Davutoğlu: Işid Tehlikesini Ortaya Çıkaran Suriye Rejiminin Ta Kendisidir

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye'de Beşşar Esed güçleri tarafından geri alınmak üzere yeniden kuşatıldığı belirtilen Halep'in düşmesi durumunda Türkiye'nin çok ciddi şekilde kaygılandırıcı büyük bir mülteci sorunu ile karşı karşıya...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye'de Beşşar Esed güçleri tarafından geri alınmak üzere yeniden kuşatıldığı belirtilen Halep'in düşmesi durumunda Türkiye'nin çok ciddi şekilde kaygılandırıcı büyük bir mülteci sorunu ile karşı karşıya kalabileceklerini söyledi. Güvenli bölgeyi de bu yüzden istediklerini söyleyen Davutoğlu, "IŞİD tehlikesini ortaya çıkaran Suriye rejiminin saldırılarıdır ve Suriye rejiminin ta kendisidir çünkü Suriye rejimi havadan bombaladığı yerlerde, Halep ve civarında, Rakka'da, Telabyat'ta önce Suriye rejimi havadan bombaladı, IŞİD teröristleri de karadan girdi. Şimdi yine IŞİD'in ortaya çıkardığı konjonktür nedeniyle Esad rejimi Halep'e dönük baskılarını artırdı" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanlığı'nda düzenlenen Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek gazetecilere açıklama yaptı. Görüşmede çok kapsamlı brifing aldıklarını söyleyen Davutoğlu, Necdet Özel’in, 29 Eylül’de de Bakanlar Kurulu'na tezkere öncesinde genel bir bilgilendirme yaptığını aktardı. Bugün de planlı bir şekilde Milli Güvenlik Kurulu üyesi bakanlarla birlikte Genelkurmay Başkanlığını ziyaret ettiklerini belirten Davutoğlu, "Genelkurmay Başkanımızla kuvvet komutanlarımızla bütün komutanlarımızla birlikte herhalde 4 saati aşkın bir süre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları, imkan ve kapasitesi, Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçları anlamında çok kapsamlı bir istişare imkanı oldu. Ben her şeyden önce Genelkurmay Başkanımıza, bütün komutanlarımıza teşekkür ediyorum. Çok iyi bir hazırlık, çok detaylandırılmış ve gelecek projeksiyonu son derece iyi tespit edilmiş bir çalışma sundular. Bu aslında güzel bir geleneği de başlatacağına ümit ettiğim adım oldu” diye konuştu.

Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Başbakan Davutoğlu, Suriye'de Beşşar Esed güçlerinin Halep'i kuşattığı hatırlatılarak, şehrin Esed güçlerinin eline geçmesi halinde Türkiye'ye yeni bir göç dalgası bekleyip beklemediği soruldu. Halep'teki gelişmeleri kaygıyla takip ettiklerini, sürekli olarak istihbarat aldıklarını dile getiren Davutoğlu, "Düşme noktasında olduğu söylenemez. O noktada olmasa bile, çok yoğun bir baskı altında. Aslında bu büyük bir sınav ve uluslararası topluma açık söyleyeyim: Çifte standartlı tavrının da bir göstergesi Esad rejimi, biz hep uyarıyorduk, uluslararası toplumun dikkatinin Irak'a ve Kobani'ye, belli bir bölgeye ve sembolik olarak da tek bir şehre odaklanmasından istifade ederek, Hama civarında belli şehirlerde, çok büyük katliamlar yaptı. Son bir ay içinde, onu biz bütün müttefiklere anlatmaya çalıştık. İdlip civarındaki saldırılarını yoğunlaştırdı. Halep'in etrafındaki, özellikle kuzeydoğu ve batı Halep'teki Özgür Suriye Ordusu'na ait olan bölgeleri de kuşatarak, havadan varil bombalarıyla bombalayarak, büyük katliamlar yaparak saldırılarını sürdürüyor. Tüm bunlar uluslararası basında görülmüyor. Uluslararası toplumda kimsenin 'Halep'e nasıl destek verilecek?' diye bir çağrıda da bulunmuyor. Koalisyon unsurlarının, Esed'e yönelik açık ve net bir tutumla 'bu saldırıları durdurmazsanız, şu askeri tehditte bulunurum' dediğine de şahit olmadık. Suriye halkı 3,5 yıldır zulüm altında, onurlu bir direniş sergiliyor ve bu direnişin de sembol şehri Halep. Halep'in düşmesi durumunda gerçekten Türkiye olarak bizi de çok ciddi şekilde kaygılandıran büyük bir mülteci sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Onun için biz 'güvenli bölge' talep ediyorduk. Onun için 'sadece IŞİD değil, Esed rejimine karşı da tedbir alınmalı' diyorduk. IŞİD tehlikesini ortaya çıkaran Suriye rejiminin saldırılarıdır ve Suriye rejiminin ta kendisidir çünkü Suriye rejimi havadan bombaladığı yerlerde, Halep ve civarında, Rakka'da, Telabyat da önce Suriye rejimi havadan bombaladı, IŞİD teröristleri de karadan girdi. Şimdi yine IŞİD'in ortaya çıkardığı konjonktür nedeniyle Esad rejimi Halep'e dönük baskılarını artırdı. Dünyanın artık bu tutumundan, uluslararası toplumun bu aymazlıktan kurtulması ve Suriye yönetimine karşı açık ve net tavrını ortaya koyması lazım. Tabii böyle bir mülteci akını olmasını istemeyiz, arzu etmeyiz, bu konuda da taraflarla temaslarımız, bilgi paylaşımlarımız sürüyor. Suriye halkının da kolay bir şekilde IŞİD'e de Esad'a da teslim olmayacak nitelikte onurlu mücadelesini sürdüren bir Suriyeli halk var. Ümit ederiz, bu direnişlerinde başarılı olurlar." ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Bir gazetecinin görüşmede çözüm süreci, bedelli askerlik ve Jandarma'nın İçişleri Bakanlığına bağlanması konularının gündeme gelip gelmediğini sorması üzerine Davutoğlu, "Bugün esas itibarıyla spesifik konulardan daha çok, silahlı kuvvetlerimizin değişen uluslararası ve bölgesel konjonktürdeki yapılanması ve ihtiyaçlarının tespiti üzerine durduk. Ama tabii bu konularda gerek benim Genelkurmay Başkanımla yaptığım ikili görüşmede -ki sadece bugün değil, geçen hafta da ondan önce de haftalık görüşmelerimizde gündeme gelmiş konulardır - bu konularda çok açık bir şekilde Genelkurmay Başkanlığımızın hem ihtiyaçlarını, hem taleplerini her zaman dinliyoruz. Fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bakanlar Kurulu'nda dün mayınlı bölgelerle ilgili çalışmamız oldu. Yine silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarına cevap verecek mahiyette iletilen konuları her düzeyde ele alıyoruz. Çözüm süreci konusunda yine Genelkurmay Başkanımızla görevi alır almaz çözüm süreci mekanizması içinde zaten bunları hep paylaştık. Tutumumuz, bütün kamuoyu tarafından bilindiğinin çok ötesinde, tabii Genelkurmay Başkanımız tarafından hem biliniyor hem takip ediliyor. Çözüm süreci, Türkiye'de milli birlik ve beraberliği temin edecek ve şiddeti, terörü sonlandıracak bir projenin adıdır. Bu anlamda da nasıl bir kademelendirilmiş bir şekilde bu hedefe ulaşılacağı konusunda da sürekli istişare halindeyiz. Kamu düzeni konusunda ise güvenlik birimlerimiz hem emniyetimiz hem jandarmamız hem de silahlı kuvvetlerimiz, kamu düzenini sağlama konusunda siyasi otoritenin verdiği talimatları uygun şekilde Türkiye'nin her yerinde görevini yürütmektedir, bu konuda herhangi bir farklı kanaat yok." dedi.

