Geçen hafta câmi âdâbının hemen arkasından CUMA ÂDÂBI’nı zikretmek de yerinde olacak kanaatindeyiz. Bilindiği gibi Cuma günü Müslümanların bayramıdır. Bizim için en faziletli gündür. Zira bu konuda kâinatın efendisi Hz. Peygamber aleyhisselâtü vesselâm:
“Cuma günü günlerin efendisidir. Allah katında da en mühim olanıdır. O, Allah katında, Kurban ve Ramazan bayramı günlerinden daha mühimdir. Bugünün beş hasleti vardır: Allah, Âdem’i bugünde yarattı ve o günde yeryüzüne indirdi, o günde ruhunu kabzetti, o günde bir saat vardır ki, kul o saatte Allah’tan haram bir şey talep etmedikçe her ne isterse mutlaka talebi kendisine verilir. Kıyamet de o gün kopacaktır. Bütün melekler, sema, arz, rüzgâr, dağ, deniz hepsi o günden korkar.” (1)
“Bu günü (Cuma günü) Allah, müminler için (haftalık) bayram kılmıştır. Öyleyse kim Cumaya gelirse yıkansın. Eğer kokusu varsa ondan sürünsün. Misvak kullanmanız da gerekir.” (2) buyurarak Cuma gününün Müslümanlar için büyük bir gün olduğunu belirtmiştir.
Allahu Teâlâ Hz.leri yüce dinimiz İslâmiyet’i o günle süsledi ve bu günü yalnızca Müslümanlara verdi. Cenab-ı Hakk bir kulunu sevdi mi, o kulunu faziletli vakitlerde faziletli iş ve ibadetlerle meşgul ettirir. O halde Allahuteâlâ’nın sevgili bir kulu olarak böylesi bir günü bize lütfettiği için sevinelim. Zaten Cuma günü geldiği için sevinen bir Müslüman’a kıyamete kadar her gün o kadar sevap verilir ki, adedini ancak Allahu Teâlâ Hz.leri bilir. Peygamber aleyhisselâtü vesselâm:
“Hepiniz çobansınız ve yine hepiniz elinizin altında bulunanlardan dolayı sorumlusunuz.” (3) derken, herkesin ailesinden ve evlâdından sorumlu olduğu vurgulanmaktadır. O halde ana ve babalar, çocuklarına gerek dînî vecibelerin gerekse sosyokültürel becerilerin kazandırılmasında en etkin konumdalar. Demek oluyor ki ebeveynler hüsn-i siyâsetleri ile aile efradını, çoluk çocuğunu gerekli donanımlara sahip kılmalıdırlar. Meselâ konumuz Cuma gününü ihya olduğundan, evvela kendileri Cuma gününe gereken ehemmiyet ve saygıyı göstermeli ki, gözümüzün nuru olan yavrularımız da öğrensinler, yaşasınlar.
Öncelikle ev halkına Cuma gününün faziletlerini yaşamaya, Perşembe gününden başlayarak, Cumaya ailece hazırlanmalılar. İbâdet yönüyle de, Perşembe gününün ikindi namazından itibaren tesbih, istiğfar, salavât-ı şerife getirme, Kur’ân okuma ve dua ile meşgul bulunmalıdır. Çünkü bu saat, Cuma gününde meçhul bırakılan saate(=eşref saati) fazilet bakımından denktir. Peygamber aleyhisselâtü vesselâm:
“Cuma günü bana salavâtı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salavâtlar meşhûttur. Melekler ona şahitlik ederler. Bana salavât okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salavât, bana ulaştırılmamış olsun.” (4) buyurarak bu günde ne yapmamız gerektiğini bize bizzat kendisi öğretiyor.
Kendimiz bu faziletli ibâdetleri yaparken çocuklarımızı yanımıza alarak onların da yapmalarını teşvik edelim. Hattâ bunların uygulamasında ben gerek çocuklarım arasında gerek komşu ve akraba çocukları arasında; ‘Bakalım kim Peygamber aleyhisselâtü vesselâmı daha çok seviyor göreceğim?’, ‘Şu kadar salavât çekerseniz sizi ödüllendireceğim’ gibi teşviklerle ve onlar arasında zikir meclisleri kurarak, o körpecik, günahsız ağızlardan öyle tatlı terennümler duymuşum, öyle hâlis gözyaşlarına şahit olmuşumdur ki kelimeler o an ki duygularımız ifâdeden âciz kalır. Yeter ki sizler yol gösterici, ışık tutucu olun. Günümüzde herkes bulunduğu yeri kalkındırsa ve ihya etse toplumun mânevî yapılanması adına bir taş koyulmuş olur. Bu da az şey değildir. Kaybolan değerlerimizi tekrar diriltmede bizlere çok görevler düşüyor.
Aile efradımızla, akraba, komşu ve dostlarımızla Cuma gününün tamamını âhiret işleriyle geçirmeye gayret göstermeliyiz. Mümkünse bu günde ilim meclislerinde bulunmalı, salih insanların sohbetlerinden istifade edilmelidir. Bilinmelidir ki, Cuma günü yapılan ibâdetlerde Cumartesi ve Pazar günü yapılandan daha fazla sevap vardır.
Cuma âdâbına Cuma günü inşaallah tekrar devam etmek niyetiyle hayırla kalın efendim.
