Sevgili çocuklar,
Sizi sevmişler, sizi saymışlar ve sizi davet etmişler.
Bize düşen, davet edildiğimiz (çağrıldığımız) yere gitmektir.
Bu davet sevinçli bir günün paylaşımına da olur, üzüntülü bir günün paylaşımına da…
“Çünkü sevinçler paylaşılınca artar, üzüntüler paylaşılınca azalırmış”
Arkadaşınız sizi oyun oynamaya davet edebilir,
Anneniz eve veya yemek yemeye…
Babanız size elbise, ayakkabı almaya…
Öğretmeniniz sizi derse çağırıyor olabilirler.
Bunların çağrılarına uymak bizim yararımızadır. Bu davet sonunda bize maddi veya manevi değerler kazandıracaklardır. Ya elbisemiz olacak veya bilgimiz.
Kötü arkadaşların sizi kötülük yapmaya çağırması da mümkündür.
“Arkadaşım gel sigara içelim, gel içki içelim, kumar oynayalım, falanca arkadaşı seninle birlikte dövelim” gibi…
O zaman o çağrıya gitmemek gerekir.
Yoksa kötülük yapanın yükleneceği suç ve vebal (sorumluluk) sizin de sırtınıza yüklenir.
BİR DAVETTE ALLAH’DAN
Bizleri yoktan yaratan, koruyup gözeten ve bizi her türlü nimetleriyle besleyen yaratıcımız da bizi davet edebilir.
Edebilir değil, aslında her gün etmektedir.
Ne zaman mı? Siz böyle bir davet duymadınız mı?
Nasıl duymazsınız?
Bu davetler bizlere alışkanlık yaptığından dikkatimizden kaçmaktadır.
İyi dikkat edin… Hem de her gün beş kere Allah bizi kurtuluşa ve mutluluğa çağırmaktadır. Nasıl mı?
Tabii ki cami minarelerinden okunan ezanlarla…
O ezanlar insanlara ve özellikle de Müslümanlara bir davettir.
O davete gidenler mutluluğa erer, davete kulaklarını tıkayanlar sorumlu olurlar.
EZAN NE DİYOR
Ezana dikkat edin ve ne dediğini, bize ne söylemek istediğini anlamaya çalışın.
Bakın isterseniz ezanın bizi nereye davet ettiğini birlikte inceleyelim.
Allahu ekber (dört kere)
Allah en büyüktür, (Allah’tan büyük, hiçbir şey yoktur)
Eşhedü enla ilahe illallah (iki kere)
Ben şahitlik (tanıklık) ederim ki Allah’tan başka tapacak ilah yoktur.
Eşhedü enne Muhammedün rasülullah (iki kere)
Ben şahitlik ederim ki Muhammet Allah’ın elçisidir.
Hayyales selah (iki kere)
Haydi, salaha (kurtuluşa) gelin.
Hayyalel felah (iki kere)
Haydi, mutluluğa gelin
La ilahe illallah
Allah’tan başka tapacak ilah yoktur.
Gördünüz mü daveti…
Ben Müslüman’ım diyenler, Allah’ın günde beş kere yaptığı bu davete katılırlar.
Bu onların bu dünyada ve ahirette her türlü sıkıntıdan kurtulmalarını ve mutlu olmalarını sağlayacaktır.
ARAPÇA BİLEN TÜRK
Ülkemizde yaşayan Türk’ün biri hac veya Umre (ziyaret) için Hicaz’a (Arabistan) gitmiş. Görevlerini yapmış ve bir müddet sonra ülkemize dönmüş.
Kendisini tebrik için ziyarete giden ve “Oralarda neler gördün. Hele bir anlat” diyen dost ve arkadaşlarına;
“Oralar çok güzel yerlerdi” demiş.
Mekke’de hazret-i İbrahim’in oğlu hazreti İsmail’le birlikte yaptığı yeryüzünün ilk mescidi olan Kâbe’yi ziyaret ettim.
Medine’ye gittim. Peygamberimizin mescidini ve onun kabrini ziyaret ettim. Namazlar kıldım, dualar ettim” dedikten sonra;
“Meğer ben Arapçayı biliyormuşum, arkadaşlar(!)”
“Okunan ezanlarını anlıyordum ama konuşmalarını anlayamıyordum” demiş.
