Dağarcığı karıştırırken üç yıl evveli yazdığım yazı dikkatimi çekti.
O günlere göre Türkiye’nin dost gördüğü ama aslında hiçte düşmanlık duygusu içinde bulunup çeşitli vatanımızı bölmeye uğraşanların düşünceleri yanında tatbikatlarını da konu etmişim.
Gelin önce değişen bir şey olmadığını gördüğümüz bu yazımı tekrar gözden geçirelim de bazı değişiklikleri de sonunda anlatmış olayım.
***
“Asıl Amaç Türkiye’yi bölebilmek
“Türk’ün kendisinden başka dostu yoktur” konusu için
Yıllardır yazanlar oldu. Bendeniz de yazmıştım aynı konuya değinerek…
Bakınız tarihe. Yarım asır evvelini bilenler bile bilir.
Kim vardı çevremizde ki komşuları bırakın diğer devletlerden dost olan!..
Uzakta bir Pakistan vardı oda kayboldu gibi! Kendi derdine düştü çünkü.
Osmanlı zamanından beri var bu amaç. Osmanlı’yı içerdekilerin ki, bilhassa ittihatçıların..
Bilerek mi bilmeyerek mi? Anlaşarak mı, anlaşmayarak mı? Hala tarihte karanlık kalan oluşumla Sevr’in kabulü ile neticeye varıp bölüşmeyi yapabilenler…
Türk’ün azimli istiklal isteme ve savaşı ile halledememişlerdi ama,,,
Hâlâ isteklerinden bir adım geri atmamakta savaşta alamadıklarını iç kargaşalıkla insanlarımızı birbirine düşürmekle amaçlarına varmak çabasındalar.
Yıllar evveli bile…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri. Kars, Ardahan ve boğazlara sahip olma emeli
İran’ın gelip geçen Şahları, Osmanlı zamanında yaptığı savaşlarla, ezel istekleri Anadolu’ya sahip olma emeli…
Irak ve Suriye’nin Dicle, Fırat ve Hatay civarı emelleri…
Yunanistan Costantinople, İzmir ve Ege Anadolu’ya sahip olma emelleri…
Düşüncesinde değiller mi idi? Acaba bugünkü dost görünümleri ile bu emellerinden vaz mı geçtiler dersiniz?
***
Bizim kör gözlü Avrupalılaşma hayranları görmez veya görmezden gelir bu istemleri.
Dillerine pelesenk ettikleri, kendi amaçları yönünde Atatürkçülük ismi altında asıl nutkun Osmanlıca, Farsça ve Arapça karışığı beyanı içinde konuşan Mustafa Kemal’in esas nutkunu ölümü sonrası güya Türkçeye sadeleştirildi diyerek…
Sayın Oktay Çınaroğlu’nun vurguladığı gibi “Muasır medeniyetlerin ilerisi…” cümlesini “Batılaşma…” şekline getirip bizlere yutturmaları bile hâlâ devam etmiyor mu?
***
Bunlar görünenler. Ya bizlerin görmediği ve hâlâ da göremediklerimiz?
Anadolu’ya sadece onlar değil, asıl düvellerin asır evvelinden bu yana gizli düşünceleri olan istekler!..
Bizim bazı yerel medya ile politikacılarımızın yapılabilen işlemi, hayal hattâ rüya haline getirip “Hayallerimiz gerçekleşti…” dedikleri(!) manasında ele alırsak…
Bizlerce rüya görüp hayal yapıyorlar diye de düşündürmüyor mu insanı?
Devletlerinin ismi değişenler, şahlıktan sözde Cumhuriyet oluşumu yanında işgal altındaki devlettekiler bile sinsi sinsi haritalarında “bu şehirler bizim şehrimiz” demeler. Hatay’ı resmen haritalarında kendilerine ait göstermekte ısrar edenler ve bunları resmi devlet internetinde göstermeler neyin nesi ki?
Biz hâlâ, deve kuşunun başını kuma soktuğu gibi görememekte direnmekte devam ederken…
Emelleri yavaş yavaş olmakta iken, birden hızlandırarak gerçekleştirme yolunu tutmuş olmuyorlar mı?