------------------
1. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c.XVII (Hadis No:322), s.36
2. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c.XVII (Hadis No: 329), s.40
3. Buhârî, c. III, s. 40
4. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c. XVII (Hadis No:521), s.153
“Cuma günü günlerin efendisidir. Allah katında da en mühim olanıdır. O, Allah katında, Kurban ve Ramazan bayramı günlerinden daha mühimdir. Bugünün beş hasleti vardır: Allah, Âdem’i bugünde yarattı ve o günde yeryüzüne indirdi, o günde ruhunu kabzetti, o günde bir saat vardır ki, kul o saatte Allah’tan haram bir şey talep etmedikçe her ne isterse mutlaka talebi kendisine verilir. Kıyamet de o gün kopacaktır. Bütün melekler, sema, arz, rüzgâr, dağ, deniz hepsi o günden korkar.” (1)
“Bu günü (Cuma günü) Allah, müminler için (haftalık) bayram kılmıştır. Öyleyse kim Cumaya gelirse yıkansın. Eğer kokusu varsa ondan sürünsün. Misvak kullanmanız da gerekir.” (2) buyurarak Cuma gününün Müslümanlar için büyük bir gün olduğunu belirtmiştir.
Allahu Teâlâ Hz.leri yüce dinimiz İslâmiyet’i o günle süsledi ve bu günü yalnızca Müslümanlara verdi. Cenab-ı Hakk bir kulunu sevdi mi, o kulunu faziletli vakitlerde faziletli iş ve ibadetlerle meşgul ettirir. O halde Allahuteâlâ’nın sevgili bir kulu olarak böylesi bir günü bize lütfettiği için sevinelim. Zaten Cuma günü geldiği için sevinen bir Müslüman’a kıyamete kadar her gün o kadar sevap verilir ki, adedini ancak Allahu Teâlâ Hz.leri bilir. Peygamber aleyhisselâtü vesselâm:
“Hepiniz çobansınız ve yine hepiniz elinizin altında bulunanlardan dolayı sorumlusunuz.” (3) derken, herkesin ailesinden ve evlâdından sorumlu olduğu vurgulanmaktadır. O halde ana ve babalar, çocuklarına gerek dînî vecibelerin gerekse sosyokültürel becerilerin kazandırılmasında en etkin konumdalar. Demek oluyor ki ebeveynler hüsn-i siyâsetleri ile aile efradını, çoluk çocuğunu gerekli donanımlara sahip kılmalıdırlar. Meselâ konumuz Cuma gününü ihya olduğundan, evvela kendileri Cuma gününe gereken ehemmiyet ve saygıyı göstermeli ki, gözümüzün nuru olan yavrularımız da öğrensinler, yaşasınlar.
Öncelikle ev halkına Cuma gününün faziletlerini yaşamaya, Perşembe gününden başlayarak, Cumaya ailece hazırlanmalılar. İbâdet yönüyle de, Perşembe gününün ikindi namazından itibaren tesbih, istiğfar, salavât-ı şerife getirme, Kur’ân okuma ve dua ile meşgul bulunmalıdır. Çünkü bu saat, Cuma gününde meçhul bırakılan saate(=eşref saati) fazilet bakımından denktir. Peygamber aleyhisselâtü vesselâm:
“Cuma günü bana salavâtı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salavâtlar meşhûttur. Melekler ona şahitlik ederler. Bana salavât okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salavât, bana ulaştırılmamış olsun.” (4) buyurarak bu günde ne yapmamız gerektiğini bize bizzat kendisi öğretiyor.
Kendimiz bu faziletli ibâdetleri yaparken çocuklarımızı yanımıza alarak onların da yapmalarını teşvik edelim. Hattâ bunların uygulamasında ben gerek çocuklarım arasında gerek komşu ve akraba çocukları arasında; ‘Bakalım kim Peygamber aleyhisselâtü vesselâmı daha çok seviyor göreceğim?’, ‘Şu kadar salavât çekerseniz sizi ödüllendireceğim’ gibi teşviklerle ve onlar arasında zikir meclisleri kurarak, o körpecik, günahsız ağızlardan öyle tatlı terennümler duymuşum, öyle hâlis gözyaşlarına şahit olmuşumdur ki kelimeler o an ki duygularımız ifâdeden âciz kalır. Yeter ki sizler yol gösterici, ışık tutucu olun. Günümüzde herkes bulunduğu yeri kalkındırsa ve ihya etse toplumun mânevî yapılanması adına bir taş koyulmuş olur. Bu da az şey değildir. Kaybolan değerlerimizi tekrar diriltmede bizlere çok görevler düşüyor.
Aile efradımızla, akraba, komşu ve dostlarımızla Cuma gününün tamamını âhiret işleriyle geçirmeye gayret göstermeliyiz. Mümkünse bu günde ilim meclislerinde bulunmalı, salih insanların sohbetlerinden istifade edilmelidir. Bilinmelidir ki, Cuma günü yapılan ibâdetlerde Cumartesi ve Pazar günü yapılandan daha fazla sevap vardır.
Cuma âdâbına Cuma günü inşaallah tekrar devam etmek niyetiyle hayırla kalın efendim.
------------------
1. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c.XVII (Hadis No:322), s.36
2. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c.XVII (Hadis No: 329), s.40
3. Buhârî, c. III, s. 40
4. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c. XVII (Hadis No:521), s.153