Bugün Cumhuriyetimizin 87. Yıldönümünü kutluyoruz.
T.C. vatandaşlarının Cumhuriyet’in Kuruluşu, dolayısıyla istiklalimizi elde etmemizin yıl dönümünü göğsümüz kabararak sevinç ve iftiharla kutlamaktayız.
Tek hâkim ve onun sülalesine devri devamı yönetim şekli olan Padişahlık devrinden…
Halk’ın yani Cumhur’un hâkim olup seçtiği kişilerin idare edeceği “Cumhuriyet” şekline geçiş olarak. Kurtuluş Savaşı’nı kazanmamızın neticesi olarak kuruldu.
Bu vesile ile o zamanın asırlarca Avrupalı devletlere kök söktüren ve idare şekli Cumhuriyet olmadığı halde tam bir demokrasi ve insan haklarını da yerleştirip tatbik eden Osmanlı Devleti’nin devamı olan halk Osmanlı adı ve idaresini bırakarak…
Devlet adı “Türkiye Cumhuriyeti” ve idare şeklini de “Cumhuriyet” olarak değiştirip tatbikatını devam ettirmekte.
1908 – 2009 arasında durulmadan bugünlerde bile halen devam edip bir asırlık istem içinde olan batılılar daha doğrusu Hıristiyan haçlılarca azmedilen…
“Türkleri bölme” isterikliği. Kurtuluş Savaşı’nın galibiyetiyle neticelenememişti.
Lozan anlaşmaları sırasında da belirlendiği gibi yeni hudutlarımızı kapsayan devletin ismi Türkiye Cumhuriyeti” olarak devletlerince de tanınmış oldu.
***
Devletin Cumhuriyet olarak kuruluş tarihi 29 Ekim’den bu yana halkımız, her yıldönümünde sevinç içinde hazırlanan tören ve şenlikler yoluyla coşku içinde kutlarlar.
Geçit yapan öğrencilerin hepsinin ellerinde bulunuşu bir tarafa…
Töreni izleyen halkımızın ellerinde bulunan Türk Bayrağı’nın dalgalanması küçüklerin Ay Yıldızlı kırmızı balonları sallamaları yıllardır devam eder ve edecek…
Bu görünümler aslında Türkiye’de bölüşüm yapmaya çalışanlara bir ikaz görünüşü olmakta.
Ve öyle doğudakiler ile bazı kuruluşların büyük illerde yapabildiği baskı ve maddiyat katkısı ile yönlendirme değil…
Yurttaşlarımızın içinden gelen ve Türk olmanın hazzını taşıyan hissiyatın coşkulu selidir.
***
Bendenizin belleği yine nostalji derinliklerine götürüverdi 1930’lu yıllara kaydı yazarken…
O zamanların törenleri, yeksan olan şahane Köşk görünüşlü Belediye binası yerine yapılan, mevcut İş Bankası binası önündeki “Cumhuriyet Meydanı”ndan başlayıp Zafer kavşağına kadar uzanan kısımda yapılırdı.
Konya’nın en uç mahalleleri olan ve üç km. civarı uzaklıktaki Sedirler, Araplar, Uluırmak, Mengene gibi yerlerde ikamet eden, Konya tipi geniş şalvar, işlik denilen giysi ve üstlerinde yünlü büyük bir beyaz örtü atmış hanımefendi ve ninelerimiz yaya olarak gelir…
Alâeddin Tepesi’ndeki cadde üzeri yamaçları ile karşı tarafın Sille taşı ile kaplı geniş kaldırımlarını tıklım tıklım doldururdu,,,
Cıvıl cıvıl neşeli seslerin ayyuka çıktığı bu yerlerden töreni izlerler alkışlarını esirgemezlerdi.
Tören Protokol kürsüsü, şimdiki Konya Ordu Evi önündeki çift taraflı giriş merdivenleri önünde kurulur Vali, Belediye başkanı, Ordu komutanı ve diğer protokol buradan izlemiş olurlardı.
O zaman zabitan dediğimiz subaylar, bellerine takılmış meşhur uç tarafı eğimli kılıç kuşanışları ile renk katarlardı.
Zafer tarafından başlayıp geçit törenine geliş her zaman olduğu gibi önce Askeri Bando geçip yerini alarak marşlar çalışına başlanırdı.
Önce askerlerimizin, “Rap Rap” sesi veren yürüyüşlerinin yeri titreterek geçişleri alkışlar arasında izlenirdi.
Arkasından Öğrenci grupları geçişi başlar ve devam olarak, bu günkü donanımlı, cihazlı vb. savaş vasıtaları yerine
o zamanların özel yetiştirilmekte olan büyük ve cüsseli At olan ve Kadana ismi verilen atların çektiği…
Bilhassa kurtuluş savaşımızda kullanılan iki tekerli kısa borulu top arabaları geçişi başlardı.
Arkasından yine atlara binmiş süvarilerimiz alkışlar arasında geçerdi.
Bunların geçişi arkasından, halkı daha da neşelendiren, kapış yapacağız diye ayağa kaldıran…
Süslendirilmiş Esnaf arabaları başlardı geçmeye Bu günde Esnaf ve ticaret odalarının tertip edebileceği aşağıdaki anlattığım geçişleri o zamanlar ne oda ne dernek yok iken esnafın birlikteliğiyle tanzim edilir büyük coşku ile karşılanırdı.
Motorlu değil. Tek atlı dört tekerli geniş üstlü yaylı arabaların üstündeki, Berber, Terzi, Ayakkabıcı, Bakırcı, Tenekeci, gibi esnaf işlem çalışışı içinde olup geçerken…
Diğer Şekerci, Fırıncı, Helvacı, Lokantacı esnafı da hem çalışır hem de izleyen halk üzerine yaptıklarını atarlardı.
Yine o yıllar, Akşam sonu yüze yaklaşan askerimizin ellerinde ki sırık ucundaki ufacık teneke içinde gazyağına batırılmış bez veya iplerin yandığı meşalelerle öndeki bando eşliğinde caddelerde yürüyüş yaparlardı.
Akşam ise Fener alayı yapılması işlemi vardı.
Uzaklardan koşarak görmeye gelen çocuklar ve Ana babalar “Fener Alayı” ismi verilen bu gösteriyi izleyebilmek için doldururlardı caddeleri…
***
Belleğimin göz önüne getirdiği o günlerin coşkuları gözlerimi yaşartırken…
Evet, o günlerin törenlerinde de bir başka coşku vardı ve her yöndeki etnik insanlarımız tek vücut coşku ve neşe içinde birliktelikte olmaktaydılar diye düşünceye daldım.
Bu günde daha bir coşku içinde kutlayacaktır Milletimiz muhakkak.
***
Bu coşku içinde olduğumuz yaşantımız da maalesef bu günlerde olanları ne ben söyleyeyim ne siz dinleyin diyeceğim ama hepimiz bilmekteyiz…
Yıllardır yazdığım gibi asırlardan beri uğraşları bitmeyen, çeşitli konuşma ve raporları ile Türkleri sadece bölme değil yok etme amaçları içinde devam edebilen devletlerin hâlâ çabaları gizli yerine aşikârca bile devam etmekte.
Ne yapsalar, terör de azdırsalar ve son günlerde tek tek ortaya çıkmakta olan Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik gidiyor sloganını kendilerine maske yapıp ön plana geçmeye çalışırken gizli belgeleri yabancılara verenlerde olsa…
Bu millet daima yaptığı gibi kanını canını veren…
Hür yaşamaya İstiklâlini korumaya azmetmiş bir Türk Milleti’dir.
Biline…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
T.C. vatandaşlarının Cumhuriyet’in Kuruluşu, dolayısıyla istiklalimizi elde etmemizin yıl dönümünü göğsümüz kabararak sevinç ve iftiharla kutlamaktayız.
Tek hâkim ve onun sülalesine devri devamı yönetim şekli olan Padişahlık devrinden…
Halk’ın yani Cumhur’un hâkim olup seçtiği kişilerin idare edeceği “Cumhuriyet” şekline geçiş olarak. Kurtuluş Savaşı’nı kazanmamızın neticesi olarak kuruldu.
Bu vesile ile o zamanın asırlarca Avrupalı devletlere kök söktüren ve idare şekli Cumhuriyet olmadığı halde tam bir demokrasi ve insan haklarını da yerleştirip tatbik eden Osmanlı Devleti’nin devamı olan halk Osmanlı adı ve idaresini bırakarak…
Devlet adı “Türkiye Cumhuriyeti” ve idare şeklini de “Cumhuriyet” olarak değiştirip tatbikatını devam ettirmekte.
1908 – 2009 arasında durulmadan bugünlerde bile halen devam edip bir asırlık istem içinde olan batılılar daha doğrusu Hıristiyan haçlılarca azmedilen…
“Türkleri bölme” isterikliği. Kurtuluş Savaşı’nın galibiyetiyle neticelenememişti.
Lozan anlaşmaları sırasında da belirlendiği gibi yeni hudutlarımızı kapsayan devletin ismi Türkiye Cumhuriyeti” olarak devletlerince de tanınmış oldu.
***
Devletin Cumhuriyet olarak kuruluş tarihi 29 Ekim’den bu yana halkımız, her yıldönümünde sevinç içinde hazırlanan tören ve şenlikler yoluyla coşku içinde kutlarlar.
Geçit yapan öğrencilerin hepsinin ellerinde bulunuşu bir tarafa…
Töreni izleyen halkımızın ellerinde bulunan Türk Bayrağı’nın dalgalanması küçüklerin Ay Yıldızlı kırmızı balonları sallamaları yıllardır devam eder ve edecek…
Bu görünümler aslında Türkiye’de bölüşüm yapmaya çalışanlara bir ikaz görünüşü olmakta.
Ve öyle doğudakiler ile bazı kuruluşların büyük illerde yapabildiği baskı ve maddiyat katkısı ile yönlendirme değil…
Yurttaşlarımızın içinden gelen ve Türk olmanın hazzını taşıyan hissiyatın coşkulu selidir.
