Sayın okuyucu, bu hafta Çin zulmünden bahsedecektim; fakat çocuk katili zalim Yahudi kudurmuşçasına Gazze’ye saldırdığı için İsrail’den de bahsedeceğim.
Malumunuz Çin, namazı, orucu ve haccı yasakladı; namaz kılan ve oruç tutanları gözetim altına aldı. İşçi ve memurlardan namaz kılan ve oruç tutanlar cezalandırılmaktadır. İftar vaktinde evlere baskın yaparak oruç tuttuğunu tespit ettiği aileleri cezalandırmaktadır.
Orucu yasaklamasına gerekçe olarak, emek gücünü etkilediğini ileri sürmektedir (!?) Kızıl Çin, emeği sömürmektedir. İşçi ve memuru çok düşük ücretle çalıştırarak alın terini sömürmektedir. Kızıl Çin bunun hesabını vermelidir. Ayrıca birden fazla çocuk sahibi olmayı yasaklamak suretiyle Uygur Türkleri’nin nüfusunu asgari düzeyde tutmak istemektedir...
İbadet etmek, iş gücünü etkilemez daha verimli hale getirir; çünkü ibadet, insanı hileden, sahtekârlıktan ve rüşvet alıp vermekten meneder. Onun için bu bir bahanedir.
Oruç tutan, tutmayana göre daha iyi çalışır; çünkü oruç tutmayan yedikçe içtikçe terler, terledikçe sıkıntı basar, yerinde rahat edemez.
Size bir hatıramı anlatayım: Hatay Kırıkhan’da öğretmen iken arife günü bayramda anamı -babamı ve akrabalarımı ziyaret etmek için Konya’ya hareket ettim. Otobüste oruç tutan ben, saygı değer eşim ve bir de Mehmetçik var; başka kimse oruç tutmuyor. Emin olun yaz gününde oruç tutmayanlar içtikçe terlediler, terledikçe rahatsız oldular; sanki cehennem azabı yaşadılar. Biz oruç tutanlar çok rahat geldik, Konya girişinde otobüs iftar vaktinde mola verdi; biz de lokantada iftarımızı açtık.
Kızıl Çin namazı, orucu ve haccı yasaklayarak doğrudan din ve vicdan hürriyetine saldırmaktadır. Bu bir suçtur. Dünya buna tepki göstermeli ve kızıl Çin’e haddini bildirmeli.
Şu anda dünyanın böyle bir algısının olmadığını biliyoruz. Yakında dünya, tarihte olduğu gibi bu algıya sahip olacak ve Talas Meydan Muharebesi’nde (m.751) olduğu gibi haddini bildirecektir.
Hatırlayın, bugünkü Kırgızistan sınırları civarında Abbâsîler ve müttefiki olan Karluklar ile Çinliler arasında yapılan söz konusu muharebede Çin zulmüne son verilmişti.
Tarih tekerrürden ibarettir. Yakında inşallah dünya buna şahit olacaktır. İslâm orduları Talas Irmağı kenarında tekrar Çin’e haddini bildirecek, din ve vicdan hürriyetini sağlayacaktır. Onun için her zaman ümitvar olalım ve Allah’ın rahmetinden hiçbir zaman ümidimizi kesmeyelim.
Sayın okuyucu, zalim sulhtan anlamaz, barışı sevmez tabiatı gereği din ve vicdan hürriyetini kısıtlamaktan ve yok etmekten başka bir düşüncesi olmaz. Onun için ona haddini bildirmek lazım. Unutmayalım ki, sulh ve barış kuvvet ile gerçekleşir. Onun için dinimiz, “kuvvet hazırlayın” demektedir. Kuvvet ise Peygamberimizin buyurduğu gibi, “atmaktır.”
Çocuk katili İsrail’e gelince; İslâm dininin en şedid düşmanı azgın gözü dönmüş Yahudi, masum Gazza’ye havadan ateş yağdırmakta ve çoluk-çocuk genç, ihtiyar topyekûn Filistin halkını katletmektedir. Bu, bir soy kırımıdır. Medyadan öğrendiğimize göre, bu satırları yazarken kara harekâtı da başlamıştır. Allah Gazze halkının yardımcısı olsun; ümmeti-i Muhammed’in de dirilmesine sebep olsun.
Irkçı, din ve vicdan hürriyeti düşmanı Yahudi’nin Gazze’ye tekrar saldırmasının gerekçesi şu şekilde açıklamaktadır: İsrail’in gözü Gazze’nin gazında.
Gerekçe sadece gaz değil, bu bir bahanedir. Allah düşmanı İsrail, Filistin’in dirilmesini ve ayağa kalkmasını istememektedir. Mısır’da darbe yapılmasının, Suriye’de Esad rejiminin desteklenmesinin, Irak’ın üç parçaya bölünmeye çalışılmasının, Türkiye’de çatı adayının ortaya atılmasının sebebi budur. Onun için kamuflajla, hedefi saptırmalarına kanmayalım; doğrudan ümmetin tekrar dirilmesini önlemektir.
Sayın okuyucu, 19 Kasım 2012 Filistin Kan Ağlıyor! isimli yazımda şöyle demiştim: Amerika eski Dışişleri Bakanı Madeleine Alberight’in “Tanrı ve Güçlü” adlı eserinde dediği gibi, “İsrail, Batı’nın ileri karakoludur.” Dolayısıyla mazlum Filistin halkı yalnız İsrail ile savaşmıyor, Batı ile de savaşıyor. Hayber’den Yahudilerin çıkartıldığı gibi Filistin’den de çıkartılması gerekir. Aksi halde bu bölgede kanı durdurmak mümkün değildir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur: “İki din Arabistan yarımadasında birleşmez.” (İmam Malik, Muvatta, Hds. No:18) Yani İslâm dini ile Yahudilik dini hâkimiyetlerini birlikte bu bölgede sürdüremezler.
Sonuç olarak diyoruz ki, dua edelim ve saflarımızı sıklaştıralım; aksi halde Çin zulmüne ve Çocuk katili İsrail’e pirim vermiş oluruz. Hoşça kalın.