Dış Ticaret: Yabancı ülkeler ile yapılan ticarettir. Dışarıya mal satma, dışarıdan mal alma (ihracat-ithalat) dış ticareti teşkil eder.
İhracat: Bir memleketin ihtiyaçtan fazla ürünlerini yabancı ülkelere satmasıdır.
İthalat: Bir memleketin yabancı ülkelerden mal satın almasıdır.
Dış Ticaret Hacmi: Bir memlekete yabancı ülkelerden giren ve bu memleketten yabancı ülkelere gönderilen mal yekûnudur (miktar ve değer olarak ifade edilir).
Dış Ödemeler Bilançosu: Belirli bir sürede elde edilen döviz gelirlerinin ve yapılan döviz harcamalarının hesabıdır. Kaçakçılık niteliğinde olamayan bütün dövizli işlemler, ödemeler bilançosunda yer alır.
Dış Ticaret Açığı: Bir memleketin belli bir devre içinde (genellikle bir yılda ) yaptığı ihracat ile ithalat arasındaki farktır. İhracat fazla olunca lehte açığı, ithalat fazla olunca aleyhte açığı ifade eder. Fakat dış ticaret açığından genellikle aleyhte olan açık anlaşılır.
Bir memleketin dış ödemeler bilançosunun denk olması için ihracat ve ithalatının aynı seviyede olması gerekir. İthalatın az, ihracatın fazla olması halinde dış ödemeler bilançosunda fazlalık meydana gelir. İthalatın fazla, ihracatın az olması halinde ise dış ödemeler bilançosunda açıklık meydana gelir.
Bir ülke, dış ülkelere bir takım mallar satıp (ihraç edip), karşılığında döviz sağlamaktadır. İmalatını gerçekleştiremediği veya yetecek miktarda üretemediği malları ise dışarıdan almakta, yani ithal etmektedir. İthalatının karşılığında ise döviz ödemektedir. Bu mübadele karşılığında harcanılan döviz ile kazanılan döviz en az eş olmalı ki denge meydana gelsin. Dış ödemeler bilançosu aleyhte açık verdiği takdirde, bu açığı kapatmak için ülkeler, dış borçlanma yoluna gitmektedirler. Bu politika ise beraberinde ekonomik istikrarsızlığı getirmektedir.
İhracatın devamlı olarak gerilemesi veya durgunluk göstermesi, ihraç edilen emtia cinslerinde çeşitliliğin az olmasındandır. İhracatı artırmak için emtia cinslerini çeşitlendirirken, üretim maliyetlerini düşürmek ve kaliteli bir ambalajlama ile dış rekabete açık olmak gerekir. Yoksa devalüasyon yapılarak bazı emtia fiyatlarının suni olarak dışa karşı düşürülmesi suretiyle yapılacak ihracat artışları, bir memlekete kâr’dan ziyade büyük zararlar getirir ve ekonomik kayıplara sebep olur.
Türkiye’nin Dış Ticareti
Türkiye’nin dış ticaret dengesi bütün zorlamalara rağmen bir türlü kurulamamıştır. “24 Ocak 1980 Kararları” ile ihracat ağırlıklı bir politika öngörülmüş olmakla birlikte yine istenen başarı elde edilememiştir. Türkiye’de ihracata konu olan emtia çeşitleri sınırlıdır. Bir de belki de toplumda hiç ihtiyaç duyulmayan çoğu malların ithali yapılarak dış ödeme faturası artırılmaktadır. Türkiye, dış ödeme açıklarını kapatabilmesi için ihraç ettiği maddelere yeni ilâveler yapmak zorunda olduğu gibi, bazı malların ithalini de kısıtlamalıdır.
Bir ülkede devalüasyon yapılarak ihraç ürünlerinin fiyatları dışa karşı düşürülmek suretiyle yapılan ihracat artışları, memleket ekonomisine kârdan ziyade büyük zarar vermektedir. Türkiye ekonomisinde 1978-1979 yıllarında başvurulan sürekli devalüasyonlarla ve 1980 sonrası ise günlük kur uygulamalarıyla dışa karşı Türk Lirası’nın değeri düşürülerek ihracatın artırılması amaçlanmışsa da, bundan milli ekonomi büyük zarar görmüştür.
Devalüasyon uygulamaları ile ithal mallarının Türk parası cinsinden fiyatları yükselir, ihraç mallarının ise yabancı paralar cinsinden fiyatları düşer. Yani her devalüasyon da ihraç malları dışarıya daha ucuza satılmakta, ithal edilen mallar ise daha pahalı olarak alınmaktadır. Bu yolla ihracat artıyor olsa bile, ekonomik faydanın yanında, daha büyük ekonomik kayıplar söz konusu olmaktadır. Devalüasyoncu ihracat politikası ile daha az para ile çok mal ihracata konu olup dışarıya giderken, daha çok para ile az mal ithal edilmektedir. Böylesi bir uygulama genel ekonomik istikrarı bozucu etkiler yapmaktadır.