***
Bugünün Orta Doğu’sunda olanların ana noktası budur esasında.
Haçlı zihniyetinin soy kırımı yanında esas gaye Amerika ve yandaşlarının petrol sahipliği ve petrolden de kıymetli olan “SU”ya hâkim olmak İsrail’i ve oturacakları Orta Doğu’da bolca suya kavuşturmak!..
Sadece Orta Doğu değil, buralar halledilince Orta Asya’ya kadar uzanacak emeller!..
Köşe bitmeden vurgulayabileceğim bir belgeyi özetleyeyim de siz değerlendiriverin görüşünüze göre…
***
1950 yılları içinde okuyup hayal sandığımız. Bir Amerikan profesörünün makalesinden;
“…Siz Emperyalist ve komünizm diye düşman görünenlere bakmayın. Aralarında ki gizli kırmızı telefonlarla dostluk kuranların emeli var. Amerika Ortadoğu petrol ve Anadolu ırmaklarına sahip olmak, Rusya ise boğazlar, Anadolu kuzey doğusu ve Akdeniz’e inişe sahip olma paylaşımı içindedirler…
1950’li yıllarda Amerika Kongresi’nde Marshall Planı çerçevesinde konuşuluyor...
Bazı üyeler; Komünizme karşı direnen... Türkiye’ye... Yapılan yardımların artırılmasını ısrarla istiyorlar...
Bunları dinleyen Dış İşleri Bakanı, John Foster Dallas hiçbir şeyden anlamadıklarını ifade ile, bir örnek veriyor. “Bir kişi nehire balık avlamaya giderken oltasına bir yem koyar...
Oltaya takılan balığa yeniden yem vermenin anlamı yoktur!..
Eğer balık oltadan kurtulmak isterse! Siz de çubuğu sallayarak balığın, hem kurtulmasını önlersiniz!
Hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz..
Yok eğer balık uslu durup, size problem çıkarmıyorsa!
Siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...”
Büyük istekle girmeye çabalayıp demokrasi ve hürriyet aleyhine olanları bile kabullenmeye zorlandığımız AB yönetmenliğinde resmen yazılı olan bir maddeyi okudu dört gün evvel bir dış işleri bilgilerine sahip bayanımız Flaş TV’de..
“…Türkiye’deki Fırat ve Dicle nehirleri ile üzerinde ki barajlar beynelmilel kurul tarafından işletilecektir…” Bayan ilave ediyor. “bakın işletilebilir, olabilir değil, --İşletilecektir.- deniliyor. Bizimkiler bunu görmezden mi geliyor?
***
Daha çoook deyimler var resmi ağız veya kâğıtlarda…
Köşe bitti belki ilerde tekrarlarken bir noktayı tekrarlamak isterim..
Esas gaye Filistin, Lübnan, Irak, Afganistan’a demokrasi değil Müslüman kıyımı ve petrol için girip, başlayan insanlık dışı yeni hamlelerle…
Sıra Suriye ve İran’a gelip de
Zapt olunursa…
Sıra kimde siz düşünün gayri!.”
***
Değişen bir husus var mı dedim ama aslında var ve sadece şekil değişimi!
Osmanlıyı yok etmekte muvaffak olmak için vapur armağan edip Sivastopol’ü toplayarak istenmeyen savaşa soktukları gibi…
Şimdi Suriye olaylarına karıştırmayı, füze başlığı verip İran’la tutuşturmayı daha ön plana almaları…
Hele yabancılara gayrimenkul satışlarında ki orantı yükseltilişi!
Dön dolaş aynı dolaptasınız fark eden yok…
***
Sağlık ve esenlik içinde, sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Not: Konya Tarihi Sanayi Mektebi binasında okuyanların yıllık toplantısı 27 Mayıs 2012 Pazar günü sabahından itibaren 1. Organize Sanayii Kayahan Sanayi binasında yapılacaktır.
O gün Meram Meslek Lisesi önünden vasıta kalkacaktır. Şimdiye kadar iştirak etsin etmesin bu binada tüm öğretmen ve okuyanlar davetlidir.
