Corona virüsün hayatımıza girdiği ilk günden bu güne gelinceye kadar bu durumdan az ya da çok etkilenen ülkelerin hemen hepsi bu süreçte dünyada kısa adı WHO bizde ise DSÖ olan Dünya Sağlık Örgütü ile corona virüse ilişkin izlediği yol haritası sebebiyle tartışmalara hatta ilişki kesmeye kadar gitmiştir.
DSÖ Genel Sekreteri Gebereyesüs açıklamalarda bulunarak "Salgının çıktığı günden beri gece gündüz çalışıyoruz" dese de bütün dünya bunun böyle olmadığını açık bir şekilde görmüştür.
Mesela işbaşındaki hükûmetin her zaman güvenilir stratejik ortak olarak gördüğü Amerika’nın başkanı Dünya Sağlık Örgütünün olaya zamanında müdahale etmediğini ve Çin’in etkisinde kaldığını açıklayıverdi.
Esasında DSÖ’nün ABD den de bağımsız hareket etmediğini herkes biliyordu ama bu defa Çin’den de bağımsız hareket etmemesinin ortaya çıkması bazı taşların yerinden oynadığı anlamına geliyordu.
Özellikle daha önceki salgınların sonucu olan bilgiler elde olmasına rağmen DSÖ nün corona konusunda pandemi ilanında geç kaldığı her platformda dile getirildi.
Mesela bu anlamda Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, Çin’in yeni tip corona salgınının ilk başında krizin adını koyamadığı eleştirisinde bulunmuştu.
Çin in Vuhan eyaletindeki ilk vakanın bildirmesiyle başlayan süreç için de “Eğer o gün itibarıyla Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bir kısıtlama getirseydi, eminim corona dünyaya bu kadar hızlı yayılmayacaktı.” şeklinde bir ifade kullanmıştı.
DSÖ nün Çin’in üretimi ve ticareti etkilenmesin diye bilinçli olarak pandemi ilan etmediği yani kendini tüm dünyanın sağlığından sorumlu olarak gören DSÖ nün Çin’in ekonomik çıkarları için insanları feda ettiği düşüncesi yaygınlaşınca DSÖ’nün Etiyopyalı Başkanı’nın güvenilirliği de kayboluverdi.
Sabahtan akşama insanlara yazılı ve görsel basında hatta cami minarelerinden maske, mesafe ve temizlik uyarısı yapanların kendilerinin bu uyarılar hatta kısıtlamalar yokmuş gibi davranmaları bizim ülkemizde de güvenilirliği maalesef ortadan kaldırmıştır.
Tıpkı bizim ülkemizde sürecin ilk günlerinde hemen herkesin çok fazla güvendiği Sağlık Bakanının ilerleyen günlerde başta hastalık ve ölüm sayılarının gizlendiği suçlamalarından sonra hastaları ziyaret etmeyin dediği halde kendisinin bizzat testi pozitif çıkan siyasileri ziyaret etmesi ile güvenilirliğinin azaldığı gibi.
Vaka sayısında yaşanan artışlar ortaya çıktıkça her şey başa mı dönüyor diye düşünen insanların Cumhurbaşkanının Karadeniz gezisinde düzenlediği miting ve partisinin üye çalışması nedeniyle düzenlediği toplantıda tedbirlerin göz ardı edildiğinde uğradığı tenkitlerin güvenilirliği yok ettiği gibi.
İnsanların güvenlerini yok eden bir diğer gelişme ise ABD başkanının DSÖ'ye gönderdiği mektupla, DSÖ nün Çin'in kuklası' olmakla suçlayarak sağladığı fonları kalıcı olarak dondurduğunu açıklamış olmasına rağmen işbaşındaki hükümetin DSÖ ile anlaşarak İstanbul’da uluslararası bir anlaşma ile tam hâkimiyet ve dokunulmazlık vererek temsilcilik açmasına izin vermesi ve yaklaşık 3 milyon dolar kadar parasal katkıda bulunmayı taahhüt etmesidir
21 Ağustos 2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan anlaşma ile DSÖ nün ofisine hiçbir Türk yetkili yangın ve afet ile terör vs. gibi suçlar dışında izinsiz giremeyecek ve arama da yapamayacaktır.
Şimdi başa dönelim tekrar.
Ulusal ve uluslararası platformlarda pek çok kişinin corona tiyatrosu dediği pandemi nin ilk günlerinde sokaklarda aniden düşerek ölen insanlar vardı, şimdi nerede bunlar diyesi geliyor insanın.
Ya da sokaklara asker indirecek kadar coronadan endişe eden ama bir türlü maske takmayan ülke yöneticileri?
Veya coronanın ölümcül bir virüs olduğunu kamera önünde kat kat giysilerle açıklayan muhabirlerin sözlerini kayda alan kameramanların kamera arkasında sıradan elbiseler giymeleri?
Bir başka husus ise DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Nedret Emiroğlu’nun "Hastalık, damlacık yoluyla yayılıyor. Çok küçük parçacıklar bunlar, grip gibi hava yoluyla bulaşan hastalıklardan biraz daha farklı. Ağır olduğu için bu damlacıklar çok uzun mesafe kat edemiyorlar. En fazla gittiği 1-1,5 metre mesafe” demiş olmasına rağmen hala maske de ısrar edilmesindeki anlaşılmazlıktır.
Açıkça görülmüştür ki pek çok üniversite öğretim görevlisi maskenin sağlıklı insanlar için bir şey ifade etmediğini yani gereksiz olduğunu ve sadece virüs taşıyan kimselerin başkalarına bulaştırmasını önlemek bakımından fayda sağladığını televizyon ekranlarından açıklamalarına rağmen ölüm sayılarındaki bilgilerin algı oluşturma konularında ne derece önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Bu nedenle gözle dahi görülemeyen bir virüsün kibir abidesi olan devletlerin veya insanların bütün planlarını, programlarını, sistemlerini ve düzenini alt üst ettiğine inanmaları ve covid pandemisinin bir korku pandemisine dönüştürülerek ekonomileri alt üst edildikten sonra ruh sağlığı da bozulmuş bir topluma dönüştürülmesi için sanki maske bir tehdit aracı olarak kullanıldı gibi bir algı oluşmuştur toplumlarda.
Bu güne kadar corona musibetinden herkes nasibine düşeni aldı ve bazılarınca covid 19 tanrısı olarak görülen DSÖ sona erdi deyinceye kadar da alacak gibi gözüküyor.
Dünyayı diledikleri bir şekilde yönetmek istediklerini bazen bizzat kendileri bazen de kurdurdukları DSÖ, İMF ve dünya bankası gibi siyonist yapılanmalarla ifade eden siyonist egemen oluşumlar corona musibetinin üstüne bir de 5G musibeti ilave ettiklerinde belki asıl gayelerine bir adım daha yaklaşmış olacaklar ama inşaallah o zaman iş işten geçmiş olmaz.