İslam Dini’nin itikat esasları ve ibadet usullerinin Allah (cc) ve Rasulü (sav) tarafından belirlenmiş taabbudi usullerle sınırlandırılmış olduğunu kabul etmeyen bazı aklı evveller tarafından özellikle son günlerde kadınların camilerde namaz kılmaya çağrıldığı malumlarınızdır.
Diyanet ve Üniversite mensuplarının reformist kanadının öncülük ettiği bu akımı dillendirenlere bakarsanız sanki ülkede kadınlar camilere alınmıyormuş gibi bir algıya kapılabilirsiniz.
Durumun böyle olmadığının en büyük delili Ramazan aylarında ve Mübarek gecelerde teravih ve vakit namazlarında kadınların camilere akın etmesidir.
Ama gelin görün ki bu günlerde kadınları camilere çağıran güruhun bırakın kadınları kendileri bile camiye cemaate gelmeyen kişiler olması nasıl bir art niyet içinde olduklarını göstermesi açısından hayli önemlidir.
Öne sürdükleri geleneksel yapı nedeniyle camilerde kadın cemaat için erkeklerinkine eşdeğer yerler ayrılmadığı, merdiven altı ve izbe denecek yerlerde kadınların namaz kılmaya zorlandıkları ise hepten abartılı ifadelerdir.
Televizyon ekranlarında ve gazete köşelerini işgal eden bu modernist zamane ulemasının dillendirdikleri haksız ithamlarını çürütmek esasında son derece basittir.
İthamlarını çürütmek için öyle yıllarca sürecek medrese ve ya üniversite eğitimi sonunda elde edilmiş olan esaslı bilgi sahibi olmaya falan da gerek yoktur.
Çünkü bu iddia sahiplerinin hemen hemen çoğunluğu İstanbul’da ikamet etmektedir ve gerek Anadolu yakasında gerekse Trakya bölgesindeki başta selatin camileri olmak üzere hemen hemen bütün camilerde bayanlar için ayrılmış gayet yeterli ve nezih namaz kılma mekânları yüzyıllardır mevcuttur.
Diğer taraftan İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin başkenti olması sebebiyle aynı zamanda İslam Dini’nin irfan mektepleri olan tasavvufi cemaatlerinde merkezlerinin çoğunlukla İstanbul’da olması nedeniyle bu cemaatler dergâhlarının cami olarak kullanılan kısımlarında bayan müntesipleri için yeterli namaz kılma mekânları yapmışlardır.
Ve bu aklı evvellerden başka kimse bu güne kadar da bu mekânların yetersizliğinden falan bahsetmemiştir.
Diğer taraftan zaman zaman televizyon ekranlarında ifade ettikleri “gelenek kadınları camilerden dışlamadan önce Hz. Rasulullah (sav) döneminde kadınlar hayatın her safhasında erkeklerle beraber bulunuyorlardı ve bunu da İslam Dini sağlamıştır” ifadesi de hepten yalandır.
Hz. Peygamberimizin (sav) eşi Hz. Hatice annemizin (RAnha) Mekke’de ticaret yapıyor olmasını örnek olarak göstermiş olmaları bile bu ithamların hakikat olmadığını gösterir.
Esasen Hz. Hatice annemizin (RAnha) Mekke’de Hz. Peygamberimize (sav) Risalet verilmeden önce de ticaret yapıyor olması o günkü Arap kavminin ve Mekke toplumunun bir geleneğidir ve İslam bu geleneği sadece dine aykırı bulmadığı diğer gelenekler gibi ortadan kaldırmamıştır.
Diğer taraftan özellikle Medine döneminde kadınların Cuma ve Bayram Namazları bir yana 5 vakit Namaz için cemaate gelmeleri de bu kişilerin iddia ettikleri gibi değildir.
Çünkü en başta namaz için farz olan setri avret meselesinde Medineli Ensar ve Muhacir hanımlarının giyimleri ile bu gün camilere gelme arzusunda olduklarını ifade eden kadınların giyimleri konusu halledilmelidir.
Hz. Aişe Annemizin (RAnha) cemaatle kılınan namazlara katıldığını iddia eden zamane modernistleri nedense yine Hz. Aişe Annemizden (RAnha) gelen ve Hz. Peygamberimizin (sav) vefatından sonra da mescide gelmeye devam eden kadınların giysilerinden şikâyet ederek Hz. Peygamberimizin (sav) kadınların bu hallerini görmüş olsa idi onları mescitten men edeceğine dair sözlerini görmezden gelmeleri manidardır.
Son olarak şunu ifade etmek gerekir.
Gelenek dedikleri Sahih Sünnet ve Hadisleri red etmek suretiyle çağdaş din üretebileceklerini zanneden bu yaygın basın meddahlarının kadınların camilere davet edilmesi konusundaki en büyük yanlışları camilerde Namaz kılınması konusunda Hz. Peygamberimizin (sav) koyduğu kuralların taabbudiliği konusundaki yanlış inanışlarıdır.
Hz. Peygamberimizin (sav) emir ve yasaklarının taabbudi kurallar olması düşüncesini red etmeleri ve din ile ilgili var olan tüm emir ve yasaklar ile ibadet şekillerini Sahih Sünnet ve Hadisleri dışlayarak Kur'an-ı Kerim'den sadece kendi akılları ile öğrenebileceklerini zannetmeleri 1400 yıldır İslam’ı yıkmaya çalışan emperyalist modernistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
İleriki bir yazıda bu konuya devam mahiyetinde Diyanetin yayınladığı ilmihalde camilerdeki saf düzeni ile ilgili nasıl bir büyük yanlışlık yapıldığına değineceğiz.