Geçen hafta din tasavvurumuz konusunda yazmıştık bu hafta yine din konusuna devam ediyoruz.
Din tasavvurumuz başkalarının bize dayattığı bir kavramlar toplamı değilse yani din diye inandığımız umdelerin gerçekten bize ait olup olmadığında kesin kararlı isek gözden geçirmemiz gereken hususlara değinmek istiyoruz.
Şu iki soru ile başlayalım:
Bizim için din nedir ve inandığımızı söylediğimiz din gerçekten Allah’ın(cc) dini olan İslam mı, yoksa bizim kafamızda oluşan bir takım hususlar mı?
Din nedir sorusuna verdiğimiz cevap, Hz. Rasulullah’ın(sav) uygulayarak örneklendirerek örettiği İslam ise sorun yok.
Yok, eğer başka başka tarifleri din diye anlıyor ve anlatıyorsak çözülmesi gereken kafa karışıklığı var demektir.
Din ile kişisel ahlakımız arasındaki bağlantımız ya da toplumsal hayatımızda dinin etkisi nedir veya ne kadardır sorusuna gelince;
Din gerek kişisel gerekse toplumsal hayatımızdaki ahlaki davranışlarımızın yegâne kaynağıdır ve her zaman belirleyici olan din dir diyebiliyorsak yine sorun yok demektir.
Ama ister kişisel olsun ister toplumsal olsun ahlaki düşüncelerimizde ve davranışlarımızda din ile modern kurallar çatıştığında din bir an bile olsun geriye atılıyorsa sorun var demektir.
Ya dinin ve bizim peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) ile olan bağımızın durumu nedir?
Hz. Rasulullah(sav) hangi konularda insanlara örnek olmuştur?
Daha doğrusu Hz. Peygamberimizin(sav) bizim için örnek davranışları nelerdir?
Veya örnekliğini bildiğimiz halde hangi aksine davranışları yaparsak Hz. Rasulullah’ın(sav) bizim için dünyada ve ahirette önemli olacak davranış şekillerinden örnek almamış oluruz?
Aslında daha açık söylemek gerekirse örnekliğinden bilerek ve isteyerek saptığımızda dünya ve ahiret hüsranı ile karşılaşacağımız bidat ehlinden olmayı göze alabiliyoruz?
Hele hele hemen herkesin “Bana göre” diyerek Hz. Peygamber(sav) ve ashabını(ra) takip eden Müslüman çoğunluğun oluşturduğu “es-sevâdü’l-a‘zam” adlı birlikten şöyle veya böyle ayrılma gösterdiği günümüzde Müslümanlar özellikle de selef ulemasından başlamak üzere günümüze kadar gelen ilim silsilesinin her bir halkası hakkındaki düşüncemiz nedir?
Müslümanların kahir ekseriyetince Hz. Peygamber(sav) varisi olarak kabul edilen Kuranı Kerim ilimleri ile meşgul olan ulema ve talebelerini maddeten desteklemesek bile manen destek olarak en azından başarılı olmaları için dua mı ediyoruz yoksa müsteşriklere taş çıkaracak şekilde suçlamada mı bulunuyoruz.
Bir önceki yazıda yazdık, tekrarında fayda var.
İslam Dininin hayata uygulanmasını Hz. Rasulullah’ın(sav) Sahih Hadisleri ve Sahih Sünnetinden değil de, küresel siyonizmin paralı askerleri olan avrupalı müsteşriklerden öğrenen mektep medrese kaçkını kerameti kendinden menkul zamane hocalarının hezeyanlarını din diye mi kabul edenlerdeniz?
Dinde esas olarak kabul ettiğimiz Allah’a(cc) Kuran ayetlerinin manalarını tahrif ederek ve Resulüne(sav) ise sahih sünnet ve hadislerini kısmen veya toptan inkâr ederek düşmanlık ettiğini anladığımız kaç kişiden uzak olup, ilişkimizi sona erdirdik veya Hz. Rasulullah’ın(sav) sevgisini gönüllerimizden söküp atmak isteyen kaç kişiyi biz de gönlümüzden söküp attık?
Veya Allah(cc) ve Rasulünün(sav) kesin emir ve yasaklarını yok sayan veya savsaklamakta bir mahzur görmeyen kişilerle dünya menfaati için ilişkileri devam ettirmekte mahzur görmedik ve yaptıklarına göz yummaya devam ettik?
Ne kadar basit düşünüyorsun.
Dünyadaki bu şekilde davranan herkesle ilişkiyi kesersek kimlerle ticaretimizi devam ettireceğiz diyenleredir sözümüz.
“HER SİSTEM KENDİ İNSANINI YETİŞTİRİR” gerçeğinden hareketle her fırsatta maddeten ve manen İslam’dan ve Müslümanlardan uzaklaşan insanların küresel emperyalizmden şikâyet etme hakları yoktur.
Yazdıklarımızı anlamakta zorlananlar için biraz daha açayım söylemek istediklerimizi:
HZ. ÖMERDEN(ra) HESAP SORAN BİR ÜMMETTEN, hesap sormaya çalışanları "Ümmetin ortak malını gasp ediyorsa da diğer taraftan da çalışıyor kardeşim" diyerek engelleyen insanlarca ENGELLENEN VE KALANLARIN DA CESARETLERİ KÖRELTİLEN BİR ÜMMETE DÖNÜŞTÜKSE Suçlu kim oluyor?
Yeryüzünde din Allah’ın(cc) oluncaya kadar Hz. Peygamber(sav) ve övülmüş Sahabeleri(ra) kadar gayret gösterilmeyecekse, Din denildiğinde Kuranı Kerim ayetleri ile Hz. Peygamberimizin(sav) sahih sünneti bir tarafa bırakılıp falan veya falanın hezeyanları ile ya da bana göre ifadeleri belirleyici olacaksa gerçekten dinimiz bizim için ne ifade ediyor?
Din ile bizim aramızdaki kişisel ve toplumsal bağlantı okunmayan ve hükümleri uygulanmayan duvarda asılı duran Kuranı Kerim ile mi sağlanacak?
Hakikaten dinimiz bizim hayatımıza ne kadar hâkim ve hayatımızda ne kadar belirleyicidir bu gün geldiğimiz aşamada?
Açık yüreklilikle vereceğimiz cevabımız nedir bizim şahıs ve toplum olarak?
FARKINDA MISINIZ?
“İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır” sözünü birbirimize hatırlatmayalı veya tamamen terk edeli terk edeli kaç zaman oldu?