Yuvamız yazı serisi
Yıllardır büyük propagandalarla estirilen batılılaştırma cereyanlarına rağmen, insanımız yaşayışında ve düşüncesinde bir takım değişiklikler gösterse de bu gün hâlâ milli değerlerimize sahip çıkmanın ve türlü baskılara rağmen bu değerleri korumanın gayreti içerisindedir.
2000’li yılların başlarında başlattığımız “Evlendirme çalışmalarında” de öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, hem hayret ediyor hem de bu olayları bizlere yaşatanları takdir ve tebrik ediyoruz. Asr-ı Saadette (Peygamberimizin yaşadığı asır) görebildiğimiz ve ancak o asra ait olabilir dediğimiz cinsten olaylar. Bilhassa evlilik konularında yanlış örf ve ananelere boğduğumuz bu asırda inancını yaşamakta olanları görmemiz bizi mutlu etmektedir.
BABA VE KIZI
Evlendirme hizmetlerimizin henüz yeni başladığı dönemde büroma, yanında 20 yaşındaki kızı ile bir baba geldi. Hâl hatır sorma faslından sonra, gelen arkadaşımızın bir kamu kurumunda makine mühendisi olarak çalıştığını, kendisinin aslen Adanalı olduğunu ancak iş yerinin Ankara’da bulunduğunu söyledikten sonra; “Nevzat bey, bu kızımdır. Sizin bir evlendirme bürosu kurduğunuzu duyduk ve kızımı size kaydettirmeye geldik.” dedi.
Evlenme büroma gelen gelin adaylarımın büyük çoğunluğu yanında bir kız arkadaşını yâda annesi alarak gelirler. Bir kısmı da bu müracaatın gizli tutulmasını tembih eder, ev halkının müracaattan haberi olmadığını söylerler. Burada ise bambaşka bir şekil alıyor, bir baba 20 yaşında kızını bizzat gelerek kaydettiriyordu.
Benim şaşkınlığımı fark eden kız babası arkadaşımız sözlerine devamla; “Nevzat bey elbette kızımın yaşı henüz küçüktür ve kendisine talipleri de gelmektedir. Bizim size müracaatımızın sebebi, kızıma gelip de talip olan damat adaylarından birisine değil, özelliklerini baştan bileceğimiz bir damat adayıma –evet- demek istediğimizdendir” dedi
EŞLERDE FİKİR BİRLİĞİ
Görücü usulü evlenmelerde, delikanlı için kızın güzelliği, mahareti, öğrenimi, ailesinin asıl bir aile olup olmadığı; delikanlının öğrenimi, yakışıklılığı, mesleği, maddi imkânları ve ailesi için yine asaletine bakılır. Bu değerler uygunsa taraflar birbirlerine “evet” demekte bir sakınca görmezler. Hâlbuki evlenecek iki insanın kafa yapısı, düşüncesi, dünya görüşünün ne olup olmadığı pek araştırılmaz. Asıl yuvanın mutluluğunu ve devamlılığını sağlayacak husus, eşlerden her birinin aynı değerlere ve kutsallara inanmak, bu değerleri birlikte yaşamak arzusundan geçer.
ÇALIŞMA BAŞLIYOR
Bana kızını getirerek kaydettiren bu babanın, meseleye yaklaşımını takdirle karşıladım. Damat adayları dosyama dönerek bu gelin adayımıza ve şartlarına uyan damat adayı araştırdım. Mersin’den bekleyen bir damat adayımız vardı. 23 yaşında ve ticaretle meşgul değerli bir kardeşimiz. Baba-kız, delikanlının “aday bilgi formu”ndaki bilgilerini incelediler, fotoğrafını gördüler ve “bu olabilir” dediler.
Sıra damat adayımıza gelin adayımızı tanıtmaya gelmişti. Kızımızın resimli bilgi formunu adres ve telefonları bizde kalmak kaydıyla hazırlayarak damat adayımıza gönderdik.
Aradan bir hafta, on gün kadar bir zaman geçti. Damat adayımız telefonla bizi arayarak, gelin adayını “olumlu” bulduğunu söylüyordu. Her iki tarafında eşlerini olumlu bulması üzerine kendisine gelin adayımızın adres ve telefonlarını vererek “hayırlı olmasını” diledim.
Damat adayımız bir hafta kadar sonra Ankara’daki büromuza gelerek beni ziyaret etti. “Nişanlımı ve ailesini ziyaret ettim. Size de uğrayayım dedim” dedi. Kendisine, “kız ve ailesi hakkında kanatın nedir?” diye sordum. Damat adayımız, “Olumlu” görüşüm devam ediyor dedi.
