestirilmektedir. Bu şartlar altında dahi askerden itaat ve disiplin istenir. Askerin gözünü kırpmadan kendini ateşe atması istenir. Nitekim tarihimiz bunun gibi nice kahramanlıklarla doludur.
Disiplinsiz, her kafadan ayrı seslerin çıktığı topluluklar, daha baştan mağlup olmaya (yenilmeye) mahkûmdur. Atalarımız bu yapıya; “Horozu çok olan yerin sabahı tez olur” diyerek isimlendirmişlerdir.
Disiplin, bir inanç ve bir eğitim işidir. Aslında hiç kimse kendi öz iradesini bir başkasının eline teslim etmek istemez. Ama inançlı bir insan kendi inancından kaynaklanan insanlarla birlikte çalışma, reise itaat, inancının tahakkuku için fedakârlık yapabilmeye inanmaktadır. Böylece ruhen disipline edilmeye hazırdır. Bir müddet eğitim aldıktan sonra istenen disiplinli yapıya hemen kavuşur. Onun içindir ki gençlik çalışmalarımda her zaman “Genç, inancı ve ideali için fedakârlık yapabilendir” demişizdir.
1978 yılında olacak zannederim. 1. MC hükümeti (AP, MSP ve MHP koalisyonu) Milli Selamet kanadının üstün siyasi hareketi sayesinde 1975’de başlatılan “Ağır Sanayi hamlesi” bütün hızıyla devam ediyordu. Ülkemizde inşaatları hızla devam eden 200 ağır sanayi fabrikasının işleri sebebiyle Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la Bolu’ya gitmiştik. Bu arada Bolu Komanda Tugayını ziyaret ettik, tugay komutanı ile görüştük. Erbakan hocamız görüşme esnasında bir ara komutana; “Ne kadar zamanda bir komando yetiştirebilmektesiniz?” diye bir soru sordu. (Bilindiği gibi bir askerin üstün harp oyunlarına sahip olması ve disiplinde en üst noktaya ulaşması haline, Komando denmektedir.)
Komutan bu soruya, (hatırımda kaldığına göre) “Altı ay içerisinde” diye cevap verdi ve “Ancak bu erlerin köylü çocuğu olmaları şartıyla” diye ekleme gereğini duydu.
Bu açıklama da göstermektedir ki köyünde, kasabasında yetişen gençler ana ve babaları ile çevrelerindeki insanların anane haline gelmiş inanca ait uygulamalarını görerek yetişmekte, bu da onların disipline edilebilme oranını yükseltmektedir.
DİSİPLİN ÖNCE RUH İŞİDİR
Namaz, dinimizde çok önemli bir yere sahiptir. Müslüman, kesinlikle namazsız olamaz. Günde beş vakit namazını cemaatle kılmaya çalışan bir Müslüman, disiplin eğitimini önce camide almakta, namaz esnasında ruhen disipline edilmektedir. İmamın verdiği komut üzerine namaza girilmekte, kimseler karşısında eğilmeyen beller, yere gelmeyen alınlar Allahın huzurunda eğilmekte ve yerlere sürülmektedir. Cemaate uymuş hiçbir mü’min imamın emirleri dışına çıkmayı düşünememekte, hayır ben eğilmem veya ben secdeye gitmem diyememektedir.
ASR-I SAADETTE DİSİPLİN
Devir, hazreti Ebu Bekir’in hilafeti devridir. İslam ordusunun başında kumandan olarak, Peygamberimizin 20 yaşındayken tayin ettiği Usame bin Zeyd hazretleri vardır. Ordu sefere çıkarken Hz. Ebu Bekir (r.a), orduda asker olarak bulunan Hz. Ömer’in (r.a) kendisine yardımcı olması için hilafet merkezinde kalmasını istemiştir. Hz. Usame; “Çık ya Ömer. Biz seferdeyken sen Halifemize yardımcı olacaksın” diyerek emir verir.
Bundan sonrasında Hz. Ömer; “Ben bu emri aldıktan sonra Halifemize yardımcı olabilmek için bütün gayretimle çalıştım. Hatta abdest bozmaya (helâya) gittiğim zamanlar, orada bile dikkat kesildim. Halifemizin bir isteğini duyamam ve yapmamış olurum da Allah beni cezalandırır diye korktum” demektedir.
DİSİPLİN ŞEHADETİ GETİRİR
İslam fıkhında namazla can karşılaşırsa, namaz bozulur ve önce can kurtarılır, daha sonra namaz tekrar eda edilir. Namaz kılınan yere yaklaşmakta olduğu, göz ucuyla görülen bir zehirli hayvan veya namaz kılarken bir çocuğun kızgın sobaya doğru yürümesi olayı gibi. Hâlbuki savaşta (cihada) can tehlikeye girince, savaş meydanı bırakılıp gidilemez. Verilen emirler yerine getirilir ve gerekiyorsa candan vaz geçilir ve feda edilir.
