Memleketimizin daha huzurlu daha başarılı ve daha müreffeh bir geleceğe doğru gidebilmesi için herkesin üzerine düşeni yerine getirmesi gerekli. Hükümeti idâre eden siyâsilere birçok kesim oturduğu yerden çeşitli tavsiyeler vermekte; ‘Şöyle şöyle yaparsan en mükemmel bir şekilde bu işi yürütürsün’ veya ‘En iyi çözüm bizde gel bizi dinle!’ yahut ‘ Biz demedik mi sana böyle yapma işte olan oldu!’ gibisinden sözler edebilmekteler. Fakat bu işin gâyet zor olduğu âşikar. Öyle ufak ufak tavsiyelerle yürütme işi başarılamaz. Ancak istişâre sonucu dikkate değer fikirler üzerinde durulabilir. Hemen herkes icraatlara hep eleştirel bir tarzda bakıyor. Azıcık yapıcı olamaz mıyız? Acaba bu çok mu zor? Belki idârecilerin düşündüğü bizim düşünemediğimiz bir durum vardır. Bekle gör. İyi bak, olumlu değerlendir.
Bazı insanlar devamlı yanlışı eleştirdiklerinden sırf muhalefet olmak adına doğrularda da mutlaka bir kusur arayarak illa doğruları da yanlış ilan etme çabasına giriyorlar. Doğru veya yanlış her yapılana karşı çıkmak onların artık karakteri olmuş. Bu peşin hükümlülükten vazgeçmek lâzımdır. İnsanların veya hükümetlerin açıklarını arayıp bulmak sanki mârifet oysa yapıcı bir yaklaşımla meselelere bakmak daha akıllıcadır kanaatindeyiz. Bunu derken yanlışa göz yumalım da demiyoruz tabiî ki.
Meselâ, şimdi Danıştay’ın Meslek liseleri için verdiği, YÖK’ün katsayıyı kaldırma kararının hukuk dışı olduğu su götürmez bir yanlış bizim gibi sağduyu sahiplerine göre. Tamam, bunu en mâkul ve resmî çerçevede hatalı olduğunu anlatalım. Ancak içine dışına yıllardır ‘laiklik ve milliyetçilik’ işlenmiş ulusalcılara göre bu karar doğru bir karar. Zihniyet farklı, fikirler sâbit. Böylelerinin gerçek demokrasi anlayışı diye bir düşünceleri hiç olmamıştır. Onlar ancak çıkarlarının kölesidirler. Bunlar ne yapıcı olabilirler ne eşitlik ve adâlet tanırlar. Binlerce gencin geleceğini karartan bu karar diğerleriyle eşit öğrenim görme hakkından mahrum kalan mağdurlar bu menfi zihniyetli insanları zerre kadar rahatsız etmez, onları üzmez ve ilgilendirmez. Onları ilgilendiren tek bir şey vardır o da İmam Hatipler yükselmesin. Onlar sâdece imam olsunlar ve ölü yıkasınlar başka yerde onların işi yok. Peki, ama neden? Çünkü dindarlar olursa onların yaptığı yanlışlar ortaya çıkar. Çalamazlar, kara paralarını aklayamazlar. Evet, işte bizde ilan ediyoruz ki; binlerce masum gencin geleceğiyle oynamak bozuk zihniyetin çarpık fikirlerin ürünüdür. Ne Danıştay’ın kararını ne de o kafa yapısındaki kişilerin bu tür medeniyetten ve hukuktan yoksun kararlarını kesinlikle tasvip etmiyoruz. Bu zihniyet değişmeli. İnsan haklarına saygı gösterilmeli. Demokrasi tahammül rejimidir. Birbirimizin fikirlerine saygılı olarak yaşamak varken illâ da kavga niye? Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Sağcılar solculara, solcular da sağcılara saygılı olmak zorundalar. Hem sonra bugüne kadar İmam Hatiplilerden ne zarar görüldü. Bir tane zararlı bir İmam Hatipli veya vatan hâini çıkmış mıdır? Ne diye bu vatan pırlantası güzide evlatlarımız diğerleriyle eşit haklara sahip olamıyorlar?
Artık değişme zamânı. Daha hoşgörülü daha olgun ve daha aydın olunmalı.
Aslında halk arasında bu hoşgörü sağlanma yolunda. Artık insanlar değişik durumlarla karşılaşabiliyorlar. Bunun neticesinde de daha geniş ve açınımlı düşünmek durumunda kalabiliyorlar. Dünyânın kırk bin türlü hâli gelebiliyor insanların başına. Bir bakıyorsun hiç ummadığın bir tanıdığın seninle iş yapabiliyor. Bu durumda onunla mecbûri bir dostluk gerekiyor. O zaman birbirlerine zamânında zıt olan iki kutup bakıyorsun biraz esnek biraz hoşgörüyle işlerini yürütebiliyorlar. Bazen de bu mecbûri beraberlikler gerçek dostluklara dönüşebiliyor. Hatta önceden birbirlerine olan zıtlıkların suni oluştuğunu anlayabiliyorlar. Bunlar kişisel bazda olduğu gibi gruplar bazında da olabiliyor. Meselâ, Türkler Kürt halkına karşı daha anlayışlı olabilir miydi? Veya Kürtler Türklere karşı daha insaflı olabilselerdi neler değişirdi? Evet, cidden çok şey değişirdi. O zaman şimdi bir değişim rüzgarı esmeli.
