Deprem, zelzele, tsunami, sel felâketleri gibi doğal âfetlere engel olmak insanoğlunun irâde ve gücü dışında (sünnetullah) hâdiselerdir. Bunların hepsi, ‘ilâhî irâde’ dâhilinde olmaktadır. Bu vuku bulan, bize göre menfi görünen hâdiselerde, kim bilir bizim bilemediğimiz nice hikmetler vardır. Şimdiye kadar ilk olanlar, gelecekte olacaklar da dâhil olmak üzere, hiçbir şey boşuna değildir. Belki de, bu felâketler, hakikatlerin daha iyi anlaşılmasıyla, nimete dönüşecek, ne biliyoruz? Bakalım zaman ne gösterecek? Zaman, her sızıyı dindirecektir. Cenâbı Hak, merhametlilerin en merhametlisidir. O asla ne zâlim ne gaddar değildir. Bu cereyan eden olayda, sâdece O’nun bildiği ama bizim göremediğimiz pek çok gizli sırlar vardır. O vekildir. Kulunun yar ve yardımcısıdır. O’nun şefkat ve merhametinin üstünde başka bir kuvvet ve güç yoktur.
Ancak ilâhî bir cezâ olarak tecelli eden müsibetlerin ikaz, ibret, hikmet, hayret boyutu vardır. Hâdiseleri hem dünyevî hem uhrevî boyutuyla düşünmeliyiz. Allah Teâlâ: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayâtı yaratmıştır. O, mutlak gâliptir, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk, 2) Buyuruyor. Hâdiseyi sâdece görünen yüzüyle değerlendirmek doğru olmaz. Nice menfi hâdiseler, kimileri için ikram kimileri için ihsan kimileri içinse hüsrandır. En güzelini Mevla Teâlâ bilir. Ancak bizler âcizâne, güzel neticeler çıkar, diye ümit ediyor, yeise düşmüyoruz. Çünkü bizim büyükler büyüğü, Allâh’ımız var, sâhibimiz var, O bizi görüyor ve asla bizi derdimizle bir başına bırakmaz, O kimseye zulmetmez. Nitekim bu felâketle karşılaşmış kardeşlerimizde, güzel bir tevekkül var, sabır var, tahammül var. Onca yakınını kaybetmiş olmasına rağmen, yıkılmamış ayakta ve başkalarının yardımlarına koşuyorlardı. Maşallah diyoruz ki; ‘İşte imandır, aşılmaz engelleri aştıran.’ Ne güzel karşılamışlar, doğrusu hayran kaldık. Rabb’im böylesi kardeşlerimizin sayısını çoğaltsın.
Ancak şu âyeti kerimeyi de, hatırlamadan edemiyoruz: “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki, Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. Meal notu: Âyette, kötü fiillere, ibret olsun diye dünyâda iken verilen karşılıklar için ‘bir kısmı’ denmekte ve asıl cezânın âhirette olduğuna işâret edilmektedir.” (Rum, 41) Dünyâyı yaşarken; ‘helaller keyfe kâfi iken haddi aşanlar’, İslam dışı hayatla günlerini aşırıya kaçarak her türlü yanlışı, çirkini, menfiyi işlerken yürekleri titremeyenler, dindarlıklarını yalnızca Ramazana yâhut Cumâdan Cumâya tahsis edenlerin kulakları çınlasın. Her canının istediğini kimseden çekinmeden, fütursuzca her mekanda icra edenlerin kulakları çınlasın. Akla gelen-gelmeyen cümle ahlaksızlıkları alenen işleyenlerin kulakları çınlasın. Elbette bunca rezilliğe ses çıkarmayanların da kulakları çınlasın. Haram-helal hudutlarını rahatlıkla çiğneyenler, sâdece kendi keselerini çabucak dolduranların kulakları çınlasın. Böyleleri her şehirde var. Kendi ellerimizle çağırmış olmayalım bu felaketleri…
Aslında insanların ruhlarında yaşadıkları, iç deprem daha önemlidir. Zira insanlar iç âleminde, her boyutlu iç deprem yaşamaktalar. Belki de, bu deprem, önemi hep gözden kaçan hususları düşünmemize yol açabilecektir. Bir kere, bunca ilmi bilginin gelişmiş olduğu şu ortamlarda, şehirlerin düzgün yerlere kurulması neden düşünülemedi? Bina yapan müteahhitlerin demirden-çimentodan çalmaları öte yandan, düzgün ve sağlam malzeme kullanılmadan inşa edilen yapılara kanunsuzca iskan verilmesi… Bunlar hakikaten doğru şeyler değildir. Çürük malzemeyle bina inşa eden insanlar, çürük insanlardır. Onların yaptıkları nice yapılar içinde yaşayan insanlara bir zarar geldiğinde, kendileri için ‘kul hakkı’ doğacaktır. Dünyâda gemisini kurtaran kaptan, deniyor ama her dünya gerçeği, ahrette geçmiyor. Burası yalan dünya, asıl içinden hiç çıkmayacağımız bâki olacak, bir âlemde kendini kurtarabilmektir hakiki mârifet.
Belki de bundan sonra, toplum olarak, yeni şehirler kurma yeni binâlar inşa etmede genel anlamda bu feci hâdiseden ibretler alarak, hayırlı sonuçlar çıkaracaktır. Bir daha böyle felâketlerin yaşanmaması için ihmal ve tedbirsizlikten kaynaklanan, inşaat kurallarına uygun kaliteli malzemelerin kullanılmasıyla binâların inşa edilmesi, bu hususlara dikkat edilmemesi hâlinde cezâ uygulanması gibi hukûkî ve cezâ tedbirlerinin alınmasına sebep olacaktır. Bu elim hâdise, inşallah depremden dersler çıkarılmasına vesile olsun.
Efendim hayırlı Cumâlar diliyoruz.