Disiplin hazar zamanında (sulh zamanı) lazımdır ama asıl seferde (harp zamanı) daha çok gereklidir. Düşman karşınızdadır. Çanakkale savaşlarında olduğu gibi her türlü imkânlarıyla size ve ordunuza ateş püskürmektedir. Sizin sayınız, silah ve cephaneniz azdır ama sarsılmaz bir imanınız vardır. “Ben ölürsem Şehid, kalırsam Gazi olurum” diyorsunuz. Bir de üstlerinize itaat ederek disiplininizi muhafaza ediyorsunuz (koruyorsunuz). İşte ön siperdeki arkadaşlarınız birer birer düştüler ve öldüler. Şimdi de ölüm sırası sizde. Sizde düşecek ve öleceksiniz. Ama ne gam. Çünkü annem beni daha askere gönderirken; “Oğlum. Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana…” diye tembih etmişti. “İşte bugün ben bu borcumu, can borcumu ödüyorum, vatana” diyebilmektesiniz.
Onun için adınız Mehmetçik olmuş. Onun için Mehmet Akif Ersoy; “…sana aguşunu açmış duruyor Peygamber” demiştir.
Belli bir yapıya sahip bir topluluğun, tek vücut tek kalp olarak hareket etmesini sağlayan, önceden konulmuş kural ve kaideler ile üst’ün ast’a vereceği emir ve kumandalara göre hareket etmesine disiplin diyoruz. Disiplinli bir topluluk, onu oluşturan insan sayısına göre tanımlanmaz, belki onun 5 -10 katıyla tarif edilebilir.
Ülkemizdeki sağlam ve güvenilir kuruluşlardan biri hiç şüphesiz “Ordumuz”dur. Gerçi insan olan her yerde insandan kaynaklanan bir takım arızalar olursa da bu mevzi (yerel) kalır, bütüne tesir etmez. Hele sistemi yüz yüzyıllardır belirlenmiş ve o sistemi takipte asla taviz (ödün) vermeyen bir kuruluş olan ordumuzu birkaç kişinin yanlış hareketleri ile değiştirmesi mümkün değildir.
Anadolu’muz da ordumuz için söylenen bir tabir vardır. Ona, “Peygamber ocağı” derler. Bu benzetme doğrudur. Çünkü kuruluş ve çalışma sistemleri itibariyle bu unvanı almaya hak kazanmaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse; “Komutanın önünde ve sağında gidilmez – Ast, üste önce selam verir – Her yemeğe başlarken hamd ve dua ile başlanır – Yüz tane yüzbaşının dediği değil bir albayın dediği olur – Savaşlarda Mehmetçik, Allah Allah diyerek düşmana hücum eder – Ölürsem Şehit, kalırsam Gazi olurum diye inanılır” gibi.
DİSİPLİN ESASTIR
Ordumuzun başarısının bir sebebi daha vardır ki o da disiplin ve itaattir. Bu yapısıyla ordumuz, diğer ülkelerin ordularıyla kıyaslanması bile mümkün değildir. Göz görmekte ve verilen komutların, komutu alanı ölüme götüreceği kestirilmektedir. Bu şartlar altında dahi askerden itaat ve disiplin istenir. Askerin gözünü kırpmadan kendini ateşe atması istenir. Nitekim tarihimiz bunun gibi nice kahramanlıklarla doludur.
Disiplinsiz, her kafadan ayrı seslerin çıktığı topluluklar, daha baştan mağlup olmaya (yenilmeye) mahkûmdur. Atalarımız bu yapıya; “Horozu çok olan yerin sabahı tez olur” diyerek isimlendirmişlerdir.
Disiplin, bir inanç ve bir eğitim işidir. Aslında hiç kimse kendi öz iradesini bir başkasının eline teslim etmek istemez. Ama inançlı bir insan kendi inancından kaynaklanan insanlarla birlikte çalışma, reise itaat, inancının tahakkuku için fedakârlık yapabilmeye inanmaktadır. Böylece ruhen disipline edilmeye hazırdır. Bir müddet eğitim aldıktan sonra istenen disiplinli yapıya hemen kavuşur. Onun içindir ki gençlik çalışmalarımda her zaman “Genç, inancı ve ideali için fedakârlık yapabilendir” demişizdir.