Aradan on beş gün daha geçti. Damat adayı bu sefer anne ve babasına Ankara’ya getirerek ailelerin tanışmalarını sağladı.
Bütün bu işler bir kaç ayın içinde tamamlandı ve gençler evlendiler. Düğünlerinin ikinci aylarında Ankara’ya gelen yeni evliler, Ankara’da kızın anne ve babasında misafir olmuşlar. Bu arada bana da uğrayarak teşekkür ettiler ve bir buket çiçek getirdiler. Gelin hanım bana hemen sitemini yapıştırdı. “Beni Ankara’da bırakmadınız, uzak bir yere gönderdiniz.” dedi. Ben de kendisine; “Gelinler böyle olurlarmış zaten. Hem ağlar hem giderlermiş” dedim.
AHMET YASİN DOĞUYOR
Aradan bir yıla yakın bir zaman geçti, telefonum çaldı. Açtığımda, karşımda Mersin’deki damadımız vardı ve bana bir erkek çocukları olduğunu müjdeliyor ve adını “Ahmet Yasin” koyduklarını haber veriyordu.
Yazımın bu noktasında Ankara’dan İstanbul Sultanbeyi’ne gelin gönderdiğimiz bir kızımızın bize gönderdiği yazı özetle şu şekildedir.“Evliliğimdeki aracılığınızdan ve hizmetinizden dolayı teşekkürler ediyorum. Tavsiye de bulunduğunuz kişi ile nasip oldu, evlendim. Buna siz vesile oldunuz. Allah razı olsun. Artık yalnız değilim ve bir hayat arkadaşım var, mutluyum. İçimdeki can sıkıntısı da geçti artık ve günler daha hızlı geçmektedir. Evlenince hayatım düzene girdi, hayata daha hevesle bakmaya başladım. Her şey çok hızlı gelişti. Ama mutluyum. Evlilik hususunda insanlara yaptığınız yardımlardan dolayı tekrar teşekkür ediyorum.”
“Beyaz atlı prenslerini arayanlar ile külkedilerini bulmak isteyenlerin” buluştuğu adresten bütün bekârlarımıza, “darısı sizin başınıza” diyoruz.
Yıllardır büyük propagandalarla estirilen batılılaştırma cereyanlarına rağmen, insanımız yaşayışında ve düşüncesinde bir takım değişiklikler gösterse de bu gün hâlâ milli değerlerimize sahip çıkmanın ve türlü baskılara rağmen bu değerleri korumanın gayreti içerisindedir.
2000’li yılların başlarında başlattığımız “Evlendirme çalışmalarında” de öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, hem hayret ediyor hem de bu olayları bizlere yaşatanları takdir ve tebrik ediyoruz. Asr-ı Saadette (Peygamberimizin yaşadığı asır) görebildiğimiz ve ancak o asra ait olabilir dediğimiz cinsten olaylar. Bilhassa evlilik konularında yanlış örf ve ananelere boğduğumuz bu asırda inancını yaşamakta olanları görmemiz bizi mutlu etmektedir.
BABA VE KIZI
Evlendirme hizmetlerimizin henüz yeni başladığı dönemde büroma, yanında 20 yaşındaki kızı ile bir baba geldi. Hâl hatır sorma faslından sonra, gelen arkadaşımızın bir kamu kurumunda makine mühendisi olarak çalıştığını, kendisinin aslen Adanalı olduğunu ancak iş yerinin Ankara’da bulunduğunu söyledikten sonra; “Nevzat bey, bu kızımdır. Sizin bir evlendirme bürosu kurduğunuzu duyduk ve kızımı size kaydettirmeye geldik.” dedi.
Evlenme büroma gelen gelin adaylarımın büyük çoğunluğu yanında bir kız arkadaşını yâda annesi alarak gelirler. Bir kısmı da bu müracaatın gizli tutulmasını tembih eder, ev halkının müracaattan haberi olmadığını söylerler. Burada ise bambaşka bir şekil alıyor, bir baba 20 yaşında kızını bizzat gelerek kaydettiriyordu.
