Osmanlı'nın özellikle Tanzimat dönemine rastlayan kesiminde esnaf toplulukları arasında DALKAVUKLARIN olduğunu söylesek?
***
Çıkartılmış kanunları, teşkilatlarının bulunduğunu biliyor muydunuz?
***
DALKAVUKLARIN, nizamnameleri hatta fiyat tarifesi bile yayınlamış bir esnaf topluluğuydu... Hangi işlerin dalkavukluğa girdiğinin anlatıldığı metinler bile var günümüzde elimizde...
***
Birinci Mahmud dönemine ait Topkapı arşivlerinde bulunan bir arzuhali yayınlamak istedim size bugün...
***
“Devletli, inayetli, merhametli efendim... Kimsesiz dalkavuk kullarınızın arzuhalidir...” diye başlayan dilekçe bakın nasıl devam ediyor...
***
“Her sene Ramazan-ı Şerif geldiğinde, İstanbul’da davetli, davetsiz iftarlara gideriz...
***
Ulemanın, ricali devletin ve sair büyüklerin, mevki sahiplerinin sofralarında çeşitli nefis yemekler, şerbetler, türlü türlü reçeller, tavukgöğüsleri, elmaspareler, helvalar, kaymaklı baklavalar, ekmek kadayıfları, süzme aşureler, hoşaflar yer ve içeriz....
***
Üstüne göbek tütünü ve kahve ile ikram görürüz... Lakin içimizdeki bazı terbiyesizler bulunup edebe uymayan hareket ve tavırlarıyla velinimetlerimiz efendilerimizi gücendirmekte, zararı da hepimize dokunmaktadır...
***
Dalkavukluk sağlam bir nizama bağlanmazsa cümlemizin açlıktan öleceği âşikardır...
***
Kadim nizam ve kanuna göre yeniden bir nizama bağlanmasını, uygunsuzları içimizden defedilmesini, tavır ve hareketleri hepimizin makbulü olan Şakir Ağa’nın cümlemize kâhya tayin olunmasını ve eline memuriyetini bildiren bir kıt’a ruhsatname ihsan buyrulmasını niyaz ederiz. Emir ve ferman devletli, inayetli efendim Sultanım hazretlerinindir...”
***
Enteresan değil mi? Bizdeki adı şimdilerde DANIŞMANLIK... Adama bakıyon ilim erbab-ı, danışmanına bakıyon berber çırağı gibi... O, ona danışıyor...
***
Bakın DALKAVUKLAR'ın tanımı Topkapı Sarayı arşivlerinde nasıl yapılıyor;
***
DALKAVUK KULLARI
Dalkavuklar kibar ve rical huzuruna girdiklerinde etek öperler... Oturacakları yer, trabzan yanındaki küçük minderdir...
***
Vazifeleri hane sahibi olan zatın mizaç ve tabiatına uygun şekilde konuşmak, meclise neşe vermek, keder verici sözlerden, zikri müstekreh tabirlerden ve küfürlerden gayetle sakınmaktır...
***
Hane sahibi ne söylerse fevkalâde yardakçılıkla tasdik edecekler ve asla aykırısında söz söylemeyeceklerdir...
***
Verilen ihsanı gizlice alacaklardır, verilen paranın çokluğunu ile meslektaşları arasında öğünmeyeceklerdir...
***
Vesikayı incelediğimizde “Dalkavuk Tarifesi”nden, dalkavukluğun sözün yanında vücudunu da maskara ve eğlence aleti yapanları da kapsadığını öğreniyoruz...
***
İŞTE O TARİFEDEN İLGİNÇ BAŞLIKLAR
Dalkavuğun burnuna fiske vurma (fiske başına): 20 Para... Başına kabak vurma: 30 Para... Yüzünü tokatlama (tokat başına): 30 Para...
***
Oturduğu minderden ve setten aşağı yuvarlama: 30 Para... Merdivenden aşağı yuvarlama (bir yeri incinir, kırılırsa cerrah parasını latife eden verir): 180 Para Çıplak başına tokat atma (tokat başına): 45 Para...
***
Sakalının yarısı veya hepsi arpa boyunca kırkılırsa, latifeyi yapan dalkavuğun üç aylık nafakasını verir. (Bu nafaka ayda 30 kuruştan 90 kuruştur): 60 Para...
***
Oysa günümüzde, etrafımızda bunları velinimetlerine BEDAVA yapan onlarca Ademoğlu var... Demek ki bizim zamanın dalkavukları daha fedakar ve daha hesaplılar...
***
Aynı kanun şimdi geçerli olsaydı, ücreti 60 para olarak belirtilen işi gerçekleştirmek için her ay maaşımın yarısını bu yolda harcardım...