Dalkavuklar var oldukça kendisini doğru zanneder kifayetsizler.
**
İşte yazıyorum, kaleminin ucu üzerine alınana açıktır.
Çizmeden önce onursuzların resmini, haysiyet cellatlarını, bizlere gösterilenlerin birer yalan olduğunu bilelim.
**
Birkaç kez iner zengin, fakirin sofrasına onu daha iyi sömürmek için. İyiliğe dair ne varsa iyi değildir, iyilik görünürde en art niyetleri de taşıyabilir.
Değişir insan değiştikçe zaman ve imkân.
**
Hayat sofrasında yenilen her sille yoğurulur tecrübe ve kaderle.
Nasıl başladı da nasıl bitti? İşte haysiyet cellatları, bir canavar yapar insanı.
Görüyorsun temizdin çocukken, büyüdükçe kirlendi evren.
**
İnanmak için kendimizi mi zorlayalım en sahte yalanlara...
Umudun bir yalana sarılmak istemesi ne acı ne acı en güvendiklerinin hançerlemesi.
Kırılması hayallerin sönmesi gözdeki ferin...
**
Nasıl anlayabilir tüyden yatakta uyuyan, hasırın sancısını... Ekmek kavgasında kanayan bir yarayı, tahıl ambarı olanın sarması...
**
Bir yağ almak için ayağı markete ürkerek gidenler varken hala yağ çekmeye devam eder dindar geçinenler.
**
Doğrunun rahatsız etmesine, gerçeğin kesmesine solukları, ki daima rahatsız eder menfaatperestleri...
**
Neyi tanrı edinmiş dilinden tanrıyı düşürmeyen insan müsveddeleri?
**
Hangi gerçeği gizleyebilir sahte perdeler, yüzünde binlerce maske çektikçe yeni çehreler...