Ulus ya da Millet; çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluğa denir.
Milletin var olabilmesi için öncelikle dil birliğinin var olması gerekir…
Dil çok önemli bir unsurdur.
Dil birliği olmadan olmaz…
İnsanlar boşuna dil öğrenmiyorlar…
Başka ülkelere gidebilmek, o ülkelerde yaşayabilmek, o ülkelerin dilini öğrenmekle mümkün…
Köyümüze, şehrimize gelen bir yabancı ile konuşmak neredeyse imkânsız.
Dil bilmeyince olmuyor… Dilin, millet ya da ulus olmadaki önemi üzerine değil de dilin toplumdaki kullanımı üzerinde durmak; dilin, medeniyetle ilişkisini irdelemek istiyorum.
Dili, toplum olarak nasıl kullanıyoruz?
Bir zamanlar köylülerin konuşmasını çok yadırgar hatta köylüleri aşağılamak için, “köylü gibi konuşma!” denirdi.
İnsanlar, İstanbul Türkçesi ile konuşmak için çok çaba sarf ederdi.
Okullarda, İstanbul Türkçesini öğretmek en büyük hedefti.
Dil, medeniyet göstergesiydi.
Ne kadar İstanbul Türkçesi, o kadar medeniyetti...
Elliler, altmışlar, yetmişler, seksenler hatta doksanlarda dil üzerine ciddi bir ilerleme sağlandı.
Dil, ülkenin aynasıdır! Kullanılan dil ne ise ülke o dur.
Köy kökenli birisi olarak, şunu itiraf etmeliyim: Kurduğumuz her cümlede mutlaka bir küfür geçer; küfür, cümle içerisinde nokta, virgül, ünlem, soru işareti… Kısaca tüm noktalama işaretlerinin görevi görürdü.
En çok da çocuklar küfür ederdi.
Büyükler kızdıklarında… Kadınlar, kavgalarda… Küfür, köylülere hastı da denilebilir…
Şimdilerde tüm ülkede küfür, konuşma dili olmuş maalesef…
Türkçe yerlerde… En tepeden en alta konuşulan dil aynı…
Köylü, şehirli farkı ortadan kalkmış…
İstanbul Türkçesi, İstanbul’da bile konuşulmaz olmuş…
Televizyon ekranlarında, sosyal medya mecralarında küfürsüz konuşma yok…
İnsanlar konuşmaya küfürle başlıyor…
Nezaket cümleleri rafa kalkmış durumda…
Kimse kimseyi dinlemiyor…
Saygı, sevgi yok… Dil hızla bozuluyor…
Kullanılan kelime sayısı çok az… Üç beş kelime ile iletişim sağlanıyor…
Özellikle sosyal medyada dil simgeler haline gelmiş…
İşaret ve semboller dil olmuş…
Yıllardır Arapça, Farsça, Osmanlıca, İngilizce, Fransızca, Almanca dillerinin dilimizi istila ettiğinden şikâyet ederken, dilde sadeleşme ya da Öz Türkçe kavgası verirken şimdi çok başka bir dertle karşı karşıyayız.
Dilin bozulması!
Kadını, erkeği; okumuşu, okumamışı, işçisi memuru, öğretmeni, ülkenin siyasileri dili çok kötü kullanıyorlar… Dil; ne kadar küfür, argo ve yerel kelimelerden arınırsa o toplum o kadar medenileşir… Bir ülkenin gelişmişliği, ülkedeki konuşulan dilidir…
Dilin gücü, medeniyetin gücüdür!