Yalnızca günümüzde değil dünyanın yaratıldığı günden itibaren birçok bölgede depremler meydana gelmiş ve insanın yaratılışıyla birlikte zaman zaman nicesi hayatından olmuş, toprağa karışmış, nice yapı nice eser yerle yeksan olmuştur.
Deprem dahil tüm doğa olayları Allah'ın takdiri ve O'nun ''ol'' demesiyle gerçekleşen hadislerdir.
Allah'ın iradesi dışında her hangi bir hadise gerçekleşmeyeceği gibi bir yaprağın dahi düşmesi O'nun külli iradesinin bir tecellisidir.
Dolayısıyla depremle ilgili "Deprem kader değildir' diyerek "ifrata" gidenlerle; 'deprem kaderdir' deyip sorumluluklarını yerine getirmeyip "tefrite" gidenler aynı itikadi hataya düşmektedirler."
Şüphe yok ki doğal olaylar sünnetullahtır ve doğal olayların niçin gerçekleştiğinin izahı bakımından önemlidir. Lakin neden olduğu ise fiziki yasalara yani bilimin alanına girmektedir. Bu nedenle inançlı bir insanın bu durumu istismar ederek cüzi iradesiyle tedbir almaması, aklı, ilmi ve bilimi terk ederek tevekkül etmesi şuursuzluktur, kamil manada bir iman ile izah edilemeyen bir husustur. Olaylar bir taraftan fiziki bir taraftan da ahlakidir. Bir binanın nasıl inşa edileceği bilinmektedir. Öyle ise bunun doğru bir şekilde yapılması ne ile alakalıdır? Elbette ahlakla... Bu nedenle işin ahlaki yönü ihmal edilmemelidir. Ahlakın da iki yönü vardır. Birincisi insanının mesuliyeti ikincisi ise devletin denetim mekanizması ve adaletidir. Devletin denetim mekanizmasının, deprem öncesi bina ile ilgili en yukarıdan en aşağıya kadar bağı olan belediyeler, müteahhitler vd. herkesi denetlemesi gerekmez mi? Kaldı ki pek çok deprem uzmanı bu bölgede deprem olacağına dair onlarca, yüzlerce uyarılar yapmışlar, belki binlerce rapor hazırlanmış, ancak bu uyarılar, raporlar neden dikkate alınıp gerekli önlemler alınmamıştır?
Depremin olacağı bilinmekteydi AFAD 2019 yılında bu bölgede bir deprem tatbikatı yapmış, hem de depremin merkez üssünün Pazarcık olduğu tahmin edilmiş, lakin bu bilindiği halde niçin gerekli tedbirler alınmamıştır?
6 Şubat'ta merkez üssü Pazarcık olan büyük depremde ne öncesinde ne de sonrasında gerekli önlemlerin ve müdahalelerin ne yazık ki gerektiği şekilde olmadığını üzülerek müşahede ettik. Mamafih ''Deprem öncesi ciddiyetsizlik, deprem anındaki acziyet ve daha sonrasında koordinasyon ve beceriksizlik maddi ve manevi kayıplarımızı kat ve kat artırmıştır.'' diyen Saadet Partisi Genel Başkanı Sn. Temel Karamollaoğlu, hepimizin adına deprem öncesinde ve deprem sonrasındaki süreçle ilgili yetkililere şu soruları yöneltti:
''-AFAD başta olmak üzere, ilgili tüm kurumlarımız yeterli ve liyakatli kadrolara sahip midir, sahip miydi?
-Özel İletişim Vergisi başta olmak üzere toplanan vergiler bugüne kadar nerelere harcanmıştır?
-İmar aflarıyla birtakım mağduriyetlerin giderilmesinin yanında oy kaygısıyla kaç bin hasarlı bina görmezden gelinmiş ve bunlardan kaçı bu depremde yıkılmıştır?
-Bugüne dek Türkiye geleninde kaç bina kontrol edilmiş, kaçında hasar tespit edilmiş ve bu tespit edilenlerin kaçı için işlem yapılmıştır?
-İnsanlarımızın beş on bin lira kira ödediği, en az iki üç milyon ödeyip satın aldıkları evlerinin adeta kendilerine mezar olduğu bu çarpık sistemin sorumluları kimlerdir Allah aşkına?
-Her şeyin ama her şeyin pahalı olduğu ülkemizde insan canı neden bu kadar ucuz anlamak mümkün değil?''
Soruları yanıtlayacak bir tane yetkili çıkacak mı? Bu süreçte insanlar doğal olarak hassaslar ve sorulara dair cevaplar beklemektedirler. Şu ana değin 42. bin 310 vatandaşımız enkaz altında kalarak vefat etmiştir. Bu yüzden acımız, üzüntümüz büyüktür...dolayısıyla insanlara kızmak yerine yatıştırmaya yönelik ifadeler kullanılması ve sorumluluk alınması gerekmez mi?
Ne yazık ki ne merkezi yönetimden ne de yerel yönetimden kimse sorumluluğu üzerine almamakta ve bir yetkilinin dahi istifasına rastlanılmamıştır!
Böyle olunca da ülkemiz adına üzüntümüz kat kat artmaktadır.
Diğer bir düşündürücü husus ise Almanya'da 3500 müteahhidin, Türkiye'de ise 300-400.000 müteahhidin olduğundan bahsedilmesidir. Oysa Almanya ve Türkiye'nin nüfusu aşağı yukarı aynıdır. Yine Japonya'da 7-8 hatta 9 büyüklüğünde deprem olduğunda neredeyse can kaybı olmuyor. Bu durumun depremin şiddetiyle ilgili olduğu söylense de Hatay'ın Erzin ilçesinde ne bir bina yıkılmış ne de bir tane can kaybı olmuştur. Ayrıca Toki konutları ve dürüst, ahlak sahibi müteahhitlerin yaptığı binalar da aynı şekilde sapasağlam ayakta kalmıştır. Deprem aynı deprem bölge aynı bölgedir... Velhasıl depremin öncesinde ve sonrasında sorumluluk kimlerindir?
Bu vesile ile depremde enkaz altında kalan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileriz. Hepimizin başı sağ olsun!
Selam ve dua ile...