Sizi sevmişler, sizi saymışlar ve sizi davet etmişler.
Bize düşen, davet edildiğimiz (çağrıldığımız) yere gitmektir.
Bu davet sevinçli bir günün paylaşımına da olur, üzüntülü bir günün paylaşımına da…
“Çünkü sevinçler paylaşılınca artar, üzüntüler paylaşılınca azalırmış”
Arkadaşınız sizi oyun oynamaya davet edebilir,
Anneniz eve veya yemek yemeye…
Babanız size elbise, ayakkabı almaya…
Öğretmeniniz sizi derse çağırıyor olabilirler.
Bunların çağrılarına uymak bizim yararımızadır. Bu davet sonunda bize maddi veya manevi değerler kazandıracaklardır. Ya elbisemiz olacak veya bilgimiz.
Kötü arkadaşların sizi kötülük yapmaya çağırması da mümkündür.
“Arkadaşım gel sigara içelim, gel içki içelim, kumar oynayalım, falanca arkadaşı seninle birlikte dövelim” gibi…
O zaman o çağrıya gitmemek gerekir.
Yoksa kötülük yapanın yükleneceği suç ve vebal (sorumluluk) sizin de sırtınıza yüklenir.
BİR DAVETTE ALLAH’DAN
Bizleri yoktan yaratan, koruyup gözeten ve bizi her türlü nimetleriyle besleyen yaratıcımız da bizi davet edebilir.
Edebilir değil, aslında her gün etmektedir.
Ne zaman mı? Siz böyle bir davet duymadınız mı?
Nasıl duymazsınız?
Bu davetler bizlere alışkanlık yaptığından dikkatimizden kaçmaktadır.
İyi dikkat edin… Hem de her gün beş kere Allah bizi kurtuluşa ve mutluluğa çağırmaktadır. Nasıl mı?
Tabii ki cami minarelerinden okunan ezanlarla…
O ezanlar insanlara ve özellikle de Müslümanlara bir davettir.
O davete gidenler mutluluğa erer, davete kulaklarını tıkayanlar sorumlu olurlar.
EZAN NE DİYOR
Ezana dikkat edin ve ne dediğini, bize ne söylemek istediğini anlamaya çalışın.
Bakın isterseniz ezanın bizi nereye davet ettiğini birlikte inceleyelim.
Allahu ekber (dört kere)
Allah en büyüktür, (Allah’tan büyük, hiçbir şey yoktur)
Eşhedü enla ilahe illallah (iki kere)
Ben şahitlik (tanıklık) ederim ki Allah’tan başka tapacak ilah yoktur.
Eşhedü enne Muhammedün rasülullah (iki kere)
Ben şahitlik ederim ki Muhammet Allah’ın elçisidir.
Hayyales selah (iki kere)
Haydi, salaha (kurtuluşa) gelin.
Hayyalel felah (iki kere)
Haydi, mutluluğa gelin
La ilahe illallah
Allah’tan başka tapacak ilah yoktur.
Gördünüz mü daveti…
Ben Müslüman’ım diyenler, Allah’ın günde beş kere yaptığı bu davete katılırlar.
Bu onların bu dünyada ve ahirette her türlü sıkıntıdan kurtulmalarını ve mutlu olmalarını sağlayacaktır.
ARAPÇA BİLEN TÜRK
Ülkemizde yaşayan Türk’ün biri hac veya Umre (ziyaret) için Hicaz’a (Arabistan) gitmiş. Görevlerini yapmış ve bir müddet sonra ülkemize dönmüş.
Kendisini tebrik için ziyarete giden ve “Oralarda neler gördün. Hele bir anlat” diyen dost ve arkadaşlarına;
“Oralar çok güzel yerlerdi” demiş.
Mekke’de hazret-i İbrahim’in oğlu hazreti İsmail’le birlikte yaptığı yeryüzünün ilk mescidi olan Kâbe’yi ziyaret ettim.
Medine’ye gittim. Peygamberimizin mescidini ve onun kabrini ziyaret ettim. Namazlar kıldım, dualar ettim” dedikten sonra;
“Meğer ben Arapçayı biliyormuşum, arkadaşlar(!)”
“Okunan ezanlarını anlıyordum ama konuşmalarını anlayamıyordum” demiş.