“Konya, 2023 yılının ilk 4 ayında yabancılara en fazla konutun satıldığı 6. İl oldu. Konya’da 2023’ün ilk 4 ayında yabancılara 31 bin 433 konut satıldı. Yabancılar vatandaşlık için Konya’dan ev alıyor. En fazla satış 109 bin 280 işlem ile İstanbul’da.” (Merhaba, 5 Haziran 2023)
“Yabancılara en çok tarım arazisi satan şehir Konya oldu. İsrail’in de aralarında olduğu ülkelere, Bakan Vahit Kirişci; 2022 yılında satılan bu taşınmazların toplam alanının 5 milyon 219 bin 309 metrekare olduğunu açıkladı.” (Merhaba, 28 Mart 2023)
…
Önce “iç kabul” başlar; ruhunuz duymaz.
Geçmişte tasvip etmeyip, hissen set çekseniz de; hâlihazırda, benimsemediğimiz aynı hareketi hemen, peşinen yapmanız; benzer düşünce biçimine ilk merhalede onay vermeniz, iştirak etmeniz gerekmez.
Fakat farkında olmayarak, o düşünceye ve uygulamalı, canlı örneklerine karşı duvarlarınız yıkılmış, hazmetme(!) gücünüz artmıştır. Mükerrer özendirici(!) misaller, hatmetme kuvvetinizi de çoğaltır. Kalbinizin direnci kırılır.
Propaganda, beyin yıkama bir sanattır. Adına “hoşgörü, özgürlük, tabuları yıkma, barış, medeniyet…” denir. Kaçış şansınız; geri dönüp, gerçeği görecek köklü bir mâziniz; ilham ve hız aldığınız manevî bir donanımınız kalmaz. Sihirli kulpun birine yapıştınız mı gerisi gelir; uyduruk “Harikalar dünyasını” siz tamamlarsınız.
Artık mücadele arzusu duymazsınız. Mukavemet isteği kalmamıştır. Kötülüğe, haksızlığa karşı tepkileriniz anlıktır. Rüzgâra göre değişir. Zamanla onu da hissetmezsiniz. Varsa da bir muhalefetiniz, kibarca reddiniz, havale edersiniz.
Sizin adınıza nasılsa birileri mücadele edecek, yükü belki de “ahmakça” sırtlanıp götürecektir. Enayi kahramanlıklarla, yel değirmenlerle dövüşmeye mecaliniz ve niyetiniz yoktur. Ömür kısadır.
Seçme işi, yol ayrımı kolaylaşır. Dar vakitlerde, zorba devirlerde, köprülerin “sıratlaştığı” dönemlerde; düşünmek bile istemez, geçer gidersiniz.
Kafa yormak, bir meselenin üzerinde yorulmak, girdisini çıktısı üzerinde durmak; en önemlisi hayat üzerinde mânâ hesapları yapmak zahmetli ve usandırıcıdır; akıl kârı değildir. Gücün tarafına eğilir bükülür, bendeliğinizi arz edersiniz. Ruh eşkâliniz, gittikçe yamru yumrulaşır. Boyunduruğa kafanızı geçirirsiniz.
Daha sonra çevrenizde bazı olumsuzluklarla karşılaşınca gülüp geçecek, kayıtsız kalacaksınızdır. Konforunuzu, istikbalinizi düşüneceksinizdir.
Bir ânı bile eğlencesiz, hayattan kâm almadan geçirmemeye ahdeceksinizdir. Üzüntü, melâl mutlaka defedilmesi gereken, hiçbir müspet tarafı olmayan, hayırlı bir sonuca tahvil edilemeyecek bir olgudur.
Daha ileri gidildiğinde; kaza ve kaderin, hayatınızda işi kalmamıştır. Kendi yazgınızın “Efendisinizdir”. Helâl, haram, günah gibi kavramlar Nuh Nebi’den kalma; devreden çıkarılması, yok edilmesi gerekli inanç kalıntılarıdır. Zihin derhal bu “Cahiliye dönemi izlerinden” kurtulmalıdır…
Mükemmelliği arama ve “olma” diye bir endişeniz bulunmamalıdır.