O günlere göre Türkiye’nin dost gördüğü ama aslında hiçte düşmanlık duygusu içinde bulunup çeşitli vatanımızı bölmeye uğraşanların düşünceleri yanında tatbikatlarını da konu etmişim.
Gelin önce değişen bir şey olmadığını gördüğümüz bu yazımı tekrar gözden geçirelim de bazı değişiklikleri de sonunda anlatmış olayım.
***
“Asıl Amaç Türkiye’yi bölebilmek
“Türk’ün kendisinden başka dostu yoktur” konusu için
Yıllardır yazanlar oldu. Bendeniz de yazmıştım aynı konuya değinerek…
Bakınız tarihe. Yarım asır evvelini bilenler bile bilir.
Kim vardı çevremizde ki komşuları bırakın diğer devletlerden dost olan!..
Uzakta bir Pakistan vardı oda kayboldu gibi! Kendi derdine düştü çünkü.
Osmanlı zamanından beri var bu amaç. Osmanlı’yı içerdekilerin ki, bilhassa ittihatçıların..
Bilerek mi bilmeyerek mi? Anlaşarak mı, anlaşmayarak mı? Hala tarihte karanlık kalan oluşumla Sevr’in kabulü ile neticeye varıp bölüşmeyi yapabilenler…
Türk’ün azimli istiklal isteme ve savaşı ile halledememişlerdi ama,,,
Hâlâ isteklerinden bir adım geri atmamakta savaşta alamadıklarını iç kargaşalıkla insanlarımızı birbirine düşürmekle amaçlarına varmak çabasındalar.
Yıllar evveli bile…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri. Kars, Ardahan ve boğazlara sahip olma emeli
İran’ın gelip geçen Şahları, Osmanlı zamanında yaptığı savaşlarla, ezel istekleri Anadolu’ya sahip olma emeli…
Irak ve Suriye’nin Dicle, Fırat ve Hatay civarı emelleri…
Yunanistan Costantinople, İzmir ve Ege Anadolu’ya sahip olma emelleri…
Düşüncesinde değiller mi idi? Acaba bugünkü dost görünümleri ile bu emellerinden vaz mı geçtiler dersiniz?
***
Bizim kör gözlü Avrupalılaşma hayranları görmez veya görmezden gelir bu istemleri.
Dillerine pelesenk ettikleri, kendi amaçları yönünde Atatürkçülük ismi altında asıl nutkun Osmanlıca, Farsça ve Arapça karışığı beyanı içinde konuşan Mustafa Kemal’in esas nutkunu ölümü sonrası güya Türkçeye sadeleştirildi diyerek…
Sayın Oktay Çınaroğlu’nun vurguladığı gibi “Muasır medeniyetlerin ilerisi…” cümlesini “Batılaşma…” şekline getirip bizlere yutturmaları bile hâlâ devam etmiyor mu?
***
Bunlar görünenler. Ya bizlerin görmediği ve hâlâ da göremediklerimiz?
Anadolu’ya sadece onlar değil, asıl düvellerin asır evvelinden bu yana gizli düşünceleri olan istekler!..
Bizim bazı yerel medya ile politikacılarımızın yapılabilen işlemi, hayal hattâ rüya haline getirip “Hayallerimiz gerçekleşti…” dedikleri(!) manasında ele alırsak…
Bizlerce rüya görüp hayal yapıyorlar diye de düşündürmüyor mu insanı?
Devletlerinin ismi değişenler, şahlıktan sözde Cumhuriyet oluşumu yanında işgal altındaki devlettekiler bile sinsi sinsi haritalarında “bu şehirler bizim şehrimiz” demeler. Hatay’ı resmen haritalarında kendilerine ait göstermekte ısrar edenler ve bunları resmi devlet internetinde göstermeler neyin nesi ki?
Biz hâlâ, deve kuşunun başını kuma soktuğu gibi görememekte direnmekte devam ederken…
Emelleri yavaş yavaş olmakta iken, birden hızlandırarak gerçekleştirme yolunu tutmuş olmuyorlar mı?
