Dil, Cenâb-ı Hakk’ın insanlara bahşettiği nimet ve emânetlerden birisidir. Dil derken konuştuklarımızdan bahsetmektir niyetimiz. İnsan istek ve arzularını dili ile anlatır, insanlarla iyi-kötü ilişkileri dili ile kurar. İnsan dili ile en güzel insan olma vasfını kazanırken yine ayni dili ile insanlar tarafından istenmeyen bir kişi de olabilir. İnsan dile ile kıymetli de olur değersiz de. Dili terbiye etmek kadar muhafaza etmek de zordur.
Sukûtî olan selamette olur. Çok konuşanın başı dertten kurtulmaz. Çok konuşan yalan konuşabilir, abartıya kaçabilir, gıybet edebilir. Şimdilerde hemen her konuşan başkalarını eleştirerek diğer insanlara bir şeyler anlatıyorlar. Başkalarını eleştirmenin pek çok menfi getirisi vardır. Bir defa başkalarını kötülerken kişi kendini beğenmiş olur kendini yüceltir. Meselâ, ‘Falanca şunu şunu yapıyor ama ben böyle bir şeyi yapmam.’ Diyerek, kişi kendini öne çıkartmış olur. Bu hiç şık bir davranış değil. İkinci olarak başkalarını eleştirirken başkasını kötülemiş oluyor yâni açıkçası onun gıybetini yapmış oluyor. Bu kişi için ne büyük vebal ve ne büyük bir kayıptır!!! Hem gıybet haramdır, günahtır hem gıyabında kişinin onuru zedelenmiş olur ki bu da kul hakkını gerektirir. Bugün bu çirkin işin adını eleştiri takmışlar bu kelam adı altından ne yazık ki pek çok yanlış iş yapılıyor.
Bilindiği gibi ‘Dil yarası kılıçtan keskindir’ denmiştir. Hakikaten insanlar fedâkarlık duygusunu kaybettiklerinden hemen kendi zararına bir söz işittiği zaman derhal karşılığını vererek karşısındakini bastırıcı şekilde kırıcı hatta yıkıcı konuşmalar yapabiliyorlar. Halbuki biraz daha sakin ve işi anlayarak meseleye yaklaşsa daha sukûnetle problemi çözmeye gayret etse Cenâb-ı Hakk’da kendisine yardım edecektir. Karşısındakini konuşmalarıyla incitmeden, kırmadan da onunla olan sıkıntılarımızı giderebiliriz. Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez diye bu cihetle söylenmiştir. Bu sebeple dilin âfetlerinden sakınmak gerekir. Aksi hüsran olur.
Dil vardır Hakk’ı zikreder, tesbihatlar ile Rabb’e yönelen kul, yalvarış ve niyazlarla ne içli yakarışlarla duâlar eder. Güzel sesiyle Kur’an okuyarak ruhlara huzur bahşeder. Peygamberine- aleyhisselam- getirdiği salavatlarla O güzel, eşsiz Nebi’ye olan sevgisini konuşturur. Dil vardır her konuşmasında Rabb’ini ve O’nun büyüklüğünü anlatır. O sohbet niteliğini taşıyan konuşmalar dil ile yapılır. Bu diller bulunduklara ortama hikmet incileri saçarlar. Ve bu diller mübârektir. Peygamberlerin, evliyâların, âlimlerin dilleri böylesi mübârek dillerdir. Onlardan nurlu kelamlar izhar olunur. Ne mutlu onlara ve onları dinleyenlere!
Dil doğru kullanılmalı, hayra çalıştırılmalı, emri bil mâruf yapmalı yoksa sükût etmeli. ‘Ya hayır konuş ya sus’ deniyor ya aynen dil öyle olmalı. Zira tehlikesi büyüktür dilin âfetleri çoktur. Mümin dili ile cenneti de cehennemi de hak eder. Hesapsız, ulu orta konuşmak her akla geleni söylemek, her duyduğunu başkasına nakletmek kişiyi felaketlere kadar götürür. Veya her doğruyu her yerde söylemek de uygun değildir ama her söylediğimiz doğru olmalıdır.
Dil vardır yuvalar yıkar, ocaklar söndürür. Dil vardır insanların arasını bozar, birbirine düşürür. Dil vardır hep düşmanlık yayar böylelerinde hayır yoktur. Bugünlerde öyle diller var ki konuştuğu cümlelerle dünya yer yerinden oynuyor, ülkeler karışıyor, ekonomik krizlere sebep oluyor. Yâni günümüzde şeytanın dilini yansıtan akrep gibi zehirli diller etraflarının bütün düzenini bozuyor, insanları felâketlere sürükleyebiliyorlar. Bâzıları da ‘şom ağızlarını’ açtıklarında çevreleri perişanlıklara düçâr oluyor.
Oysaki doğru söz, güzel konuşma insanın yüz akıdır. Kötü söz sâhibini bağlar deniyor ama onunla ilişki de olan insanların iflahını kesiliyor. ‘Çok konuşan çok yanılır.’ Dilini insanların aleyhine kullananlar er ya da geç çirkin bir âkibetin kendisini bekleyeceğini aklından hiç çıkartmasın. Nice mâsumlara iftira edenler de var onları da karanlık bir geleceğin beklediğinden şüphemiz yoktur. Bunlara ilâveten bir de târihlerinin, dinlerinin, güzel geçmiş birikimlerimiz hakkında dillerini menfi şekilde oynatanlar var. Böyleleri de büyük vebal altındalar.
Vücudumuzda dilin etrâfını çepeçevre tam 36 tane diş çevirmiştir. Yanı sıra bir de ağzımızın içindedir. Yâni lisânı hal ile; ‘Aman bak bu kadar konuşmaman için engel var, dikkatlı ol’ diye sanki bize dilin bulunduğu bölge alarm işâreti veriyor. Siz ne dersiniz?