Depremler, zelzeleler, sel felaketleri, yangınlar ve Corona (illeti) gibi afatlar insanlık için bir uyarı ve bir derstir; anlayan ve idrak edenlere.
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Ne diyelim başka. Bize düşen görev tebliğdir. Allah’tan ümit kesilmez.
Çok yakın tarihimizde gerçekleşen depremlerden biri, 1999 Kocaeli /Gölcük merkezli depremdir. Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde gerçekleşen bu deprem; büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur. Ders aldık mı? Yolumuza devam ettik.
Peki, 24 Ocak 2020 tarihinde meydana gelen Elazığ ve Malatya depreminden ders aldık mı? Hayır. Bu deprem de birçok can kaybına sebep olmuştu.
Neden bu uyarıyı da dikkate almadık? Yoksa biz, mal, servet, dolar ve makam hastası mı olduk? Yoksa biz, nefse hoş gelen bu nesnelerin kölesi mi olduk?
Daha dün 30 Ekim 2020’de ise Richter ölçeğine göre 7,1 Mw büyüklüğünde İzmir depremi hâsıl oldu; saat14:51’de. Merkez üssü Ege Denizi’dir. Bu depremden komşumuz Yunanistan da etkilendi…
Bu yazıyı dün saat 10’00 da kaleme alırken AFAD’ın verdiği bilgiye göre İzmir’deki depremin ardından hayatını kaybedenlerin sayısı 100’e yükseldi. 147 kişinin tedavisi sürüyor.
Bu depremde ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil ve yaralı olanlara şifa dileriz. Bu acı hepimizin acısıdır. Bu ateş hepimizin yüreğini dağlamıştır.
Devlet, hükümet, AFAD, AKUR ve İHH gibi Sivil Toplum Kuruluşları üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmaktadır; teşekkür ederiz.
İnsanlık galiba afat ve felaketlerden haz alma noktasına geldi ki deprem ve zelzeleleri sadece fay hatlarının kırılmasına bağlayıp, yoluna devam etmektedir.
Evet, deprem ve zelzeleler, fay hatlarının kırılmasıyla gerçekleşmektedir. Kimse bunu inkâr etmemektedir.
İnsanlık, karada ve denizde düzeni bozarsa depremlere, zelzelelere, sel felaketlerine, yangınlara, veba gibi hastalıklara ve kıtlığa davetiye çıkarmış olur.
Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” (Rûm,41)
Ev ve apartmanları imar yönetmenliğine aykırı inşa edersek, taşıyıcı kolonları kesersek, kumundan demirinden, çimentosundan çalarsak, derelere ve ırmak kenarlarına apartman dikersek, yukarıda sözünü ettiğim hususlara davetiye çıkarmış olmaz mıyız?
Peki, neden bunca felaketlerden ders almıyoruz. Yukarıda söyledim ya; afat ve felaketlerden haz alma noktasına geldik. Bizi bu noktaya getiren nesneleri de söyledim, mal, servet, dolar ve makam hırsıdır.
Sosyolog bazı filozoflar diyorlar ki, bazı insanlar acıdan haz alır. Bunun sebebi fıtratın bozulmasıdır. İnsanın, trenin raydan çıktığı gibi fıtratından koparsa artık o fıtrat uygun yaşayıştan haz almaz.
Şu ayeti kerimeyi de burada zikredelim ki biz başta olmak üzere insanlık belki kendine çeki düzen verir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz onca imkânı kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmur indirip (evlerinin) altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik.”( En’am, 6)
“Bu ayette özel olarak müşrik Araplara hitap edilmekle birlikte umumiyetle bâtıl inançlara sapan, kötülüklere dalan ve bu suretle topyekûn helâke müstahak olan her millet için bir tehdit ve uyarıdır.” (Kur’an Yolu Türkçe Meal Ve Tefsiri)
Hoşça kalın.