Benim şaşkınlığımı fark eden kız babası arkadaşımız sözlerine devamla; “Nevzat bey elbette kızımın yaşı henüz küçüktür ve kendisine talipleri de gelmektedir. Bizim size müracaatımızın sebebi, kızıma gelip de talip olan damat adaylarından birisine değil, özelliklerini baştan bileceğimiz bir damat adayıma –evet- demek istediğimizdendir” dedi
EŞLERDE FİKİR BİRLİĞİ
Görücü usulü evlenmelerde, delikanlı için kızın güzelliği, mahareti, öğrenimi, ailesinin asıl bir aile olup olmadığı; delikanlının öğrenimi, yakışıklılığı, mesleği, maddi imkânları ve ailesi için yine asaletine bakılır. Bu değerler uygunsa taraflar birbirlerine “evet” demekte bir sakınca görmezler. Hâlbuki evlenecek iki insanın kafa yapısı, düşüncesi, dünya görüşünün ne olup olmadığı pek araştırılmaz. Asıl yuvanın mutluluğunu ve devamlılığını sağlayacak husus, eşlerden her birinin aynı değerlere ve kutsallara inanmak, bu değerleri birlikte yaşamak arzusundan geçer.
ÇALIŞMA BAŞLIYOR
Bana kızını getirerek kaydettiren bu babanın, meseleye yaklaşımını takdirle karşıladım. Damat adayları dosyama dönerek bu gelin adayımıza ve şartlarına uyan damat adayı araştırdım. Mersin’den bekleyen bir damat adayımız vardı. 23 yaşında ve ticaretle meşgul değerli bir kardeşimiz. Baba-kız, delikanlının “aday bilgi formu”ndaki bilgilerini incelediler, fotoğrafını gördüler ve “bu olabilir” dediler.
Sıra damat adayımıza gelin adayımızı tanıtmaya gelmişti. Kızımızın resimli bilgi formunu adres ve telefonları bizde kalmak kaydıyla hazırlayarak damat adayımıza gönderdik.
Aradan bir hafta, on gün kadar bir zaman geçti. Damat adayımız telefonla bizi arayarak, gelin adayını “olumlu” bulduğunu söylüyordu. Her iki tarafında eşlerini olumlu bulması üzerine kendisine gelin adayımızın adres ve telefonlarını vererek “hayırlı olmasını” diledim.
Damat adayımız bir hafta kadar sonra Ankara’daki büromuza gelerek beni ziyaret etti. “Nişanlımı ve ailesini ziyaret ettim. Size de uğrayayım dedim” dedi. Kendisine, “kız ve ailesi hakkında kanatın nedir?” diye sordum. Damat adayımız, “Olumlu” görüşüm devam ediyor dedi.
Aradan on beş gün daha geçti. Damat adayı bu sefer anne ve babasına Ankara’ya getirerek ailelerin tanışmalarını sağladı.
Bütün bu işler bir kaç ayın içinde tamamlandı ve gençler evlendiler. Düğünlerinin ikinci aylarında Ankara’ya gelen yeni evliler, Ankara’da kızın anne ve babasında misafir olmuşlar. Bu arada bana da uğrayarak teşekkür ettiler ve bir buket çiçek getirdiler. Gelin hanım bana hemen sitemini yapıştırdı. “Beni Ankara’da bırakmadınız, uzak bir yere gönderdiniz.” dedi. Ben de kendisine; “Gelinler böyle olurlarmış zaten. Hem ağlar hem giderlermiş” dedim.
AHMET YASİN DOĞUYOR
Aradan bir yıla yakın bir zaman geçti, telefonum çaldı. Açtığımda, karşımda Mersin’deki damadımız vardı ve bana bir erkek çocukları olduğunu müjdeliyor ve adını “Ahmet Yasin” koyduklarını haber veriyordu.
Yazımın bu noktasında Ankara’dan İstanbul Sultanbeyi’ne gelin gönderdiğimiz bir kızımızın bize gönderdiği yazı özetle şu şekildedir.“Evliliğimdeki aracılığınızdan ve hizmetinizden dolayı teşekkürler ediyorum. Tavsiye de bulunduğunuz kişi ile nasip oldu, evlendim. Buna siz vesile oldunuz. Allah razı olsun. Artık yalnız değilim ve bir hayat arkadaşım var, mutluyum. İçimdeki can sıkıntısı da geçti artık ve günler daha hızlı geçmektedir. Evlenince hayatım düzene girdi, hayata daha hevesle bakmaya başladım. Her şey çok hızlı gelişti. Ama mutluyum. Evlilik hususunda insanlara yaptığınız yardımlardan dolayı tekrar teşekkür ediyorum.”
“Beyaz atlı prenslerini arayanlar ile külkedilerini bulmak isteyenlerin” buluştuğu adresten bütün bekârlarımıza, “darısı sizin başınıza” diyoruz.