İnanç artıklarınızla belki bir müddet daha idare edersiniz. Ama çoluk çocuğunuz o kadar kavi değildir. Anne-baba modeli sanıldığı kadar güçlü olmayacaktır en azından.
Hayatın, diğer sınamalarında, denemelerinde kolay mağlubiyetler alacaksınızdır.
…
Yeni insan tipi, Müslümanlık numuneleri böyle doğuyor, yerleşiyor.
Bakıyorsunuz hiç ummadığınız kişiler, başka cephelerden hiç uyuşulmayacak bağdaşılmayacak fikir hareketlerini, temsilcilerini savunmaya, beğenmeye başlamış.
Paye veriyor, hatta bir nevi yüceltiyor. Bütün görülmeyip, parçalardan hareketle yerleştirme, değerlendirme yapılıyor. Böylece acayip rol modelleri, akla ziyan “kılavuz kişiler” ortaya çıkıyor.
Sözgelimi; yazarsınız, hatta annesiniz, bir de ateistsiniz. Çocuk pornosunun müdafilerinden olsanız da hiç önemli değildir; başörtü özgürlüğünü müdafaa ettiniz ya, hepsi silinir, kıymetlenirsiniz…
Ensest ilişkileri bile savunabilen, borazan bir erkek yazar tıynetini taşımanız da mühim değildir; merak buyurmayın “demokratikliğinizle(!)”, ailenizle yine baş tacı edileceksinizdir... Hele, ikide bir şundan bundan özür dileyen, “el etek, kuyruk öpmekle, dudak aşınmaz” diyen yıkama yağlama tiplerdenseniz daha da itibarlanacak; bir üst servise, “bakıma” alınacaksınızdır.
Hâlbuki yapılan öyle büyük hatalar vardır ki, muhatabınızdaki doğru gibi gözüken sayılı fikirleri bile hükümsüz kılar, geçersizleştirir. Çünkü meselâ zaten kökten, temelden Allah’a, kanunlarına, ahlâka, bir takım üst değerlerle hayatın tanzim edilmesine karşıdırlar. Böylelerinin nesiyle yan yana gelinecek; omuz omuza verilecektir. Kimin saflarındayız? “Batıl” diye bir mefhum vardır, çoktan unutulmuştur.
Müslümanlığımız o kadar ılımlı, yumuşak, geçişken bir hâle ulaşmıştır ki; hepsini, nerdeyse her şeyi kabullenir, bağrına basar. Sınırları(!) nerde başlar, nerde biter pek bilinmez. Öte yandan aynı müsamaha ve sevgi başka Müslüman kardeşlere gösterilmez, çeşitli karalamalarla ayrılır, aradaki mevcut çizgiler koyultulur.
“Güzel ahlâk” diye bir belirleyici; önümüzde eşsiz bir “Rehber”, ölçü vardır, başvurulmaz, hatıra gelmez. İnanç zayıflamış, yeni nafile arayışlara girilmiştir. “İnkârcılara” paha biçilemezken, sapışlarla aslımız inkâr edilir, bilinmez.
Biz neyi ret edecektik, mücadelemiz kiminleydi. Kimin yolundan gidiyor; varlığımızın yasalarını mı “ötekileştiriyor” yabancılaştırıyorduk. Kuzu gibi sessiz, çıngıraklı yığınlar haline mi gelecektik, fikredilmez.
“Değişim, yenileşme, uyum” en hakikatli(!) kelimelerimizdir.
Zihniyet değişmiş, haberimiz yoktur. “Hoşgörüyle” kabullenmişizdir.
Yukarıdaki haberlerle, yazının alakasını da siz bulun kurun efendim.