Koca bir şehrin sessizliğini umursamadan, havada rüzgarın uğultusuyla dans eden kar cümbüşünü izliyorum. Şehir hareketliliğini, havada dönen kar cümbüşüne devretmiş, bana da bu cümbüşü hayranlıkla seyretmek kalmıştı. Görüntü ne kadar güzel olsa da soğuk hava düşüncelerimi donuklaştırmaya ve tüm hücrelerimde hissettirip beni kontrol altına almaya çalışıyordu. Ama ben buna izin vermeden sallanan koltuğumda düşüncelerimle gelip gidiyorum.
Hava oldukça berraklaşmış, yeryüzüne döne döne inan kar taneleri toprağa ulaşmadan, su birikintisine kendilerini bırakıp kayboluyorlardı. Soğukluğu bizi donuklaştırsa da kar taneleri bazen umuttu, bazen romantik bir yazı, bazen bir şiir, ya da uzun kış gecelerinin bestesi gibiydi…
Bu yazı yolculuğuna çıkmam kar sayesinde olsa da beni düşündüren kar tanelerinin toprağa kavuşmadan oluşan su birikintilerinin küçük dalgalarıydı. İşte bu duygularla başladım oradan buradan benzetme yaparak duygularımı kağıda dökmeye…
O küçük gelgitler ve dışa vuran dalgalar suyun bulanıklığının rehberiydi ki kendime de pay çıkarmıştım bu gelgitlerden. Kabul etsek de kabul etmesek de zamanla her şey hızına yetişemeyeceğimiz bir değişim içindeydi. Zamanla değişmeyen hiçbir şey yok.… Ne tarafa gittiği pek anlaşılmadan süzülüp giden bir tirende gibi ya da nereye aktığı belli olmayan bir nehirde gibiyiz. Zaman içinde düşüncelerimiz; bazen sevinç, bazen hüzünle dolup taşan duygularımız hep büyük bir değişim içinde. Şimdi neye baksam artık bu değişimi görüyorum. Hayat öğretmeni de bıkmadan usanmadan bize hiçbir şeyin aynı düzeyde kalmadığını öğretip duruyor.
Efes’te yaşamış olan büyük düşünür Herakleitos bu değişimi bundan tam 2.500 yıl önce söylemiş. Herakleitos’a göre “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz...” Her şeyin sürekli değişmesini bundan iyi ne anlatabilir? Ünlü filozofa göre nehirde ilk yıkandığımız zaman akan sular ikincisinde çoktan akıp gitmiş denizlere ulaşmıştır. Artık ne o sular aynı sudur ne de yıkanan aynı insan… Demek oluyor ki değişim dediğimiz şey zaten kaçınılmaz oluyor ve hayatın doğasında var.
Etrafımızdaki insanların da bu değişim yasasından etkilenmemesi mümkün mü? Artık insanları hiç sorgulamıyorum, onlardaki değişime de girdikleri farklı hallere de şaşırmıyorum. Sadece insanlar mı? Eğer dikkatli bakarsak doğadaki her şeyde bu değişimin sürdüğünü görebiliriz. Bizim “yeşil” deyip geçtiğimiz bir rengin tonlamalarının bile hafif bir esintiyle nasıl değiştiğini hep görmüşüzdür.
Hayatımız, bizim için kurulan bir kum saati gibi durmadan akmaya devam ederken, biz de bir taraftan kalburla çalkalanıp elenirken bir taraftan yeni değişimlerle, yeni düşüncelerle, yeni bakış açımızla ve dış görünüşlerimizle yeniden örülüyoruz.
Anladım ki neye baksam, hepsi inişli çıkışlı, zig zaglı ve büyük bir dönüşüm içinde. Bazen içimizi derin acılar sardığında bile zamanın her şeyin ilacı olduğunu, kaybolmasa da acıların zamanla değişeceğini ve hafifleyeceğini, hiçbir şeyin aynı kalmadığını bilmek ve bunu iliklerimize kadar yaşayarak öğrenmek de değişimin nimetlerindendi.
Ve kabullenmek en güzel değişimdi benim nazarımda. Yaşamak için direnirken hayatımızda akıntıya karşı yüzmemeyi öğrenmekti değişim. En güzeli ise insanlardaki değişime, dalgalanmalara, doğaya kızmadan hepsine hoşgörüyle gülümseyebilmekti.
Hepimizin hoşgörü ağıyla örülerek en güzel değişimlere doğru yol alması dileğiyle ….