Son söyleneceği baştan da söyleyebilirim.
Sadece Meşrutiyet ve Cumhuriyetin kuruluşu ile gelmesi gereken demokrasiye erişilebiliyor mu?
Soruya “Erişilir” diye kesin cevap vermemiz olasılıklı ama tatbikatın yeterli olmadığı da var sayımlı!
Bu iki işlemin asıl amacı peygamberimizin (S.A.V.) dediği gibi baş idareci veya idarecilerin halk tarafından ekseriyetle kabulü.
Yani bu gün seçim dediğimiz işlemin tam işleyişi ile halk iradesinin tecelli etmesidir.
Böylece demokrasi için seçim işlemlerinin kusursuz ve halkın iradesini kapsayan şekilde tahakkuk etmesi de elzem olması da gerekmektedir.
Yakın bir örnek. Amerika’da ki seçimler sonunda, yıllarca ayakları altında gördükleri zencilere bile hayat tanıyan beyazların Zenci bir Başkan seçmesidir.
Peki, biz de nasıldır? Nasıl başlamıştır bu işlemler?
Tarihlerden çeşitli şekilde edindiğimiz bilgiler de, “Osmanlı da ‘Tanzimat ve Meşrutiyetin,’ Kurtuluş savaşımız sonu kurulan ‘Cumhuriyet’ bunu sağlamıştır” şeklinde kayıtları görürüz.
Bu anlatımlar doğru mu? Bizlere okutulan ve yönetime meyilli tarihçilerimize göre öyle.
Gelin görün ki; Son yıllarda ki araştırmacı yazar ve tarihçilerimizin yanında yabancı tarih yazarlarının belirttiklerini okuyunca hiçte öyle olmadığı da var sayıma girmekte.
Osmanlı zamanını dedelerimden dinlediğim yönü ile bilmekle beraber.
Cumhuriyet döneminin seçimlerini;
İlk gördüğüm hayal meyal 1935 ve sonrası olan 1939 seçimi ile bu günlere kadar ki olanlar yaşamım içinde bulunduğundan tam müşahedem içine girmekte.
Daha önce “Hâkimiyetten Demokrasiye” başlıklı dizi yazımda bazı noktalarını kısaca belirttiğim gibi
Bunlara göz gezdirmekle, bilhassa yıllar evvelini bilemeyen veya bilmek de istemeyenlerin…
Tarihi olguları geniş şekilde öğrenmelerinin faydalı olacağı düşüncesindeyim.
Bu vesile ile derim ki sadece Meşrutiyet ve Cumhuriyet şeklinin kurulması, bunlara bağlı seçim sisteminin de demokrat şekilde olması ile bağlantılı bir demokrasi yaşamıdır.
***
Padişah idaresinde sadece onun değil, halkın iradesinin de başlanacağı var sayımlı Meşrutiyet kuruluşu ve bunun akabinde ki seçim ve idarelerin oluşumlarını öncelikle sunarken daha sonra da Cumhuriyet dönemine bir göz gezdirelim.
Oluşumlara çok kısaca bir göz atalım.
Osmanlı devrinde daha fazla milli eğitime önem veren sultanlardan II. Abdülhamid pek çok yere Rüştiye okulları açışı arasında Selanik Askeri Tıbbiye idadisini kurmuş.
Ayrıca gençlerin Avrupa öğrenimi görmeleri ilim sahibi olmaları için burs vermek suretiyle gençler Fransa’ya göndermiş olduğu belirtilmekte.
Gerek Fransa’da öğrenim görenler orada ki olayları olan Cumhuriyet şeklinden örnek almaları ve demokrasiyi benimseme içine girmeleri ile…
Kendilerini okutturan Sultan idaresine karşı bir mücadele içine girmelerine sebebiyet olmuş ve Fransa da “Jön Türkler” ismi altında teşkilatlanmışlar.,
Diğer taraftan Yine Sultan’ın açtığı okulda öğrenim yapan bilhassa teğmen rutbesinde olan zabitan ile Rahmetli N. Fazıl Kısakürek’in “Meşrutiyet, bir takım fikirsiz Makedonya kabadayılarının ruhuna gem takmış ve kör hamlelerini istismara yol bulmuş teşkilâtlı Yahudilik, Masonluk ve Dönmeliğin eseridir!..” dediğini yabana atmamalıyız ki..
