Geçen Cuma günü akşamleyin Elazığ ve Malatya’da saat 20.55'te 6,8 şiddetinde deprem meydana geldi. Gelen depremin ardından 400’den fazla artçı oluştuğu açıklandı. Verilen bilgilere göre, depremde 41 kişi hayatını kaybetti, 1607 kişi yaralandı. Yaralılar hastaneye kaldırıldı, tedavileri sürüyor. Birçok bina yerle yeksan oldu. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum.
Haberlerde izliyoruz; enkaz altında kalanlar can derdine düşmüş, kurtulmanın yollarını aramaktalar. Devlet, Akut, AFAD ve Kızılay üzerine düşen görevi başarıyla sürdürmektedir. Arama ve taramalarda kurtarma ekipleri, enkaz altında kalan bazı kardeşlerimizle duygusal anlar yaşanmaktadır. Bu durumda bazen göz yaşlarımızı tutmak mümkün olmamaktadır. Bir kadın enkaz altından çıkarken başörtüsünü aramakta, “Başörtümü vermezseniz çıkmam,” diyor. Şu temiz, berrak imana bakın. Dua ettim: Yarabbi! Bu sevdiğin kul gibi bizi de sev, aynı imanı bize de ver, dedik. Samimi olarak söylüyorum. Bizde o iman olsaydı, biz böyle mi olurduk. Birçok huşularda Allah’ın emrine aykırı davranmamız mümkün olur muydu?
Ne ise sadede dönelim; Ajansların verdiği habere göre AFAD tarafından bölgeye 144 tır ile 6 bin 65 aile çadırı, 400 genel maksatlı çadır, 11 bin 532 yatak ve 15 bin 480 battaniye sevk edildi. Ayrıca Türkiye’nin her tarafından yardımlar gelmeye devam etmektedir. Konya da Elazığ ve Malatya’ya diğer şehirlerimiz gibi yardım elini uzatmış ve yardımda diğer şehirlerimizle yarışmaktadır. Konyalı olarak çok sevindik. İşte bunun adı hayırda yarıştır. Hayırda yarış bu milletin en önemli özelliklerinden biridir.
Bizim tarihimiz Vakıflar Medeniyeti’ne dönüşmüştür. İnşallah vakıflar medeniyetini yeniden canlandırırsak yalnız Türkiye’ye değil, bütün dünyadaki mazlum milletlere, zulme uğramış milletlere yardım elimiz ulaşır, onların da yaralarını sararız. İşte bunu istemeyen hakim güç bizi değerlerimizden uzaklaştırmak ve kendi süfli kültürünü aşılamak için milyarları harcamaktadır.
Gelen yardımlardan anlıyoruz ki inşallah kısa zamanda devlet millet el ele vererek yaraları saracağız. Bu arada fırsatçıların çıkarlarını da boşa çıkarmış olacağız inşallah.
Zamanı gelmişken şu gerçeği burada söylememizde fayda var: Türkiye’de birçok deprem meydana geldi ve halen gelmektedir. Ajansların bildirdiğine göre İstanbul ve Ankara’da küçük çapta deprem meydana gelmiş; bu arada İran’da da küçük çapta deprem meydana gelmiştir.
Bu depremlerden artık ders alma vakti geldi. Almaz ve eski alışkanlıklarımızı devam ettirirsek, ilerde pişman olmamız fayda vermeye bilir.
Gelin devlet ve millet olarak kendi kendimizi bir eleştiriye tabi tutalım: Geçmiş depremlerden ibret alsaydık, 6.8 şiddetindeki bir deprem bu şekilde yıkıcı olur muydu?
Haberlerde dinliyoruz: Yıkılan bazı binaların taşıyıcı kolanları kesilmiş? Neden para hırsı; 7’den 70’e hırslı bir millet haline geldik. Para gelsin nereden gelirse gelsin; her yol mubah oldu bizim için. İşte hırs ve cimrilik insanı bu hale getirir.
Peygamberimizin bildirdiği gibi cimrilik, hırs tamah yüzünden bir çok kavim helak olmuştur. Çünkü bu hastalıklar, haramı meşrulaştırır.
Bir çok haramı meşrulaştırdık. Mesela çimentodan, demirden çalmayı marifet haline getirdik. Beş kata ruhsat verilen bir binayı adamını bularak altı veya yedi kata çıkardık. Denetimleri usulen yapıp yolumuzu bulmayı gözü açıklık saydık. İhalelerde usulsüzlük yapmayı çağın gereği saydık, bu konuda bize mani olmaya kalkanları ezdik
Şöyle bir durumda var: Denetim elemanları müteahhidin üzerine gitse belki işinden olacak. Ne yapsın şimdi denetim elemanları?
Hasılı; deveye sormuşlar: “Boyun neden eğridir? Nerem doğrudur” demiş. İşte bizim hal-i pür melalimiz budur.
Zina, faiz kumar, kul hakkı yemek meşrulaştı ve bu bağlamda fitne ve fesat kol gezmektedir. Allah’ın emrine aykırı hareket edenleri uyarmak artık suç haline geldi.
Ey ümmet-i Muhammed! Nikahsız yaşayanlara, ümmetin kızlarını, kadınlarını sevgili adı altında metres olarak kullananlara nikahlanın nikahta sevgi var, merhamet ve şefkat var, ünsiyet var, demek nerede ise suç haline geldi. Kimseye bir şey diyemiyorsun. Bunlar Gayretullah’a dokunmaz mı?
Evet depremler fay hattının kırılmasından meydana gelmektedir. Biz bilime inanmaktayız. Fakat işlediğimiz günahlar yüzünden fay hatlarını kale alıyor muyuz? Depreme dayanıklı binayı nasıl yapacağız; kul hakkını yemeyi, fıtrata aykırı yaşamayı bir meziyet bilirsek, söyleyin bakalım ey deprem uzmanları? Sadede gelelim sadede; bu konudan hiç bahsetmiyorsunuz. Bahsedemezsiniz materyalist felsefeden vazgeçmediğiniz müddetçe. Biz burada genel konuşuyoruz; kimseyi kırmak ve suçlamak gibi bir niyetimiz yoktur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şûrâ, 30)
Biz laik bir ülkeyiz, vahye inanmıyoruz, diye sanki kulağıma bir ses geliyor. O zaman başımıza gelen musibetler yapıp ettiklerimiz yüzündendir. Buna da katlanacağız, katlanabilirsek. Hoşça kalın.