JANDARMA'NIN İÇİŞLERİNE BAĞLANMASI

Davutoğlu, Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması konusunda ise şöyle konuştu: "Jandarma Genel Komutanlığı şu anda da yasal olarak zaten İçişleri Bakanlığına bağlı bir kuruluştur ancak daha önceki uygulamalarda ki bugün Genelkurmay Başkanımızla bu konuları da paylaştık, maalesef bu yasal çerçeveler tam istenilen ölçüde hayata geçirilemediği noktalar oldu. Bu yaptığımız çalışmayla bir anlamda bunlar daha açık bir şekilde, bu bağlı olma niteliği açık bir şekilde tanımlanıyor. Bununla ilgili atılacak adımlar çerçevesinde de İçişleri Bakanlığımızda çalışmalar devam ediyor. Temel perspektif itibarıyla da İçişleri Bakanlığımıza bağlı olan jandarma komutanlığımızın kıyafetiyle toplumsal olaylara müdahale kapasitesiyle bu müdahaledeki tutumuyla ve bu müdahale esnasındaki, süreç esnasındaki etkinliğiyle İçişleri Bakanlığımıza entegre bir yapıda çalışmaları yürütmesi ama askeri niteliği itibarıyla barış dışındaki dönemlerde de askeri nitelikli görevlerde de silahlı kuvvetlerimizin bir parçası olacaktır. Mülki görevlerde ise İçişleri Bakanlığımızın denetimiyle tayiniyle atamasıyla İçişleri Bakanlığımıza bağlı ve İçişleri Bakanlığımızın bünyesinde olacak. Çalışmalarda da İçişleri Bakanlığı bünyesinde yapılacak."

BEDELLİ ASKERLİK

Son olarak bedelli askerlik konusunda değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, "Silahlı kuvvetlerimizin imkan ve kapasitesine göre de bedelli konusunda da Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldikçe bu konuları ele alıyoruz. Bu çerçevede de yeni bir gelişme olduğunda paylaşılır ancak bölgedeki konjonktür herkesçe malum. Hepimiz bu perspektifi de göz önünde bulundurarak atılabilecek adımları birlikte değerlendireceğiz. Toplantının ana gündemi bu değildi. Gerektiğinde Milli Güvenlik Kurulu'nda ve diğer alanlarda da bunlar ele alınıyor ama bugün üzerinde durduğumuz konu, kurumsal olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin en etkin, en esnek ve gelişmiş kapasiteyle dünya ölçeğinde en üst kapasiteye sahip silahlı kuvvetler arasına girmesi için önümüzdeki dönemde atılacak adımlardır." diye konuştu. CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri