2012’ye girerken insanlar kendi geçmişlerini yeniden bir gözden geçirmenin yanı sıra her insan yaşadığı dünya düzenini mutlaka sorgulamalı, diye düşünüyoruz. Bugünkü sistemler, insanlara eşit ve âdil bir refah düzeyi sağlayamadığı gibi uyduruk bir mâzeretle birbirlerini acımasızca yok etmeyi, yutuvermeyi hedefliyorlar. Bu sebeple gönlü hür, vicdânı hür entelektüeller tarafından da bu durumlar sorgulanmalıdır.
Sâdece 2011 değil insanların daha insanca yaşaması adına geçmiş yıllardaki dünya düzenleri ciddi araştırmalı, eksi ve artılarıyla değerlendirilerek insanlığın önüne konmalıdır. Bugün dünyânın aydınları, sistem yürütücüleri mevcut düzenin yanlışlarının hesâbını yapmak şöyle dursun sanki bir akıl ve yürek tutulmasına uğramışçasına mevcut düzenin oyuncağı hâline gelmişlerdir. İnsanlığın daha âdil, daha ahlâkî, insanlık onur ve haysiyetinin çiğnenmediği, bilim ve teknolojik gelişmeyle berâber mânevi gelişmelerin ihmal edilmediği, fikir ve düşüncelerin değer gördüğü, kimselerin ötelenmediği yeni bir dünya düzeni; bugün araştırmalı, düşünülmeli ve bulunmalı.
Anlaşılan o ki şimdiye kadarki mevcut düzen ve sistemler, insanlığa mutluluk getirmeyip ancak anarşi ve mutsuzluk getirmiştir. Bugüne kadar geri kalmış ülkelerin imrenerek baktığı o mâlum bölgelerde yaşanan ekonomik buhran gösteriyor ki artık o refah bölgelerinde gerçek huzur bulunmuyormuş. Sahte bir refah düzeni mevcutmuş. Ayrıca bugün müthiş bir ekonomik yıkım yaşayan bir numaralı refah devletleri olarak bakılan yerlerin insanları, maalesef bu ekonomik çöküntüyü göğüsleyecek ruh yapısına sâhip değiller. Bankaları yağmalayan, hükümet binâlarına hücum eden, güvenlik görevlilerine saldıran, birbirlerini acımasızca ezen, yıkan, kıran insanlar mâneviyatsızlığın neler yaptırabileceklerine dâir bizlere mesajlar veriyor. Halbuki ayni ekonomik sıkıntı bir zamanlar ülkemizde de yaşandı ama bizim insanımızın özünde vâr olan güzel birikimleriyle, sabır, fedâkarlık, tahammül ve duayla aşılmaz engeller aşılarak bugünlere gelindi.
Evet, bugün insanlık geçmiş yıllardaki geçmiş düzenleri sorgulamalıdır. 20.yüzyılın mevcut rasyonalist sosyal düzenleri halk ve entelektüeller birlikte mutlaka irdelemeliler. Marksist bir yapının ürünü olan ‘Sosyalizm’ ‘mükemmel bir sosyal düzen’ kurabileceği iddiasıyla ortaya çıktı. Buna inanan çoğu aydının desteğiyle birçok ülkede sosyalist sistemler kuruldu. Ancak istisnâsız her örneğinde hiç iyi sonuçlar vermeyen bu düzenden sonraları vaz geçildi.(Bizde hâlâ bu eskimiş, köhne, kötü sonuç veren sistemin geçerli olabileceğine inanan bir BDP var.) Sosyalizme alternatif gibi ortaya çıkan ‘Faşizm’ içinde benzer neticelere varıldı. Faşizm’de belirli bir ırkın ve kültürün üstünlüğü fikrine dayalı böylesi bir düzen, çarpık bir aklın ürünüydü nihâyetinde bu sistem de yürümedi, sonuçları ancak felâketle ifâde ediliyor. Daha sonra bu sistemler terk edilerek bugün vâr olan ‘refah devleti’ modeline geçildi ve bu sistem hâlâ da devam ediyor. Fakat maalesef insanlığa bir kurtuluş reçetesi gibi sunulan bu sistem de çökmek üzere. Neden peki? Çünkü merkezine insanın refâhını almış gibi görünen bu düzen tek tip, baskıcı, dayatmacı bir zihniyetle hareket ederek her şeyi devlet kontrolünde yürütüyor. Sosyal düzen, sağlık sektörü, merkezi eğitim hep devlet güdümünde yürüyor. Ve insanlar farkında olmadan bu zihniyet içinde eriyorlar. Ama son zamanlarda bu baskıcı sistemi anlamakta başarılı olanlar her ne pahasına olursa olsun zararlarını göze alarak mevcut düzeni sorguluyorlar. Fakat yeni düzene alternatif gelecek olan ne olabilir, o araştırılmıyor.
Bugün sürekli aklın egemen olduğu sosyal düzenlerin başarısızlığı ortadayken bireylerse sınırlı ve mahdut bilgiye sâhipken tüm insanlığın daha geniş kapsamlı ve ilâhi kökenli, kutsî verilere dayalı çözümlere yönelmesi gerekmez mi? İnsan yanılabilir ama ilâhi gerçeklerde yanılma ve yanlışlık bulunmaz. Değişmeyen, sonsuz mutluluğu hedefleyen kutsi reçeteler neden denenmez? Araştırılsa, denenmiş misalleri var.
Diğer yazımızda devam edelim inşaALLAH.
