Telefonda dostum stres içinde konuşuyordu. Selam ve hal hatır sonrası patladı “Bu ne kardeşim. ‘Dediğum dedik. Çaldığım düdük” “Gınâ getiriyor insana” derken baya kızgın bir söyleşimi vardı.
“Dur hele ne oldu ki sakin ol anlayalım derdini Karadeniz’de gemilerin mi battı?” derken sözümü keserek
“Senin haberin yok galiba! Çayları hazırla da karşılıklı konuşalım” diyerek kapattı.
***
Çayları yudumlarken hâlâ stresini atamamıştı ki hareketlerinde bir sertlik vardı.
“Anlat bakalım derdin ne? Derdini söylemeyen derman aramaz” deyince
“Yok, yahu. Dert kendimin değil. Bu vatanda güvenilir çalışkan bürokratların yıllardır özel keyifler için yerinden oynatılıp bedbinliğe sebebiyet vermelerine yol açmak işlemi”
“Eee. Ne olmuş kim kime kış demiş? Anlatsana şunu. Adamı meraklandırma” dediğim de
“Anlatacam anlatacam. Şu yalancı dünyada doğruluk çalışkanlık yerine çeşitli istemlerle yıllardır bürokratlar yerlerinden edilir. Bunu sadece bugünkü iktidar kadar dünküler de daniskasını yapmışlardır.
Hani hatırlarsın. 1998’de senin Numune’de ki kendilerinin getirdiği başhekimi asaleten tayininin bir saat sonrası istifasını istediklerini tenkit etmenle gazeteyi tehdide alanlar ve senin gazeteden ayrılışını unutmamışındır.
O zaman oldu da şimdi duruldu mu? Hâlâ ‘dediğim dedük. Çaldığım düdük’ tayinleri ısrarla devam etmekte.
Bir dairemizin başmüdürü vardı çalışkan ve teşkilatı için hamleler yapmıştı adamı sebepsiz yere tayin ettiler başka yere. Dava neticesi tekrar geldi ama yine tayin, yine dava neticesi derken dört defa yerinden oynattılar. Sonunda pes deyip bir daha dava açmadı ama tahminim o çalışkanlığın özlemi kalmamıştır kendisinde…”
“Biliyorum bu hususta değinmiştim o zamanlar şimdi kim kime kış dedi? Kim kimin keçilerini ürküttü veya günah keçileri oluşturdu ki?” diye sözünü kestiğimde devam etti.
Aynı o bürokrat gibi bir bürokratımızda dört kere tayin dava tayin dava olurken şimdi baktılar ki olmayacak. En iyi çare hakkında hiçbir şikâyet, soruşturma olmadığı halde müfettiş göndererek kılı kırk yarıp bir şeyler bulma çabası içinde iken birde Diyarbakır’a geçici görevle gönderiverdiler…”
“Kim Bu bürokrat?” sözüme…
Kim olacak kendilerinin iş başına getirdiği makamını yeni tayin dolayısıyla çiçeklerle donatanların hangileri ise. Bilhassa Konya- Antalya yolunun yıllardır sürüncemede kalan yeni güzergâhını o yıl içinde bitirirken üstelik program ve ödeneği yokken bir kısmını da bölünmüş yol haline getirip devamını programa koyduran. Ama nedense Mersin’e tayini çıkınca bunların programdan çıkması ve diğer yol çalışmalarının gevşemesi!
Davayı kazanınca tekrar geldiğinde yine çalışmaları hızlandırıp Konya-Ankara yolunun Kulu kavşağına kadar bölünmüş yol olarak tamamlaması olmuştu ama…
Yine “Dediğim dedük. Çaldığım düdük” havası içinde Önce Antalya’ya, bir ay sonra da Kayseri’ye tayin edilmesi.
Tekrar dava neticesi dördüncü defa Ankara’ya tayin ve Danıştay kararı ile tekrar Konya..”
“Anladım. Sen Karayolları 3. Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp’dan bahsediyorsun.
İyi ama geldiğinde ziyaret emiştim odası AK parti İl, İlçe başkanları, Belediye başkanları, Sendika ve sivil kuruluşların çiçekleri ile donatılmıştı. Basınımız gelmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etmişlerdi. Hatta AK Parti İl Gençlik Kolları Üyeleri neşeli bir ortamda beraber yemek yerlerken bendenizi de davet etmişlerdi.