Selanik ve Makedonya havalisin de olan Mason ve Osmanlı karşıtlarınca “İttihat Cemiyeti” kurmuşlar.
Bu işlemlerde Jön Türkler kuruluşunda da bilhassa Fransızların ön ayak olduğu da bir gerçektir.
Cemiyetleri kuranlar vatanseverlik içinde olsalar da..
Bunlardan istifade ederek, kılıçla yıkamadıkları Osmanlı hâkimiyetini söndürme amacı içinde oldukları da var sayımlıdır.
Uzatmayalım bu cemiyetler sonradan birleşerek “İttihat ve Terakki Cemiyeti” sonra “fıkrası” haline getirmişler ve mücadeleler sonu II. Abdülhamid’e Meşrutiyeti ilan ettirmişler.
Bu Meşrutiyet’i tarihçilerimizin bir kısmı “Birinci” daha sonra başlamasına da “İkinci” demelerine karşın diğer tarihçilerimiz ise Meşrutiyet kuruluşundan sonra kapatılmayıp sadece ara verildiği, daha doğrusu dondurulduğu için…
Aynı meşrutiyetin kanlı baskılar oluşumu da içinde, yeniden ve değişik maddeleri içererek başladığını belirtirler.
Bu tarihi oluşumlar hayli uzun ve ibret vericidir.
Ne yazık ki tarih yine de tekerrür etmekte olduğu var sayım içinde.
Bu konuya girmeyip asıl olan konum, Meşrutiyetin kuruluş başında ve sonra açılışında da seçimler ile Meclis-i Mebusan nasıl kuruldu kimlere önem verildi bu seçimler halkın mı yoksa başka iradelerin mi tesiri ile oluştu?
Bu konuda ki müşahedelerimi sunmak isterim.
Tabii uzun olacak oluşum buraya sığmaz gelecek yazımda, geniş şekilde beraber okuruz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Sadece Meşrutiyet ve Cumhuriyetin kuruluşu ile gelmesi gereken demokrasiye erişilebiliyor mu?
Soruya “Erişilir” diye kesin cevap vermemiz olasılıklı ama tatbikatın yeterli olmadığı da var sayımlı!
Bu iki işlemin asıl amacı peygamberimizin (S.A.V.) dediği gibi baş idareci veya idarecilerin halk tarafından ekseriyetle kabulü.
Yani bu gün seçim dediğimiz işlemin tam işleyişi ile halk iradesinin tecelli etmesidir.
Böylece demokrasi için seçim işlemlerinin kusursuz ve halkın iradesini kapsayan şekilde tahakkuk etmesi de elzem olması da gerekmektedir.
Yakın bir örnek. Amerika’da ki seçimler sonunda, yıllarca ayakları altında gördükleri zencilere bile hayat tanıyan beyazların Zenci bir Başkan seçmesidir.
Peki, biz de nasıldır? Nasıl başlamıştır bu işlemler?
Tarihlerden çeşitli şekilde edindiğimiz bilgiler de, “Osmanlı da ‘Tanzimat ve Meşrutiyetin,’ Kurtuluş savaşımız sonu kurulan ‘Cumhuriyet’ bunu sağlamıştır” şeklinde kayıtları görürüz.
Bu anlatımlar doğru mu? Bizlere okutulan ve yönetime meyilli tarihçilerimize göre öyle.
Gelin görün ki; Son yıllarda ki araştırmacı yazar ve tarihçilerimizin yanında yabancı tarih yazarlarının belirttiklerini okuyunca hiçte öyle olmadığı da var sayıma girmekte.
Osmanlı zamanını dedelerimden dinlediğim yönü ile bilmekle beraber.
Cumhuriyet döneminin seçimlerini;
İlk gördüğüm hayal meyal 1935 ve sonrası olan 1939 seçimi ile bu günlere kadar ki olanlar yaşamım içinde bulunduğundan tam müşahedem içine girmekte.
