Öncelikle Konya’mızın Perşembe gecesi yaşadığı deprem hâdisesi için tüm halkımıza geçmiş olsun diyoruz. Rabbimiz memleketimizi tabii afetlerden, sel felaketlerinden, depremlerden, görünür görünmez kaza, belâ ve musibetlerden korusun. Bizlere de ibretler almayı nasip etsin. Bu kötü gibi görünen hâdiseler insanımızın yeni hidayetlerine, yeniden toparlanmalarına ve yeniden dirilişlerine vesile olsun inşallah.
Hiç şüphesiz ki kâinatta meydana gelen tabiat hadiselerinin dayandığı doğa gerçekleri vardır. Bu gerçekler ilahi kökenlidir ve Cenâb-ı Hakk’ın ilmi irâdesiyle vuku bulmaktadır. Hikmeti ilâhî gereği cereyan eden tabii afetler yine tabii kanunlar gereği Allahü Azümüşşan’ın izni irâdesi gereği çeşitli yer ve durumlarda rahmet yahut gazap olarak tecelli edebilyor. Bunların sonuçlarının hepsi insanlar için hayırdır. Kuran-ı Kerim’de ‘Keşke düşünebilseler’ diye pek çok ayet geçer. İnsana şer gibi görünen nice hayırlar vardır. Ve yine hayır zannettiğimiz nice şerler vardır.
Biz bu yazımızda; İlim adamlarının dayandırdığı her ilmi gerçeğin arkasında ilâhi menşeli daha geniş ve engin, şümullü bir ilmin bulunduğunu vurgulamak istiyoruz. Depremlerin meydana gelmesinin ardından artçı deprem heyecanları, fay hatları, kırık faylar, depremin Konya içinde nasıl meydana geldiği, neler olduğu, neler olabileceği, bundan çıkarılacak dersler, alınacak tedbirler hep gündem konusu oldu. Bizler de hususlara katılıyoruz. Ancak insanların; ‘Yarın ölecek gibi hazırlıklı yaşaması’ konusunda daha titiz ve dikkatli olunmasını gerektiğini düşünüyoruz. Maalesef günümüzde insanlar sanki hiç ölmeyecek gibi yaşıyorlar. Bu deprem hâdisesi hele de içinde bulunduğumuz şu mübârek Ramazan günlerinde bizlere ibret olsun da daha derli toplu yaşayalım. Konya’da yaşanan deprem İslam gibi mükemmel bir dini mükemmel bir şekilde yaşamamıza vesile olsun inşallah. Çocuklarımız, gençlerimiz güpe gündüz Ramazan gününde oruç yemesin, hacının hocanın yüzüne savura savura sigara içme nezâketsizliğini göstermesin. Hiçbir nikah bağı olmayan gençler el ele, kol kola gezmesin, ahlaksızlık ulu orta sergilenmesin, hiç yapılmasın inşallaah. Câmiler dolsun taşsın, cemaat hep deprem sonrası gibi muhteşem kalabalıkta olsun.
Şu gerçek muhakkak bilinmeli ki; insanımızda mevcut inanç ve mülkiyet gibi fıtrî duyguları önemsemeyen sistemler maddîdir ve gün gelir bir şekilde çökmeye mahkumdur. İbret alınması gereken her tabii ve sosyal hâdisenin sebep ve sonuçları muhakkak insanlara mesajlar vermektedir.
Müslümanların inancına göre kâinatta olan her olay Cenâb-ı Hakk’ın izniyle ve O’nun irâdesi dâhilinde cereyan ederken hâdisenin devâmı ve bitirilmesi yine O Kâdir-i Mutlak’ın dilemesiyledir. Zirâ kutsal kitâbımız Kur’ân-ı Kerim’de; ‘O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O karanlıklar içindeki bir taneyi bile bilir.’(En’am, 59) buyurmaktadır. Her ne hikmetse bazı çağdaş âlimler bu meseleyi sâdece tabii fen kanunlarına göre izah etmekte ve ilâhi boyutu ihmal etmekte ısrar etmektedirler. Depremin Allah(c.c.) ile ilgili bir yönü bulunmadığının bunun illa ki bir doğa olayı olduğunu ilmi verileri ortaya koyarak izah etmeye kalkışıyorlar.
Halbuki; mevcut olanı-olmayanı, fakirliği zenginliği, varı yoğu, sevinci tasayı, sıkıntıyı ferahlığı imtihan olarak değerlendiren İslam anlayışı, cereyan eden hâdiselerin tamâmen ilâhi irâde çerçevesinde sunulduğunu çeşitli ayetlerle bize haber veriyor. Böylesi olayların hemen ardından insanlara sabrı öğütlüyor. ‘Sabır ve dua’ ile Allahü Teâlâ’dan yardım dilememiz isteniyor. (Bakara-155)
Dövünmek, aşırı heyecanlanmak, kendini balkonlardan atmak kadere başkaldırmaktır ki bu dinin, vicdânın izin vereceği bir davranış şekli değildir. İnsan fıtratı gereği cereyan eden olağan üstü hadiseler gereği normalüstü tepkiler gösterebilir. Ancak insana yakışan haddi aşmamak itidalli olmaktır. Ahiret ve kader inancı insanı sakinleştiren en etkili ilaçtır. Dua ile insan kâinatın tek sahibine sığınır. Çünkü sıkıntılı zamanlarda ondan başka sığınılacak kapı yoktur.
O halde deprem sonrası şöyle bir hayatımızı gözden geçirerek en etkili vâiz ve en etkili nasihatçi olarak görebileceğimiz depremi, şahsi yaşantılarımıza yeni boyutlar kazandırmasını dileyelim. Hem ailevî açıdan hem de toplum yönüyle depreme dayanıklı evlerin yanında depreme mânevi açıdan dayanıklı insan yetiştirmek temel hedefimiz olmalı.
Kazasız, belâsız hayırlı günler diliyorum sizlere…