Türkiye’nin dış ticareti 1947 yılından beri aleyhte açıklar vermektedir. Bir ülkede para istikrarının korunması için dış ticaret dengesinin kurulması gerekir.
İhracat: Bir memleketin ihtiyaçtan fazla ürünlerini yabancı ülkelere satmasıdır.
İthalat: Bir memleketin yabancı ülkelerden mal satın almasıdır.
Dış Ticaret Hacmi: Bir memlekete yabancı ülkelerden giren ve bu memleketten yabancı ülkelere gönderilen mal yekûnudur (miktar ve değer olarak ifade edilir).
Dış Ödemeler Bilançosu: Belirli bir sürede elde edilen döviz gelirlerinin ve yapılan döviz harcamalarının hesabıdır. Kaçakçılık niteliğinde olamayan bütün dövizli işlemler, ödemeler bilançosunda yer alır.
Dış Ticaret Açığı: Bir memleketin belli bir devre içinde (genellikle bir yılda ) yaptığı ihracat ile ithalat arasındaki farktır. İhracat fazla olunca lehte açığı, ithalat fazla olunca aleyhte açığı ifade eder. Fakat dış ticaret açığından genellikle aleyhte olan açık anlaşılır.
Bir memleketin dış ödemeler bilançosunun denk olması için ihracat ve ithalatının aynı seviyede olması gerekir. İthalatın az, ihracatın fazla olması halinde dış ödemeler bilançosunda fazlalık meydana gelir. İthalatın fazla, ihracatın az olması halinde ise dış ödemeler bilançosunda açıklık meydana gelir.
Bir ülke, dış ülkelere bir takım mallar satıp (ihraç edip), karşılığında döviz sağlamaktadır. İmalatını gerçekleştiremediği veya yetecek miktarda üretemediği malları ise dışarıdan almakta, yani ithal etmektedir. İthalatının karşılığında ise döviz ödemektedir. Bu mübadele karşılığında harcanılan döviz ile kazanılan döviz en az eş olmalı ki denge meydana gelsin. Dış ödemeler bilançosu aleyhte açık verdiği takdirde, bu açığı kapatmak için ülkeler, dış borçlanma yoluna gitmektedirler. Bu politika ise beraberinde ekonomik istikrarsızlığı getirmektedir.
İhracatın devamlı olarak gerilemesi veya durgunluk göstermesi, ihraç edilen emtia cinslerinde çeşitliliğin az olmasındandır. İhracatı artırmak için emtia cinslerini çeşitlendirirken, üretim maliyetlerini düşürmek ve kaliteli bir ambalajlama ile dış rekabete açık olmak gerekir. Yoksa devalüasyon yapılarak bazı emtia fiyatlarının suni olarak dışa karşı düşürülmesi suretiyle yapılacak ihracat artışları, bir memlekete kâr’dan ziyade büyük zararlar getirir ve ekonomik kayıplara sebep olur.
Türkiye’nin Dış Ticareti
Türkiye’nin dış ticaret dengesi bütün zorlamalara rağmen bir türlü kurulamamıştır. “24 Ocak 1980 Kararları” ile ihracat ağırlıklı bir politika öngörülmüş olmakla birlikte yine istenen başarı elde edilememiştir. Türkiye’de ihracata konu olan emtia çeşitleri sınırlıdır. Bir de belki de toplumda hiç ihtiyaç duyulmayan çoğu malların ithali yapılarak dış ödeme faturası artırılmaktadır. Türkiye, dış ödeme açıklarını kapatabilmesi için ihraç ettiği maddelere yeni ilâveler yapmak zorunda olduğu gibi, bazı malların ithalini de kısıtlamalıdır.
Bir ülkede devalüasyon yapılarak ihraç ürünlerinin fiyatları dışa karşı düşürülmek suretiyle yapılan ihracat artışları, memleket ekonomisine kârdan ziyade büyük zarar vermektedir. Türkiye ekonomisinde 1978-1979 yıllarında başvurulan sürekli devalüasyonlarla ve 1980 sonrası ise günlük kur uygulamalarıyla dışa karşı Türk Lirası’nın değeri düşürülerek ihracatın artırılması amaçlanmışsa da, bundan milli ekonomi büyük zarar görmüştür.
Devalüasyon uygulamaları ile ithal mallarının Türk parası cinsinden fiyatları yükselir, ihraç mallarının ise yabancı paralar cinsinden fiyatları düşer. Yani her devalüasyon da ihraç malları dışarıya daha ucuza satılmakta, ithal edilen mallar ise daha pahalı olarak alınmaktadır. Bu yolla ihracat artıyor olsa bile, ekonomik faydanın yanında, daha büyük ekonomik kayıplar söz konusu olmaktadır. Devalüasyoncu ihracat politikası ile daha az para ile çok mal ihracata konu olup dışarıya giderken, daha çok para ile az mal ithal edilmektedir. Böylesi bir uygulama genel ekonomik istikrarı bozucu etkiler yapmaktadır.
Türkiye’nin dış ticareti 1947 yılından beri aleyhte açıklar vermektedir. Bir ülkede para istikrarının korunması için dış ticaret dengesinin kurulması gerekir.