1978 yılında olacak zannederim. 1. MC hükümeti (AP, MSP ve MHP koalisyonu) Milli Selamet kanadının üstün siyasi hareketi sayesinde 1975’de başlatılan “Ağır Sanayi hamlesi” bütün hızıyla devam ediyordu. Ülkemizde inşaatları hızla devam eden 200 ağır sanayi fabrikasının işleri sebebiyle Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la Bolu’ya gitmiştik. Bu arada Bolu Komanda Tugayını ziyaret ettik, tugay komutanı ile görüştük. Erbakan hocamız görüşme esnasında bir ara komutana; “Ne kadar zamanda bir komando yetiştirebilmektesiniz?” diye bir soru sordu. (Bilindiği gibi bir askerin üstün harp oyunlarına sahip olması ve disiplinde en üst noktaya ulaşması haline, Komando denmektedir.)
Komutan bu soruya, (hatırımda kaldığına göre) “Altı ay içerisinde” diye cevap verdi ve “Ancak bu erlerin köylü çocuğu olmaları şartıyla” diye ekleme gereğini duydu.
Bu açıklama da göstermektedir ki köyünde, kasabasında yetişen gençler ana ve babaları ile çevrelerindeki insanların anane haline gelmiş inanca ait uygulamalarını görerek yetişmekte, bu da onların disipline edilebilme oranını yükseltmektedir.
DİSİPLİN ÖNCE RUH İŞİDİR
Namaz, dinimizde çok önemli bir yere sahiptir. Müslüman, kesinlikle namazsız olamaz. Günde beş vakit namazını cemaatle kılmaya çalışan bir Müslüman, disiplin eğitimini önce camide almakta, namaz esnasında ruhen disipline edilmektedir. İmamın verdiği komut üzerine namaza girilmekte, kimseler karşısında eğilmeyen beller, yere gelmeyen alınlar Allahın huzurunda eğilmekte ve yerlere sürülmektedir. Cemaate uymuş hiçbir mü’min imamın emirleri dışına çıkmayı düşünememekte, hayır ben eğilmem veya ben secdeye gitmem diyememektedir.
ASR-I SAADETTE DİSİPLİN
Devir, hazreti Ebu Bekir’in hilafeti devridir. İslam ordusunun başında kumandan olarak, Peygamberimizin 20 yaşındayken tayin ettiği Usame bin Zeyd hazretleri vardır. Ordu sefere çıkarken Hz. Ebu Bekir (r.a), orduda asker olarak bulunan Hz. Ömer’in (r.a) kendisine yardımcı olması için hilafet merkezinde kalmasını istemiştir. Hz. Usame; “Çık ya Ömer. Biz seferdeyken sen Halifemize yardımcı olacaksın” diyerek emir verir.
Bundan sonrasında Hz. Ömer; “Ben bu emri aldıktan sonra Halifemize yardımcı olabilmek için bütün gayretimle çalıştım. Hatta abdest bozmaya (helâya) gittiğim zamanlar, orada bile dikkat kesildim. Halifemizin bir isteğini duyamam ve yapmamış olurum da Allah beni cezalandırır diye korktum” demektedir.
DİSİPLİN ŞEHADETİ GETİRİR
İslam fıkhında namazla can karşılaşırsa, namaz bozulur ve önce can kurtarılır, daha sonra namaz tekrar eda edilir. Namaz kılınan yere yaklaşmakta olduğu, göz ucuyla görülen bir zehirli hayvan veya namaz kılarken bir çocuğun kızgın sobaya doğru yürümesi olayı gibi. Hâlbuki savaşta (cihada) can tehlikeye girince, savaş meydanı bırakılıp gidilemez. Verilen emirler yerine getirilir ve gerekiyorsa candan vaz geçilir ve feda edilir.
Disiplin hazar zamanında (sulh zamanı) lazımdır ama asıl seferde (harp zamanı) daha çok gereklidir. Düşman karşınızdadır. Çanakkale savaşlarında olduğu gibi her türlü imkânlarıyla size ve ordunuza ateş püskürmektedir. Sizin sayınız, silah ve cephaneniz azdır ama sarsılmaz bir imanınız vardır. “Ben ölürsem Şehid, kalırsam Gazi olurum” diyorsunuz. Bir de üstlerinize itaat ederek disiplininizi muhafaza ediyorsunuz (koruyorsunuz). İşte ön siperdeki arkadaşlarınız birer birer düştüler ve öldüler. Şimdi de ölüm sırası sizde. Sizde düşecek ve öleceksiniz. Ama ne gam. Çünkü annem beni daha askere gönderirken; “Oğlum. Sütüm sana helal olmaz, saldırmazsan düşmana…” diye tembih etmişti. “İşte bugün ben bu borcumu, can borcumu ödüyorum, vatana” diyebilmektesiniz.
Onun için adınız Mehmetçik olmuş. Onun için Mehmet Akif Ersoy; “…sana aguşunu açmış duruyor Peygamber” demiştir.