***
Bugünün Orta Doğu’sunda olanların ana noktası budur esasında.
Haçlı zihniyetinin soy kırımı yanında esas gaye Amerika ve yandaşlarının petrol sahipliği ve petrolden de kıymetli olan “SU”ya hâkim olmak İsrail’i ve oturacakları Orta Doğu’da bolca suya kavuşturmak!..
Sadece Orta Doğu değil, buralar halledilince Orta Asya’ya kadar uzanacak emeller!..
Köşe bitmeden vurgulayabileceğim bir belgeyi özetleyeyim de siz değerlendiriverin görüşünüze göre…
***
1950 yılları içinde okuyup hayal sandığımız. Bir Amerikan profesörünün makalesinden;
“…Siz Emperyalist ve komünizm diye düşman görünenlere bakmayın. Aralarında ki gizli kırmızı telefonlarla dostluk kuranların emeli var. Amerika Ortadoğu petrol ve Anadolu ırmaklarına sahip olmak, Rusya ise boğazlar, Anadolu kuzey doğusu ve Akdeniz’e inişe sahip olma paylaşımı içindedirler…
1950’li yıllarda Amerika Kongresi’nde Marshall Planı çerçevesinde konuşuluyor...
Bazı üyeler; Komünizme karşı direnen... Türkiye’ye... Yapılan yardımların artırılmasını ısrarla istiyorlar...
Bunları dinleyen Dış İşleri Bakanı, John Foster Dallas hiçbir şeyden anlamadıklarını ifade ile, bir örnek veriyor. “Bir kişi nehire balık avlamaya giderken oltasına bir yem koyar...
Oltaya takılan balığa yeniden yem vermenin anlamı yoktur!..
Eğer balık oltadan kurtulmak isterse! Siz de çubuğu sallayarak balığın, hem kurtulmasını önlersiniz!
Hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz..
Yok eğer balık uslu durup, size problem çıkarmıyorsa!
Siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...”
Büyük istekle girmeye çabalayıp demokrasi ve hürriyet aleyhine olanları bile kabullenmeye zorlandığımız AB yönetmenliğinde resmen yazılı olan bir maddeyi okudu dört gün evvel bir dış işleri bilgilerine sahip bayanımız Flaş TV’de..
“…Türkiye’deki Fırat ve Dicle nehirleri ile üzerinde ki barajlar beynelmilel kurul tarafından işletilecektir…” Bayan ilave ediyor. “bakın işletilebilir, olabilir değil, --İşletilecektir.- deniliyor. Bizimkiler bunu görmezden mi geliyor?
***
Daha çoook deyimler var resmi ağız veya kâğıtlarda…
Köşe bitti belki ilerde tekrarlarken bir noktayı tekrarlamak isterim..
Esas gaye Filistin, Lübnan, Irak, Afganistan’a demokrasi değil Müslüman kıyımı ve petrol için girip, başlayan insanlık dışı yeni hamlelerle…
Sıra Suriye ve İran’a gelip de
Zapt olunursa…
Sıra kimde siz düşünün gayri!.”
***
Değişen bir husus var mı dedim ama aslında var ve sadece şekil değişimi!
Osmanlıyı yok etmekte muvaffak olmak için vapur armağan edip Sivastopol’ü toplayarak istenmeyen savaşa soktukları gibi…
Şimdi Suriye olaylarına karıştırmayı, füze başlığı verip İran’la tutuşturmayı daha ön plana almaları…
Hele yabancılara gayrimenkul satışlarında ki orantı yükseltilişi!
Dön dolaş aynı dolaptasınız fark eden yok…
***
Sağlık ve esenlik içinde, sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
***
Not: Konya Tarihi Sanayi Mektebi binasında okuyanların yıllık toplantısı 27 Mayıs 2012 Pazar günü sabahından itibaren 1. Organize Sanayii Kayahan Sanayi binasında yapılacaktır.
O gün Meram Meslek Lisesi önünden vasıta kalkacaktır. Şimdiye kadar iştirak etsin etmesin bu binada tüm öğretmen ve okuyanlar davetlidir.