Çocuğunuzu İmam-Hatip'e gönderin!

Muzaffer Dereli

Tarih 06 Eylül 2006. O tarihlerde gazetemiz Merhaba ve Yeni Şafak’ta bir yazımız yayınlanmış. Yine okulların kayıt günleri ve İmam Hatip’lerin acılı yılları… Adeta bir yalvarış var insanımıza. “Ne olur kapatmayalım bu rahmet kapısını” diye. “O bahanelere aldırış etmeyelim, mahşere göre hazırlık yapalım,” diye. Ama bir de ümit var içinde. “Allah (c.c.) bu kapıyı sonuna kadar yeniden açacak,” diye.

Evet, yeniden açtı Rabbimiz bu kapıyı. Dua ediyoruz sebep olanlara. Ama bilmeliyiz kıymetini. Ne olur orta ve lise kısmını dolduralım onun.

Bu vesile ile yeniden paylaşmak istedim o yazıyı. O günleri unutmayalım inşallah.

* * *

Yeni bir yıl daha başlıyor okullar için. Kayıt işlemleri devam ediyor. Kimi heyecanlı, kimi durgun. Allah hayırlı eylesin.

İmam-Hatip okulları...

O, bizim insanımızın dişinden ve tırnağından artırarak, terini ve gözyaşını kumuna katarak vücuda getirdiği bir manâdır, bir ummandır...

"VERDİĞİNİZ SÖZLERİ TUTUN YETER"

Yıllar önce bir Anadolu köyüne gelen ve kendilerine daha iyi maddî imkânlar vaad eden milletvekiline, kendisini dinleyenlerden bir köylü şöyle der: "Sayın vekilim! Sen bizim üstümüzdeki Tiril bezinden pantolonumuza ve ayağımızdaki çarığımıza bakma! Biz bunlara razıyız. Siz inancımız adına verdiğiniz sözleri tutun, bu bize yeter!"

İşte İmam-Hatip okulları bu inancın ve fedâkârlığın meyvesi... Çünkü o insanlar onun yokluğunun acısını çok çekmişlerdi. Allah'ın Kitabı'nı ne öğrenmiş, ne de nesillerine öğretebilmişlerdi...

Evet, İmam-Hatip!..

O bizim özümüz, gönlümüz, ruhumuz, kalbimiz...

O bizim gözyaşımız, alın terimiz...

O bizim bitmeyen, tükenmeyen enerjimiz...

O, Allah'ın Kitabı'nın okunduğu mekân...

O, Rasûlullah'ın Sünnet-i Seniyyesi'nin öğretildiği yer...

O, bize yön veren âlimlerimizden, bu millete hizmet etmiş büyüklerimizden örnekler veren irfan yuvası.

UMUT KAPISI KAPANMAMALI

Böylesine eşsiz güzelliklerden, sonsuz manâlardan gönül incileri sunan bir mekânda okuyan yavrularımız, bütün engellemelere rağmen yine de başarıdan başarıya koşuyorlar. Göz yaşartıcı tablolarla karşılaşmaktayız hamdolsun.

Ümitvarız... Ümîdimizi kaybetmiyoruz asla. Çünkü her şey O'nun elinde. Eğer biz gerçekten O'na dayanır, O'na güvenir ve O'ndan yardım dilersek, kapalı gibi duran kapılar sonuna dek açılacak ve rahmet yeniden insanımıza saçılacaktır. Yeter ki bizler samîmî olalım. Yeter ki bizler elimizden geleni yapalım. Yeter ki yavrularımızı gönderelim.

Gelin kardeşlerim, birer yavrumuzu İmam-Hatip'e verelim.

"Önü kapalıdır" demeyelim!

Asıl önü kapalı olanlar, sadece dünyaya yönelik olanlardır.

Bizler biliyoruz ki, bu dünya hayatından başka bir hayat var ve orası sonsuzdur.

Ölümü hiç yoktur, sevinci bitmeyen bir hayat, acısı da tükenmeyen bir ıstıraptır.

Ne diyorsunuz, çocuğunuzu oraya hazırlamak istemez misiniz?

O, sizin için de bir şefaatçi olacak, ölümünüzden sonra size dua edecektir.

Bu okullar kimin?

Senin benim değil mi?

O bir mîrastır bizlere. Yarım asrı aşkın bir mîras.

Onu ulaştırmamız gerekir bizden sonraki nesillere... Ama nasıl? Tabii ki sınıflarını doldurmak sûretiyle...

Camilerimiz var Elhamdülillah, gökyüzüne uzanan minareleriyle...

Kim okuyacak oralardan Ezanlarımızı?

Mihrabları var, minberleri var, kürsüleri var onların. Kim dolduracak onları?

Vazîfelerin en eşrefi olan "Peygamber Mesleği"ni kim sürdürecek? O'nun varisleri kim olacak?

Ne dersiniz kardeşlerim?

Var mısınız Meryem'in annesi olmaya? O idi karnındaki yavrusunu Allah'a adayan...

Siz de bir yavrunuzu veremez misiniz bu kutlu mekâna?

EMANET ŞUURU

Belki biraz abartı gibi gelebilir sizlere. Ama inanın bu satırlar az bile.

Bu din bizlere Allah'ın hem emaneti, hem de en büyük nîmeti. İnsan bu nîmetten yoksun olduğunu bir kere düşünse, hayatın ve yaşamanın hiçbir anlamı kalmaz.

Çünkü biz, şu dünya hayatına, Allah'a kulluk yapmak amacıyla gönderildik. Dünyayı kazanmak adına değil. Kulluk için de, bu dîni öğrenen ve öğreten insanlara çok ihtiyacımız var. Bugün ise, bu gerçeği hayata geçiren en güzel kurumlarımız İMAM-HATİP'lerdir. Aslında her bir mü'minin böyle bir okuldan mezun olması, sonra da diğer dallardan birisine yönelmesi gerekir.

Evet kardeşlerim! Yarın Cenâb-ı Hakk sorunca; "önü kapalıydı" mı diyeceksiniz?

Rezzak-ı Âlem O'dur.

O, dilediği yerden rızıklandırır kullarını. Hem de dilediği kadar. Hiç hayal edemeyeceğimiz şekilde.

Bir kaya parçasını yararsınız; içinden bir kurtçuk çıkar. Ağzında da rızkı...

Aman Allah'ım! Sen ne yücesin, Rabbim!

Ne güzel, ne büyük bir ibret bizlere...

Bizler ne kadar da tevekkül ve teslîmiyetten uzak oluveriyoruz bazen.

Affet, ne olur affet Allah'ım!..

* İlahiyatçı

YAYIN TARİHİ: 06.09.2006

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.