Dünya dîni, hayâtın kıyısına attığından bu yana iflah olmuyor. Acımasızca gerçekleştirilen zulümler, ölümler, savaşlar, iç göçler, dışlanmalar, devletlerin birbirlerinin ülkelerini karıştırmak adına düzenledikleri gizli-açık gayrı meşru operasyonlar. Daha saymak istemiyoruz. Güya barış ve demokrasi güzellemeleri öne sürülerek gerçekleştirilen katliamlar vs… Ne var şu iki günlük yaşanacak dünya hayâtı için insanları bu kadar rezilce işler yaptırmaya zorlayan çirkinlikler, huzursuzluklar?... Her şey maddi çıkar hedefli! Her ülke kendi menfaatlerini söz konusu yaparak hiç olmayacak hukuksuzluklar, hak ihlalleri gerçekleştiriyorlar. Ülkeleri görünmez cetvellerle bölmek için arka planlarda tuzakçı programlamalar yaparak dünyâyı yaşanmaz, hayâtı çekilmez kılıyorlar. Bunlar kabul edilemez ama gerçekler…
Şu bilinmeli ki, dünya hayâtını düzene koyan, hak ihlallerini önleyen, adâleti temin eden, insanları birbirlerine güzel davranmaya sevk eden dîni âmillerdir. Zulmü engelleyen, insan hayâtına değer veren, hayvanların hukûkuna dahi ehemmiyet gösteren, mazluma sâhip çıkmayı tavsiye eden hep dîni kurallardır. Sağlıklı yaşama prensiplerini hayâta koyan, bela ve musibetler karşında intihar etmeyi değil sabrı ve tevekkülü öngören, insanlarla doğru iletişim kâidelerini vaz eden dindir. Din asla hayâtın kıyısına koyulamaz, yaşam dışına ötelenemez. Bunu yaptığımızdan beri işler bir türlü rast gitmiyor. Gün geçmiyor ki en âdi yapılmaması gereken kötülükleri duymayalım. Her gün kötülükler zincirine bir yenisi hatta hiç duyulmamışı ekleniyor. Bu da olur mu? Diyeceğimiz pek çok hâdiseye şâhid oluyoruz ne yazık ki!
İnsanların yıllardır peşinden koştukları materyalist dünyânın maddi kânunları, dünya düzenini temine yetmiyor. Birbirlerini ezen, üzen dünya insanları bu görüşü doğruluyor. Demek ki, çağdaş-modern dünyânın kânun ve kâideleri dünyâya huzur ve mutluluk getiremiyor. ‘Barış-demokrasi-insan hakları’ diyenler bugün en korkunç insanlık dışı yanlışlıkları, zulüm icra eden hak ihlallerini sergiliyorlar. Bu nasıl oluyor? Vicdan taşıyan insanlar böylesi acımasızlıkları yapamazlar! O zaman modern dünyânın kural ve kâideleri dünyâyı doğru yaşamayı temin edemiyor. Bu, gün gibi açık ve nettir.
Dolayısıyla modern yaşamın kişilere-dinlere-ülkelere göre değişken kuralları derhal dünyâdan saf dışı edilmelidir. Din değişmeyen en doğru kânun ve kâideleri ortaya koyar. Hele son din İslam ise en mükemmel hayat kâidelerini vahiy hakikatiyle ortaya koyar. Lafı hiç dolandırmaya gerek yok hep söylediğimiz gibi dîni hayâtın kıyısına değil merkezine koyarak ancak bu yanlışlıklardan sıyrılabiliriz, bu kötülüklerden kurtulabiliriz. Yoksa aksi acıklı bir hüsrandır.
Yanı başımızda gözümüzün içine baka baka tırlar dolusu silahı terör örgütlerine yağdıran bir zihniyet değil süper bir devlet olsa olsa sâdece insanlıktan kopuk zavallılar sürüsüdür. Dünyâyı vicdansızca Müslümanlar için yaşanmaz hâle getirenlerde zerre vicdan yoktur. O halde vicdanlılar bâri onların hüküm ve kâidelerinin işe yaramadığını fark etmeliler. Tek kurtuluş dîne ve dînî kâideleri ciddi anlamda yaşamadadır, gerçek kardeşliği önce kendi aramızda temin etmeye sonra ecdad gibi asra ve diğer insanlara yaymaya çalışmadadır çözüm. Nereye kadar düşmanların tahrikleriyle birbirimizi öldürmeye devam edeceğiz. Adamlar her gün farklı bir düşmanlık unsuru yayarak yalnızca bizi bize vurdurtmaya, kırdırtmaya sevk ediyorlar. Öldüre öldüre neredeyse Sûriye’de Müslüman kalmadı ancak kendi yandaşları kaldı.
Bu üstü örtülü tuzakların rahatlıkla çevrilmesi için din devre dışı kalmalıydı. Öyle de yapıldı. Müslümanlar dahi hayatlarını yaşarken dîni kâideleri önceleyen pek kalmadı. Olursa olur, olmazsa ne yapalım böyle devam ederiz, Allah affeder, deniyor. Umursanmayan kâideler gün geliyor onları vuruyor hem de tam on ikiden tabi bir de işin ahret boyutu var. Onu konuşmuyoruz dahi.
Emevilerden bu yana -sanki bir yanlış var gibi- din mevcut otorite tarafından hep denetlenmeye çalışılmıştır. Bugünkü Diyânette işte oralardan gelme dînin işlevinin dar bir alana konmasının temin edilip yine denetlendiği bir kurum olmuştur. Oysa din hayâtın merkezinde olsa tüm ülkelerde insanlar hayâtı daha doğru ve daha anlamlı yaşarlar.
Tekrâren söyleyelim ki insanlar hayâtı doğru, düzgün, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorlarsa dini prensiplerle hareket etmeliler. Dünyâda haksızlıkların sergilenmemesi için, adâletsiz bölüşmelerin olmaması için, herkesin birbirine güzel davranması için din hayâtın içinde olmalıdır. Din hayattır vesselam.