Dahası da var. KTO, KSO, MÜSİAD heyetleri ziyaret ederek çalışmalarını övgü içinde Konya’ya yaptığı hizmetlere teşekkürlerini belirttiklerini Medya yolu ile de halkoyuna duyurmuşlardı. Ne oldu ki şimdi?” söylemime…
“Daha ne olsun ki? O takdir edenler duradursun. Ve onlar şimdi kenara çekilip seyreder halde olsun evvelki takdir ettikleri Konya için çalışan Bürokrat, Kaymakam ve Valilerin gidişinde koltuklarından devinmeyenler. Konya ya hizmet yapanların arkasını aramazken…
YHT açılış töreni sırasında kim olduğunu tanıyamamışlar ama ya Bakan veya Karayolları Genel Müdürü olarak hangisi ise?
Haşmet beyefendiye sert bir şekilde “Seni Diyarbakır’a gönderiyorum” dediğine kulak misafiri olanlar olmuş.
Neticede, beşinci defa yerinden oynatılıp geçici görevle Diyarbakır’a gönderirken birde davayı kazanma günü akabinde üç müfettiş göndererek didik didik hata buldurma yoluna gitmişler.
“Yapma yahu. Daha Ramazan içinde görüşüp yollar hakkında bilgi almak istemiştim. Bir emare yoktu.”
Sen öyle gör. İşin içinde perde arkaları var. İşlerine gelmezsen oradan oraya dans ettirirler adamı.”
Dostun söylediği yollamanın hakikat olduğunu öğrendim ve işin aslı nedir bundan AK Partinin ne derece ilgisi olabilir veya olmayabilir öğreneyim düşüncesi ile…
Bendenize daima “Ahmet Abi..” diyerek saygısını esirgemeyen ve çalışkanlığını müşahede ettiğim AK Parti Konya İl Başkanı Sayın Ahmet Sorgun’dan öğrenmek isteyerek sekretarya yolu ile randevu istedim.
“Parti ile ilgisi olup olmayan bir olay intikal etti. İşin aslını Sayın başkandan öğrenmek ona göre yazmak isterim. Lütfen acilen bir randevu beklemekteyim” dedimse de beş gündür bir arayan soran bile olmayınca. Dostun isteği ve müsaadesi ile sizlere sunmuş oldum.
Olayın perde arkası hiçte iyi kabullenilebilecek bir olay olmamakta. Tabii anlatılan doğru ise…
Köşem dolduğu için bu anlatılanı sizlere gelecek yazım da inşallah sunarken, doğru olup olmadığını da ilgililerin ilgilenmesi ile açıklık getirileceği kanısındayım.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
“Dur hele ne oldu ki sakin ol anlayalım derdini Karadeniz’de gemilerin mi battı?” derken sözümü keserek
“Senin haberin yok galiba! Çayları hazırla da karşılıklı konuşalım” diyerek kapattı.
***
Çayları yudumlarken hâlâ stresini atamamıştı ki hareketlerinde bir sertlik vardı.
“Anlat bakalım derdin ne? Derdini söylemeyen derman aramaz” deyince
“Yok, yahu. Dert kendimin değil. Bu vatanda güvenilir çalışkan bürokratların yıllardır özel keyifler için yerinden oynatılıp bedbinliğe sebebiyet vermelerine yol açmak işlemi”
“Eee. Ne olmuş kim kime kış demiş? Anlatsana şunu. Adamı meraklandırma” dediğim de
“Anlatacam anlatacam. Şu yalancı dünyada doğruluk çalışkanlık yerine çeşitli istemlerle yıllardır bürokratlar yerlerinden edilir. Bunu sadece bugünkü iktidar kadar dünküler de daniskasını yapmışlardır.
Hani hatırlarsın. 1998’de senin Numune’de ki kendilerinin getirdiği başhekimi asaleten tayininin bir saat sonrası istifasını istediklerini tenkit etmenle gazeteyi tehdide alanlar ve senin gazeteden ayrılışını unutmamışındır.
O zaman oldu da şimdi duruldu mu? Hâlâ ‘dediğim dedük. Çaldığım düdük’ tayinleri ısrarla devam etmekte.
Bir dairemizin başmüdürü vardı çalışkan ve teşkilatı için hamleler yapmıştı adamı sebepsiz yere tayin ettiler başka yere. Dava neticesi tekrar geldi ama yine tayin, yine dava neticesi derken dört defa yerinden oynattılar. Sonunda pes deyip bir daha dava açmadı ama tahminim o çalışkanlığın özlemi kalmamıştır kendisinde…”
“Biliyorum bu hususta değinmiştim o zamanlar şimdi kim kime kış dedi? Kim kimin keçilerini ürküttü veya günah keçileri oluşturdu ki?” diye sözünü kestiğimde devam etti.