Şırnak-Uludere’de 35 vatandaşımızın vefâtı bizi derinden üzmüştür. Türkiye’nin başı sağ olsun. Acılı ailelere engin bir sabır diliyoruz. Bir daha böylesi olayların yaşanmaması için devletin elden geleni yapacağına inanıyoruz.
Hayır ve selâmetle…
Sâdece 2011 değil insanların daha insanca yaşaması adına geçmiş yıllardaki dünya düzenleri ciddi araştırmalı, eksi ve artılarıyla değerlendirilerek insanlığın önüne konmalıdır. Bugün dünyânın aydınları, sistem yürütücüleri mevcut düzenin yanlışlarının hesâbını yapmak şöyle dursun sanki bir akıl ve yürek tutulmasına uğramışçasına mevcut düzenin oyuncağı hâline gelmişlerdir. İnsanlığın daha âdil, daha ahlâkî, insanlık onur ve haysiyetinin çiğnenmediği, bilim ve teknolojik gelişmeyle berâber mânevi gelişmelerin ihmal edilmediği, fikir ve düşüncelerin değer gördüğü, kimselerin ötelenmediği yeni bir dünya düzeni; bugün araştırmalı, düşünülmeli ve bulunmalı.
Anlaşılan o ki şimdiye kadarki mevcut düzen ve sistemler, insanlığa mutluluk getirmeyip ancak anarşi ve mutsuzluk getirmiştir. Bugüne kadar geri kalmış ülkelerin imrenerek baktığı o mâlum bölgelerde yaşanan ekonomik buhran gösteriyor ki artık o refah bölgelerinde gerçek huzur bulunmuyormuş. Sahte bir refah düzeni mevcutmuş. Ayrıca bugün müthiş bir ekonomik yıkım yaşayan bir numaralı refah devletleri olarak bakılan yerlerin insanları, maalesef bu ekonomik çöküntüyü göğüsleyecek ruh yapısına sâhip değiller. Bankaları yağmalayan, hükümet binâlarına hücum eden, güvenlik görevlilerine saldıran, birbirlerini acımasızca ezen, yıkan, kıran insanlar mâneviyatsızlığın neler yaptırabileceklerine dâir bizlere mesajlar veriyor. Halbuki ayni ekonomik sıkıntı bir zamanlar ülkemizde de yaşandı ama bizim insanımızın özünde vâr olan güzel birikimleriyle, sabır, fedâkarlık, tahammül ve duayla aşılmaz engeller aşılarak bugünlere gelindi.
Evet, bugün insanlık geçmiş yıllardaki geçmiş düzenleri sorgulamalıdır. 20.yüzyılın mevcut rasyonalist sosyal düzenleri halk ve entelektüeller birlikte mutlaka irdelemeliler. Marksist bir yapının ürünü olan ‘Sosyalizm’ ‘mükemmel bir sosyal düzen’ kurabileceği iddiasıyla ortaya çıktı. Buna inanan çoğu aydının desteğiyle birçok ülkede sosyalist sistemler kuruldu. Ancak istisnâsız her örneğinde hiç iyi sonuçlar vermeyen bu düzenden sonraları vaz geçildi.(Bizde hâlâ bu eskimiş, köhne, kötü sonuç veren sistemin geçerli olabileceğine inanan bir BDP var.) Sosyalizme alternatif gibi ortaya çıkan ‘Faşizm’ içinde benzer neticelere varıldı. Faşizm’de belirli bir ırkın ve kültürün üstünlüğü fikrine dayalı böylesi bir düzen, çarpık bir aklın ürünüydü nihâyetinde bu sistem de yürümedi, sonuçları ancak felâketle ifâde ediliyor. Daha sonra bu sistemler terk edilerek bugün vâr olan ‘refah devleti’ modeline geçildi ve bu sistem hâlâ da devam ediyor. Fakat maalesef insanlığa bir kurtuluş reçetesi gibi sunulan bu sistem de çökmek üzere. Neden peki? Çünkü merkezine insanın refâhını almış gibi görünen bu düzen tek tip, baskıcı, dayatmacı bir zihniyetle hareket ederek her şeyi devlet kontrolünde yürütüyor. Sosyal düzen, sağlık sektörü, merkezi eğitim hep devlet güdümünde yürüyor. Ve insanlar farkında olmadan bu zihniyet içinde eriyorlar. Ama son zamanlarda bu baskıcı sistemi anlamakta başarılı olanlar her ne pahasına olursa olsun zararlarını göze alarak mevcut düzeni sorguluyorlar. Fakat yeni düzene alternatif gelecek olan ne olabilir, o araştırılmıyor.
Bugün sürekli aklın egemen olduğu sosyal düzenlerin başarısızlığı ortadayken bireylerse sınırlı ve mahdut bilgiye sâhipken tüm insanlığın daha geniş kapsamlı ve ilâhi kökenli, kutsî verilere dayalı çözümlere yönelmesi gerekmez mi? İnsan yanılabilir ama ilâhi gerçeklerde yanılma ve yanlışlık bulunmaz. Değişmeyen, sonsuz mutluluğu hedefleyen kutsi reçeteler neden denenmez? Araştırılsa, denenmiş misalleri var.
Diğer yazımızda devam edelim inşaALLAH.
Şırnak-Uludere’de 35 vatandaşımızın vefâtı bizi derinden üzmüştür. Türkiye’nin başı sağ olsun. Acılı ailelere engin bir sabır diliyoruz. Bir daha böylesi olayların yaşanmaması için devletin elden geleni yapacağına inanıyoruz.
Hayır ve selâmetle…