***
Bendenizin belleği yine nostalji derinliklerine götürüverdi 1930’lu yıllara kaydı yazarken…
O zamanların törenleri, yeksan olan şahane Köşk görünüşlü Belediye binası yerine yapılan, mevcut İş Bankası binası önündeki “Cumhuriyet Meydanı”ndan başlayıp Zafer kavşağına kadar uzanan kısımda yapılırdı.
Konya’nın en uç mahalleleri olan ve üç km. civarı uzaklıktaki Sedirler, Araplar, Uluırmak, Mengene gibi yerlerde ikamet eden, Konya tipi geniş şalvar, işlik denilen giysi ve üstlerinde yünlü büyük bir beyaz örtü atmış hanımefendi ve ninelerimiz yaya olarak gelir…
Alâeddin Tepesi’ndeki cadde üzeri yamaçları ile karşı tarafın Sille taşı ile kaplı geniş kaldırımlarını tıklım tıklım doldururdu,,,
Cıvıl cıvıl neşeli seslerin ayyuka çıktığı bu yerlerden töreni izlerler alkışlarını esirgemezlerdi.
Tören Protokol kürsüsü, şimdiki Konya Ordu Evi önündeki çift taraflı giriş merdivenleri önünde kurulur Vali, Belediye başkanı, Ordu komutanı ve diğer protokol buradan izlemiş olurlardı.
O zaman zabitan dediğimiz subaylar, bellerine takılmış meşhur uç tarafı eğimli kılıç kuşanışları ile renk katarlardı.
Zafer tarafından başlayıp geçit törenine geliş her zaman olduğu gibi önce Askeri Bando geçip yerini alarak marşlar çalışına başlanırdı.
Önce askerlerimizin, “Rap Rap” sesi veren yürüyüşlerinin yeri titreterek geçişleri alkışlar arasında izlenirdi.
Arkasından Öğrenci grupları geçişi başlar ve devam olarak, bu günkü donanımlı, cihazlı vb. savaş vasıtaları yerine
o zamanların özel yetiştirilmekte olan büyük ve cüsseli At olan ve Kadana ismi verilen atların çektiği…
Bilhassa kurtuluş savaşımızda kullanılan iki tekerli kısa borulu top arabaları geçişi başlardı.
Arkasından yine atlara binmiş süvarilerimiz alkışlar arasında geçerdi.
Bunların geçişi arkasından, halkı daha da neşelendiren, kapış yapacağız diye ayağa kaldıran…
Süslendirilmiş Esnaf arabaları başlardı geçmeye Bu günde Esnaf ve ticaret odalarının tertip edebileceği aşağıdaki anlattığım geçişleri o zamanlar ne oda ne dernek yok iken esnafın birlikteliğiyle tanzim edilir büyük coşku ile karşılanırdı.
Motorlu değil. Tek atlı dört tekerli geniş üstlü yaylı arabaların üstündeki, Berber, Terzi, Ayakkabıcı, Bakırcı, Tenekeci, gibi esnaf işlem çalışışı içinde olup geçerken…
Diğer Şekerci, Fırıncı, Helvacı, Lokantacı esnafı da hem çalışır hem de izleyen halk üzerine yaptıklarını atarlardı.
Yine o yıllar, Akşam sonu yüze yaklaşan askerimizin ellerinde ki sırık ucundaki ufacık teneke içinde gazyağına batırılmış bez veya iplerin yandığı meşalelerle öndeki bando eşliğinde caddelerde yürüyüş yaparlardı.
Akşam ise Fener alayı yapılması işlemi vardı.
Uzaklardan koşarak görmeye gelen çocuklar ve Ana babalar “Fener Alayı” ismi verilen bu gösteriyi izleyebilmek için doldururlardı caddeleri…
***
Belleğimin göz önüne getirdiği o günlerin coşkuları gözlerimi yaşartırken…
Evet, o günlerin törenlerinde de bir başka coşku vardı ve her yöndeki etnik insanlarımız tek vücut coşku ve neşe içinde birliktelikte olmaktaydılar diye düşünceye daldım.
Bu günde daha bir coşku içinde kutlayacaktır Milletimiz muhakkak.
***
Bu coşku içinde olduğumuz yaşantımız da maalesef bu günlerde olanları ne ben söyleyeyim ne siz dinleyin diyeceğim ama hepimiz bilmekteyiz…
Yıllardır yazdığım gibi asırlardan beri uğraşları bitmeyen, çeşitli konuşma ve raporları ile Türkleri sadece bölme değil yok etme amaçları içinde devam edebilen devletlerin hâlâ çabaları gizli yerine aşikârca bile devam etmekte.
Ne yapsalar, terör de azdırsalar ve son günlerde tek tek ortaya çıkmakta olan Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik gidiyor sloganını kendilerine maske yapıp ön plana geçmeye çalışırken gizli belgeleri yabancılara verenlerde olsa…
Bu millet daima yaptığı gibi kanını canını veren…
Hür yaşamaya İstiklâlini korumaya azmetmiş bir Türk Milleti’dir.
Biline…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…