Devleti Millete Öncelemek

Süleyman Küçük

Bizim milletimizin dilinde uzun zamandır “Şıh uçmaz, mürit uçurur” şeklinde söylenegelen bir söz vardır.

Doğru ya da yanlış olmasını tartışmıyoruz.

Beğenseniz de beğenmeseniz de belli bir kültürü ifade eder bu söz.

Üstelik bu sözün ifade ettiği gerçek sadece tarikatlarda mevcut değildir.

T.C. devleti dâhil ister dindar, ister seküler, isterse de ateist olsun bütün siyasi ve ekonomik yapılanmalarda toplumlar lider, önder, reis. başkan kabul ettiklerini havalarda uçurmaktan yere indirmeyi akıl edemezler.

Bizim toplumumuzda insanların en temel özellikleri sevdikleri insanı eksiksiz ve yanlışsız hatta eleştirilemez olarak kabul etmeleri, sevmedikleri kişileri ise tamamen hatalı hatta düşman olarak algılamalarıdır.

Sevdiklerimizi illaki ulaşılmaz bir zirve, büyük bilim ve siyaset adamı, yerli ve milli kahraman, ufuk açan eğitimci, olağanüstü başarıları olan yönetici veya büyük fikir adamı ile dünya ahiret kurtuluşa erdiren yüce şahsiyet muamelesi yapmakta üzerimize yok.

Diğer taraftan sevmediğimiz insanları başarıları ve başarısızlıkları ne olursa olsun yerin dibine batırmakta da bizden daha ileri giden yok.

Biz böyle davranınca onlarda kendilerini bu goygoya kaptırıp bir süre sonra “Ben neymişim be abi” demekte haklı oluyorlar.

Hâlbuki üstünlüğün coğrafyada, ırkta, milliyette ve renkte olmadığını sadece takvada olduğunu kabul edip uygulayabilsek pek çok sorun çözülmüş olacak.

Hatta o sorunlar hiç gündeme bile gelmiş olmayacak.

Kişilerle ilgili ilişkilerimizde böyle olduğu gibi insanların devletle ilişkilerinde de bu durum maalesef böyle olmaktadır.

Sadece fikirlerini değil karşılaşsalar bizzat kendisini, yok edebilecek kadar düşman olduğu kişinin deyişiyle; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslam hukukuna göre gömülen kişiler vardı bildiğimiz.

Bu kişiler daha dün denilebilecek kadar bir zaman öncesine kadar ceza kanununun kaldırılan 163. Maddesinden dolayı hapis cezası aldığında iş başında yere batırmak istediği parti var olduğu için kâfir devlet diyenler vardı.

Şimdilerde göklere çıkardığı parti işbaşında olduğu için kâfir devlet bu defa İslam devleti oluverdi bunların nazarında.

Bu duruma dünkü hal de yanlıştı, bu günkü de yanlış diyenler olabilir.

Maksadımız yeni baştan dar ul İslam ve dar ul harp tartışması açmak değil.

Ama açık seçik ifade etmek gerekir ki devlet tapınılacak bir mefhum değildir.

Çünkü gelişmiş toplumlarda devletten çok şey istenmez.

Ama iş bize gelince tazim edilen, tapılan devlet putu konusunda liberaller, agnostikler, ateistler anlaşamadıkları gibi maalesef Müslümanlar da aralarında anlaşamazlar.

Çünkü devlet marketlere müdahale etsin, galericilere ceza yazsın, köpekleri toplatsın, memura zam yapsın, işçiye daha çok versin, çiftçinin tüm mahsulünü alsından başlayan isteklerimizin sonu gelmez.

Fikri yapısı ne olursa olsun hemen her kesim tarafından yüceltilen, varlığı içselleştirilen, saygı duyulan hatta tapılan devletimiz vardır bizim.

Devlet hiçbir zaman insanların sadece dünya işlerini yürütmek için oluşturdukları bir kurum olarak görülmez bizde.

Bu nedenle de bizde devler en sağdakinden en soldakine kadar hep baba olarak görülür.

Hem de geçmişinden daha fazla vahşi kapitalizmin saldırgan uygulamalarına rağmen.

FARKINDA MIYIZ?

Modern dünya denilenilerek özenilen serbest piyasa ekonomilerinde sivil halk, özgür basın gibi değerleri öncelerken bizim tatlısu Müslümanları devletliler sayesinde daha fazla maddi kazanımlar elde edebilmek devleti önceliyorlar.

Hem de Müslümanların yönetim anlayışı Kitap ve Sünnet ile sabit olup, şu an devletin uygulamaları İslam Dininin kutsalları ile çelişir derken.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.