Son yıllarda insan karakterlerindeki kalitesizlik, sosyal hayatta sıklıkla yaşanan iletişim bozuklukları bireyleri, aileleri dolayısıyla da toplumları menfi etkilemektedir. Kadim ahlâki değerlerin zayıflaması, çağın menfaat içerikli ahlâki zâfiyetlerin yaygınlaşması sonucu hiç hoşa gitmeyen nahoş hâdiselerin yaşanmasına sebep oluyor.
Aslında tüm dünya büyük bir ahlâki çözüntü içerisindedir. Yerleşik evrensel ahlâki normların her geçen gün bir bir yıkılması insanları farkında olmadan gayri meşru davranışlara yöneltiyor. Sanal dünyanın yetiştirdiği yeni nesil, yeni bir insan iletişim ağı ve yeni bir ahlak anlayışı inşa etmiş durumdadır. Bu inkar edilemeyen bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bugün insanlar ciddi bir ahlâki değer değişimi sonucu kadim ahlâki ölçütlerinden ödün vermiş vaziyetteler.
Dünyanın ve İslam toplumlarının ihmal ettiği tek şey insanların güzel ahlaklı olması husûsudur. Günümüz insanlığı, topyekûn ahlâkî değerlerin bozulması problemiyle yüz yüzedir. Yalancılık, sahtekârlık, cimrilik, bencillik, maddeperstlik, egoizm, tembellik, çıkarcılık, sözünde durmama vb. pek çok olumsuz davranış insanların hayâtında öylesine yer etmiş ki bu yanlışlıklar bugün âdeta onların doğruları hâline gelmiştir.
Bunlara ilâveten artan şiddet ve tâciz olayları, alkol-uyuşturucu bağımlılıkları, tiner-bali kullanımlarının artması hayra alamet gelişmeler değildir. Yanı sıra ruhsal bunalımlı, psikolojik sıkıntılı, şizofrenik insanların çoğalması insanların içsel yönden tükenişlerinin tezâhürüdür. Ayni zamanda suç işleme oranlarındaki hızlı artış, cinâyetler artık insanlığın ne durumda olduğunun en açık göstergeleridir.
Bakın her sene dünyâda beş yüz binden fazla insan cinâyeti işleniyor. Bu oranı her güne vurduğumuzda günde bir milyon üç yüz den fazla insan öldürülüyor demektir. Bu korkunç bir suç boyutudur. Türkiye’de de senede beş bine yakın cinâyet işleniyor. Yine gün hesabı yaptığımızda ülkemizde her gün on beş insan öldürülüyor. Son günlerde artan çocuk tâcizleri ve ardından gerçekleştirilen öldürme hâdiseleri içimizi iyice acıtmaktadır. Yine Türkiye’de yılda 80 bin çocuk cinsel tâcize uğruyor. Daha bunlar kayıtlılar bir de kayıt dışılar var. Kadına şiddet ve kadın cinâyetlerini de buna eklersek mevcut sonuç bugün insanlığın hangi noktaya geldiğini ortaya koymak için yeterlidir.
Şu istatistiki bilgiler de doğrusu ürkütücü: Dünya hapishanelerinde topyekun on milyonu aşkın suçlu insan var. Bunun iki buçuk milyona yakını Amerika’da, iki yüz bini aşkın bir suçlu sayısı İran’da, 64 bini Almanya’da, 47 bini Arabistan’da. Türkiye’deki hapishanelerdeki suçlu insan sayısı ise 140 bin kişi. Düşünün ülkemiz hapishanelerindeki suçlu sayısı Almanya’dan, Fransa’dan daha fazla. Türkiye’deki suç oranları 25 yıl evvel Avrupa’daki sayılardan çok daha azdı. Bugün ekonomik refah seviyesi yükseldikçe suç işleme oranları da yükselmiştir. Hele son günlerden artan yürekleri dağlayan o masum yavruların anlaşıldığı üzere çocuk taciz ve öldürme olaylarındaki artış ve devletin böyle cânilere vereceği cezâların fazlalaştırması husûsu, konunun ne kadar hat safhada olduğunu gözler önüne seriyor.
Halk arasında geçerli bir söz vardır ya; ‘Çarşambanın gelişi Perşembeden bellidir.’ Diye doğru bir sözdür bu söz! İnsanlık şu an bulunduğu konum itibârıyla müthiş bir ahlâki çöküntü içerisindedir. Gündelik hayatın koşuşturmaları, insanların değerlerindeki tüm müspet zeminlerin kaydığının farkına varmasını engelleyecek durumdadır. Çağdaş medeniyetler seviyesi, ekonomik kalkınma, büyüme, ilerleme derken uzun zamandır alarm işâreti veren değer savruluşları bugün insan niteliğini bozmuş bir vaziyet arz ediyor. Bu hususta çok ciddi endişelerimiz ve üzüntülerimiz hatta yıkılışlarımız var.
İnsanın ahlâki yönden çöküşü aileyi temelden ilgilendiriyor. İçinde yaşadığımız cemiyette ahlâki bir buhran yaşanmakta, son günlerde artan çocuk cinâyetleri bunun en açık kanıtıdır. Ülkeler zenginleştikçe, şehirler modernleştikçe dindarlık kaliteleri azalıyor, vicdâni özellikleri zayıflıyor ve suç işleme oranı hızla yükseliyor. O zaman hep söylediğimiz gibi toplumun dindar bir nesil yetiştirmesi şarttır. Merak etmesinler bundan kimse zarar görmez. Müslüman ülkelerde de artan suç işleme oranları, onların da içinde yaşadıkları cemiyete ayak uydurmasından kaynaklanıyor. En nihayetinde onlar da tüm bu olumsuzlukların yaşandığı toplumun içerisindeler.
Dünyânın bu menfi gidişatına ayni gidişatın ülkemizde de yaşanmasına son vermek için âcilen dindar bir nesil yetiştirme konusundan gerekli eğitim faaliyetlerinin yerine getirilmesi lâzımdır. Küçük yaştan itibâren, tam fakülte son sınıflarına kadar değerler eğitimi dersleri konmalı, dersler pratik hayata uyarlanmalı, yardımlaşma duygusu, şefkat-sevgi-merhamet toplumu oluşturmak için elden ne geliyorsa ifa edilmelidir. Bu artık bugün için en önemli vazifedir diye düşünüyoruz.