Toplumu oluşturan fertler olarak birbirimizi daha iyi anlamak için birbirimizle daha iyi ilişkiler kurmak için düşmanlığı körüklemek için değil barışı teşvik etmek için değişmeliyiz. Huzurlu ve kalkınmış bir ülke için hepimizin içinde farklılıklara tahammül ve bunun için değişim rüzgarları esmeli.
Bazı insanlar devamlı yanlışı eleştirdiklerinden sırf muhalefet olmak adına doğrularda da mutlaka bir kusur arayarak illa doğruları da yanlış ilan etme çabasına giriyorlar. Doğru veya yanlış her yapılana karşı çıkmak onların artık karakteri olmuş. Bu peşin hükümlülükten vazgeçmek lâzımdır. İnsanların veya hükümetlerin açıklarını arayıp bulmak sanki mârifet oysa yapıcı bir yaklaşımla meselelere bakmak daha akıllıcadır kanaatindeyiz. Bunu derken yanlışa göz yumalım da demiyoruz tabiî ki.
Meselâ, şimdi Danıştay’ın Meslek liseleri için verdiği, YÖK’ün katsayıyı kaldırma kararının hukuk dışı olduğu su götürmez bir yanlış bizim gibi sağduyu sahiplerine göre. Tamam, bunu en mâkul ve resmî çerçevede hatalı olduğunu anlatalım. Ancak içine dışına yıllardır ‘laiklik ve milliyetçilik’ işlenmiş ulusalcılara göre bu karar doğru bir karar. Zihniyet farklı, fikirler sâbit. Böylelerinin gerçek demokrasi anlayışı diye bir düşünceleri hiç olmamıştır. Onlar ancak çıkarlarının kölesidirler. Bunlar ne yapıcı olabilirler ne eşitlik ve adâlet tanırlar. Binlerce gencin geleceğini karartan bu karar diğerleriyle eşit öğrenim görme hakkından mahrum kalan mağdurlar bu menfi zihniyetli insanları zerre kadar rahatsız etmez, onları üzmez ve ilgilendirmez. Onları ilgilendiren tek bir şey vardır o da İmam Hatipler yükselmesin. Onlar sâdece imam olsunlar ve ölü yıkasınlar başka yerde onların işi yok. Peki, ama neden? Çünkü dindarlar olursa onların yaptığı yanlışlar ortaya çıkar. Çalamazlar, kara paralarını aklayamazlar. Evet, işte bizde ilan ediyoruz ki; binlerce masum gencin geleceğiyle oynamak bozuk zihniyetin çarpık fikirlerin ürünüdür. Ne Danıştay’ın kararını ne de o kafa yapısındaki kişilerin bu tür medeniyetten ve hukuktan yoksun kararlarını kesinlikle tasvip etmiyoruz. Bu zihniyet değişmeli. İnsan haklarına saygı gösterilmeli. Demokrasi tahammül rejimidir. Birbirimizin fikirlerine saygılı olarak yaşamak varken illâ da kavga niye? Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Sağcılar solculara, solcular da sağcılara saygılı olmak zorundalar. Hem sonra bugüne kadar İmam Hatiplilerden ne zarar görüldü. Bir tane zararlı bir İmam Hatipli veya vatan hâini çıkmış mıdır? Ne diye bu vatan pırlantası güzide evlatlarımız diğerleriyle eşit haklara sahip olamıyorlar?
Artık değişme zamânı. Daha hoşgörülü daha olgun ve daha aydın olunmalı.
Aslında halk arasında bu hoşgörü sağlanma yolunda. Artık insanlar değişik durumlarla karşılaşabiliyorlar. Bunun neticesinde de daha geniş ve açınımlı düşünmek durumunda kalabiliyorlar. Dünyânın kırk bin türlü hâli gelebiliyor insanların başına. Bir bakıyorsun hiç ummadığın bir tanıdığın seninle iş yapabiliyor. Bu durumda onunla mecbûri bir dostluk gerekiyor. O zaman birbirlerine zamânında zıt olan iki kutup bakıyorsun biraz esnek biraz hoşgörüyle işlerini yürütebiliyorlar. Bazen de bu mecbûri beraberlikler gerçek dostluklara dönüşebiliyor. Hatta önceden birbirlerine olan zıtlıkların suni oluştuğunu anlayabiliyorlar. Bunlar kişisel bazda olduğu gibi gruplar bazında da olabiliyor. Meselâ, Türkler Kürt halkına karşı daha anlayışlı olabilir miydi? Veya Kürtler Türklere karşı daha insaflı olabilselerdi neler değişirdi? Evet, cidden çok şey değişirdi. O zaman şimdi bir değişim rüzgarı esmeli.
Toplumu oluşturan fertler olarak birbirimizi daha iyi anlamak için birbirimizle daha iyi ilişkiler kurmak için düşmanlığı körüklemek için değil barışı teşvik etmek için değişmeliyiz. Huzurlu ve kalkınmış bir ülke için hepimizin içinde farklılıklara tahammül ve bunun için değişim rüzgarları esmeli.