Aynı o bürokrat gibi bir bürokratımızda dört kere tayin dava tayin dava olurken şimdi baktılar ki olmayacak. En iyi çare hakkında hiçbir şikâyet, soruşturma olmadığı halde müfettiş göndererek kılı kırk yarıp bir şeyler bulma çabası içinde iken birde Diyarbakır’a geçici görevle gönderiverdiler…”
“Kim Bu bürokrat?” sözüme…
Kim olacak kendilerinin iş başına getirdiği makamını yeni tayin dolayısıyla çiçeklerle donatanların hangileri ise. Bilhassa Konya- Antalya yolunun yıllardır sürüncemede kalan yeni güzergâhını o yıl içinde bitirirken üstelik program ve ödeneği yokken bir kısmını da bölünmüş yol haline getirip devamını programa koyduran. Ama nedense Mersin’e tayini çıkınca bunların programdan çıkması ve diğer yol çalışmalarının gevşemesi!
Davayı kazanınca tekrar geldiğinde yine çalışmaları hızlandırıp Konya-Ankara yolunun Kulu kavşağına kadar bölünmüş yol olarak tamamlaması olmuştu ama…
Yine “Dediğim dedük. Çaldığım düdük” havası içinde Önce Antalya’ya, bir ay sonra da Kayseri’ye tayin edilmesi.
Tekrar dava neticesi dördüncü defa Ankara’ya tayin ve Danıştay kararı ile tekrar Konya..”
“Anladım. Sen Karayolları 3. Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp’dan bahsediyorsun.
İyi ama geldiğinde ziyaret emiştim odası AK parti İl, İlçe başkanları, Belediye başkanları, Sendika ve sivil kuruluşların çiçekleri ile donatılmıştı. Basınımız gelmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etmişlerdi. Hatta AK Parti İl Gençlik Kolları Üyeleri neşeli bir ortamda beraber yemek yerlerken bendenizi de davet etmişlerdi.
Dahası da var. KTO, KSO, MÜSİAD heyetleri ziyaret ederek çalışmalarını övgü içinde Konya’ya yaptığı hizmetlere teşekkürlerini belirttiklerini Medya yolu ile de halkoyuna duyurmuşlardı. Ne oldu ki şimdi?” söylemime…
“Daha ne olsun ki? O takdir edenler duradursun. Ve onlar şimdi kenara çekilip seyreder halde olsun evvelki takdir ettikleri Konya için çalışan Bürokrat, Kaymakam ve Valilerin gidişinde koltuklarından devinmeyenler. Konya ya hizmet yapanların arkasını aramazken…
YHT açılış töreni sırasında kim olduğunu tanıyamamışlar ama ya Bakan veya Karayolları Genel Müdürü olarak hangisi ise?
Haşmet beyefendiye sert bir şekilde “Seni Diyarbakır’a gönderiyorum” dediğine kulak misafiri olanlar olmuş.
Neticede, beşinci defa yerinden oynatılıp geçici görevle Diyarbakır’a gönderirken birde davayı kazanma günü akabinde üç müfettiş göndererek didik didik hata buldurma yoluna gitmişler.
“Yapma yahu. Daha Ramazan içinde görüşüp yollar hakkında bilgi almak istemiştim. Bir emare yoktu.”
Sen öyle gör. İşin içinde perde arkaları var. İşlerine gelmezsen oradan oraya dans ettirirler adamı.”
Dostun söylediği yollamanın hakikat olduğunu öğrendim ve işin aslı nedir bundan AK Partinin ne derece ilgisi olabilir veya olmayabilir öğreneyim düşüncesi ile…
Bendenize daima “Ahmet Abi..” diyerek saygısını esirgemeyen ve çalışkanlığını müşahede ettiğim AK Parti Konya İl Başkanı Sayın Ahmet Sorgun’dan öğrenmek isteyerek sekretarya yolu ile randevu istedim.
“Parti ile ilgisi olup olmayan bir olay intikal etti. İşin aslını Sayın başkandan öğrenmek ona göre yazmak isterim. Lütfen acilen bir randevu beklemekteyim” dedimse de beş gündür bir arayan soran bile olmayınca. Dostun isteği ve müsaadesi ile sizlere sunmuş oldum.
Olayın perde arkası hiçte iyi kabullenilebilecek bir olay olmamakta. Tabii anlatılan doğru ise…
Köşem dolduğu için bu anlatılanı sizlere gelecek yazım da inşallah sunarken, doğru olup olmadığını da ilgililerin ilgilenmesi ile açıklık getirileceği kanısındayım.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…