Daha önce “Hâkimiyetten Demokrasiye” başlıklı dizi yazımda bazı noktalarını kısaca belirttiğim gibi
Bunlara göz gezdirmekle, bilhassa yıllar evvelini bilemeyen veya bilmek de istemeyenlerin…
Tarihi olguları geniş şekilde öğrenmelerinin faydalı olacağı düşüncesindeyim.
Bu vesile ile derim ki sadece Meşrutiyet ve Cumhuriyet şeklinin kurulması, bunlara bağlı seçim sisteminin de demokrat şekilde olması ile bağlantılı bir demokrasi yaşamıdır.
***
Padişah idaresinde sadece onun değil, halkın iradesinin de başlanacağı var sayımlı Meşrutiyet kuruluşu ve bunun akabinde ki seçim ve idarelerin oluşumlarını öncelikle sunarken daha sonra da Cumhuriyet dönemine bir göz gezdirelim.
Oluşumlara çok kısaca bir göz atalım.
Osmanlı devrinde daha fazla milli eğitime önem veren sultanlardan II. Abdülhamid pek çok yere Rüştiye okulları açışı arasında Selanik Askeri Tıbbiye idadisini kurmuş.
Ayrıca gençlerin Avrupa öğrenimi görmeleri ilim sahibi olmaları için burs vermek suretiyle gençler Fransa’ya göndermiş olduğu belirtilmekte.
Gerek Fransa’da öğrenim görenler orada ki olayları olan Cumhuriyet şeklinden örnek almaları ve demokrasiyi benimseme içine girmeleri ile…
Kendilerini okutturan Sultan idaresine karşı bir mücadele içine girmelerine sebebiyet olmuş ve Fransa da “Jön Türkler” ismi altında teşkilatlanmışlar.,
Diğer taraftan Yine Sultan’ın açtığı okulda öğrenim yapan bilhassa teğmen rutbesinde olan zabitan ile Rahmetli N. Fazıl Kısakürek’in “Meşrutiyet, bir takım fikirsiz Makedonya kabadayılarının ruhuna gem takmış ve kör hamlelerini istismara yol bulmuş teşkilâtlı Yahudilik, Masonluk ve Dönmeliğin eseridir!..” dediğini yabana atmamalıyız ki..
Selanik ve Makedonya havalisin de olan Mason ve Osmanlı karşıtlarınca “İttihat Cemiyeti” kurmuşlar.
Bu işlemlerde Jön Türkler kuruluşunda da bilhassa Fransızların ön ayak olduğu da bir gerçektir.
Cemiyetleri kuranlar vatanseverlik içinde olsalar da..
Bunlardan istifade ederek, kılıçla yıkamadıkları Osmanlı hâkimiyetini söndürme amacı içinde oldukları da var sayımlıdır.
Uzatmayalım bu cemiyetler sonradan birleşerek “İttihat ve Terakki Cemiyeti” sonra “fıkrası” haline getirmişler ve mücadeleler sonu II. Abdülhamid’e Meşrutiyeti ilan ettirmişler.
Bu Meşrutiyet’i tarihçilerimizin bir kısmı “Birinci” daha sonra başlamasına da “İkinci” demelerine karşın diğer tarihçilerimiz ise Meşrutiyet kuruluşundan sonra kapatılmayıp sadece ara verildiği, daha doğrusu dondurulduğu için…
Aynı meşrutiyetin kanlı baskılar oluşumu da içinde, yeniden ve değişik maddeleri içererek başladığını belirtirler.
Bu tarihi oluşumlar hayli uzun ve ibret vericidir.
Ne yazık ki tarih yine de tekerrür etmekte olduğu var sayım içinde.
Bu konuya girmeyip asıl olan konum, Meşrutiyetin kuruluş başında ve sonra açılışında da seçimler ile Meclis-i Mebusan nasıl kuruldu kimlere önem verildi bu seçimler halkın mı yoksa başka iradelerin mi tesiri ile oluştu?
Bu konuda ki müşahedelerimi sunmak isterim.
Tabii uzun olacak oluşum buraya sığmaz gelecek yazımda, geniş şekilde beraber okuruz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…