Nereye gidiyoruz yazı serisi
Din, insanın dünya ve ahiret hayatlarında mutlu olmalarını sağlamak amacıyla uyguladığı ölçüler manzumesidir. Bunun içinde, ibadetler var, insanlar arası ilişkilerin tanzimi yani muamelat var, ferdin ve toplumun idaresindeki ölçüler var, fıkıh var, manevi ve ahlaki konular var, kul Allah ilişkilerinde gözetilecek ölçüler var. Ben inanıyorum diyen insan dine ait bütün bu esasları kabul etmiş insandır.
Dini nefsinde uygulamasıyla insan, “elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu insan”dır. Dindar bir insan hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaççılık, sahtekârlık, hortumculuk yapamaz, yalan söyleyemez, iftira edemez, gıybet ve dedikodudan çekinir. Aklı gideren ve nesli bozan içkinin damlasını ağzına koyamaz, çoluk – çocuğun hakkını ocaklar yıkan kumara yatıramaz, aile yuvalarını söndüren zinaya yaklaşamaz, fala ve falcıların palavralarına inanmaz...
İlmen ve hukuken, bütün bu saydığım şeylerin fert ve toplum düzenin bozucu hareketler oldukları tespit edilmiştir.
Din, insanı dürüst olmaya sevk eder.
HANGİ ALTIN PARA
Madalyanın arka yüzünde, dindar bir insan güler yüzlü, bildiği yerde konuşan bilmediği yerde susan, darda kalanların yardımına koşan, fakiri, yetimi gözeten, ibadetlerini aksatmayarak her gün defalarca Yaratıcı’nın huzurunda günlük yaşamının raporunu veren ve “iki günü bir birine denk olanın zararda olduğu”nu bilerek her gün daha mükemmele gitmeye çalışan, çalışmalarında ibadet aşkıyla yapandır. “ İnsanın hayırlısı insanlara faydalı olandır” hükmünü kendisine prensip edinen, kin ve nefret değil sevgi ve saygıyı gözeten, yaşatmanın esas öldürmenin insanlığı öldürmek olduğunu bilen, yıkıcı değil yapıcı, ifsat (bozma) ile değil islah (düzeltme) ile insanların arasını bulan mükemmel bir insandır.
Bir ülke idarecisi, yönettiği insanların dürüst ve ahlaklı olmalarını temin edecek olan din eğitimine destekler sağlamak zorundadır. İnsanını manen yetiştiremeyen idareciler sonra onun toplumda doğuracağı kötülükleri önlemek için polisiye tedbirler almak zorunda kalacaktır ki bu tedbirler genellik bir çözüm olamaz ve din eğitimine harcamadığınız paranın belki bin katını harcarsınız ama yine de bir netice alamazsınız. İnsanların kalbine polisi koymazsanız, her insanın başına bir polis dikmeye mecbur kalırsınız. Peki sonra polisin başına kimi dikeceksiniz?
Bir ülke düşünün ki; mühendisi, müteahhidi daha çok para kazanabilmek için inşaatında malzemeden çalıyorsa, doktoru daha fazla para kazanma hırsıyla ameliyat gerektirmeyen hastaları bıçak altına yatırıyor, normal doğumlarda bile “hayati tehlike” diyerek sezaryenle doğum yaptırıyor, ülkenin genç hanımlarını kesiyorsa (sezaryenle doğum, normal doğumlara nispetle yüzde 10 civarındadır) bu oran yüzde seksen – seksen beşlere çıkıyorsa bu işleri yapanların kimler olduğuna bakın.
Avukatı müvekkilini karşıdan para aldığı için satıyorsa, işvereni işçinin hakkını yiyor, işçi işinde dalga geçerek üretimi yavaşlatıyor, aldığı yevmiyenin helal olmasına dikkat etmiyorsa, memuru rüşvetle açılmayacak kapıları açıyorsa, sebze üreticisi kısa zamanda köşeyi dönmek için üretiminde kansorejen içeren hormonlu maddeler kullanıyorsa...
Bunları bütün meslek dallarına ve bütün insanlara teşmil edebilirsiniz. Bu ülkede mutluluk nasıl temin edilecektir. Siz, polisi adamın başına mı yoksa kalbine mi dikerdiniz?
ÇOCUKLARA EĞİTİM
Onun için, vakit geç olmadan geliniz evlatlarımızın din eğitimine ağırlık verelim. İbadetlerin önünü kesmek yerine ibadetlerin önünü açalım. Bırakalım çocuklarımız bale mekteplerine gidilebilen yaş olan 4-5 yaşlarında kur’an kurslarına da gidebilsin. İmam Hatip okulları tekrar canlansın, bütün okullarımıza din ve ahlak dersleri koyalım. Üniversite kapıları inancından dolayı başını kapatan kızlarımıza da açık olsun. Doktorumuz, mühendisimiz, avukatımız, işverenimiz, işçimiz güzel ahlaklı olarak yetişsin. Böylece ailesine, vatanına, milletine ve insanlığa hayırlı insanlarla bütün dünyaya örnek olalım.
Ve bırakın, kurdukları sömürü çarklarını döndürmek amacıyla en masum hareketlere bile çamur atanları. Görün, onların “laiklik elden gidiyor” veya “şeriat geliyor” çığlıklarının arkasında sakladıkları çirkin yüzlerini. Ve siz, halkınızın mutluluğunu düşünün.