Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Av. Mahmut Sami Büyükyılmaz, parti il binasında basın toplantısı düzenledi. Büyükyılmaz, toplantıda cezaevi ve suç raporunu yayınlandı. “Bir devletin en aslî ve asgarî iki temel fonksiyonu nedir diye sorulsa, birinci fonksiyonunun güvenlik, ikincisinin adalet olduğunu söyleyebiliriz” diyen Büyükyılmaz, “Yani güvenliği sağlamak ve adaleti tesis etmek toplumun en temel ihtiyacıdır. Suçun önlenmesi ve azaltılması noktasında ise devletin işlevi, suç fırsatlarının azaltılması yönünde olmalıdır. İşlenen suçların önlenmesi ise devletin temel politikaları ile -eğitim, kültür ve ekonomik politikalar gibi politikalarla- bağlantılı olsa da daha çok sosyolojik, biyolojik, iktisadî, siyasal, kültürel birçok diğer faktörle bağlantılıdır” ifadelerini kullandı.
SUÇ İŞLEME ORANLARINDA CİDDİ ARTIŞLAR VAR
Son yıllarda Türkiye’de suç işleme oranlarının ciddi anlamda artış gösterdiğine değinen Mahmut Sami Büyükyılmaz, “Baktığımız zaman ülkemizde özellikle son yıllarda suç işleme oranlarının bir hayli arttığını söyleyebiliriz” dedi. 2010 yılında cezaevlerinde 120 bin kişi varken bu rakamın 2014 yılına gelindiğinde 159 bin, 2019 yılında ise 292 bin kişiye ulaştığını aktaran Büyükyılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2016 yılında meydana gelen darbe girişiminin bu rakamlarda etkisi olduğu söylenebilse de darbe girişimi sonrası cezaevine giren tutuklu sayısının toplam 30 bin civarında olduğu dikkate alındığında ve bu rakam 2019 yılı verilerinden düşüldüğünde dahi 2010 yılından 2019 yılına kadar yüzde 65 oranında bir artış olduğu görülecektir. Bu yüksek orandaki artışın ülkemizin nüfus artışı ile izahı ise mümkün değildir. Çünkü 2010 yılında 72 milyon 137 bin olan nüfusumuz 2019 yılında 83 milyon 155 bin olmuş yani yüzde 15 artmıştır. Tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışın yüzde 65 olduğunu dikkate alırsak suç oranlarındaki artışı nüfus artışıyla izah edemeyiz. Üstelik 2016 yılında 671 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle çıkartılan aftan yararlanan yaklaşık 40 bin mahkumun da olduğunu dikkate alırsak tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışın daha büyük olduğunu anlarız.”
ONCA AFFA RAĞMEN CEZAEVLERİNDEKİ İNSAN SAYISI SÜREKLİ ARTIYOR
Türkiye genelindeki 2010 yılı ile 2019 yılları arasındaki artış ile Konya’daki artışı karşılaştıran Büyükyılmaz, “Öldürme, yaralama, cinsel suçlar, hakaret, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma ve satın alma, sahtecilik, dolandırıcılık, kaçakçılık, ateşli silahlarla ilgili suçlarda Konya verilerinin Türkiye geneli ortalamasına yakın olduğu görülmektedir. Bununla birlikte kişiyi hürriyetinden mahrum bırakma, hırsızlık, yağma, uyuşturucu ve uyarıcı madde imalatı ve ticareti, trafik suçları, icra iflas kanuna muhalefet suçlarından hüküm giyen insan sayısında Konya’daki artışın Türkiye geneline göre daha yüksek olduğunu görebilmekteyiz. Aşağıda paylaştığımız tablolar ve veriler gerek ülke genelinde gerek Konya’da suç ve suçluluğun sürekli arttığını ve çıkartılan onca affa rağmen cezaevlerindeki insan sayısının sürekli arttığını da bizlere göstermektedir. Bu durumun maalesef Konya’da da farklı olmadığı, hatta bazı suçlarda Konya’nın Türkiye ortalamasını geçtiği de görülmektedir. Elbette suçun önlenmesinde aile, sosyal çevre, eğitim, kültür, ekonomi, siyaset gibi bir çok unsurun etkisinin olduğu aşikardır. Bunların yanında işsizliğin, ekonomik krizlerin, yoksulluğun, gelir dağılımı adaletsizliğinin, fırsat eşitsizliğinin suç ve suçlu üzerindeki olumsuz etkisini de kriminoloji bilimi tespit etmektedir. Yıllardır muhafazakar söylemlerle iş başında olan bir iktidarın oluşturduğu sosyo-ekonomik, kültürel yapı sayesinde, sürekli suç ve suçlu üreten bir sistemin ortaya çıktığını görebiliyoruz. Kendisini muhafazakar olarak tanımlayan, dindar nesil yetiştirmek iddiasında olan bir siyasi partinin 18 yıllık iktidarı sonucunda ortaya çıkan bu hazin tablo, gerçekliğin iddia edildiği veya bize sunulmaya çalışıldığı gibi olmadığını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Anketlerde ise yargıya olan güvenin gittikçe azaldığı görülmektedir. Yargının bağımsız olduğuna inananların sayısı da oldukça düşük. Bugün ne yazık ki yargıya ve yargı bağımsızlığına güvenin en dip seviyelere inen, gençlerine gelecek adına umut vaat edemeyen, ehliyet ve liyakatten çok torpilin öncelendiği bir toplumsal yapı ortaya çıkmıştır. Mevcut iktidar ortamında sürekli cezaevi yapmak ve bunun için bütçeden milyarlarca lira ayırmak durumunda kalan bir siyasi anlayış hakimdir. Ne hazin ki cezaevi yapımını 'yatırım' olarak müjdeleyen, adalet sarayı açmayı marifet sayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Mevcut iktidarda üretim, istihdam oluşturmak; gençlerine iş ve aş bulmak yerine, işsizleri suçlayan “iş beğenmiyorlar”, “devlet kimseye iş bulmak zorunda değildir” anlayışının görüldüğü garip bir siyaset anlayışının da hakim olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu vahim tablo, Millî Görüşün yıllardır üzerine basarak söylediği 'Önce Ahlâk ve Maneviyât' düsturunun ne denli önemli olduğunu da bir kez daha ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.
YARGI TAMAMEN BAĞIMSIZ OLMALI
Cezaevi ve suç raporunda son olarak Saadet Partisi olarak çözüm önerileri sunan Mahmut Sami Büyükyılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Öncelikle eğitim ve kültür politikaları “Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesine göre yeniden gözden geçirilmeli, yeni hükümet sistemi ile iyice bozulan kuvvetler ayrılığı ilkesi yeniden hakim kılınmalı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlık tam manası ile sağlanmalı, kanunların yaptırım ve caydırıcılığı sağlanmalı, ceza ve infaz sistemi yeniden düzenlenmeli, kamuoyunda hukuka olan güven temin edilmeli, siyaset dili şiddet ve hakaret içermeyen bir şekil almalı, tarihin en köklü milleti olarak kanunlarımızın AB siparişleri üzerine değil de; kendi ihtiyaçlarımız, sosyal dokumuz, örf, âdet, gelenek ve sosyal yapımıza uygun olarak çıkartılması sağlanmalı, yapılan tüm işlerde ehliyet ve liyakat ön planda tutulmalı, ekonomik alanda üretim ve öncelenerek istihdam artırılmalı, işsizlik azaltılmalı ve ailenin korunmasına yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yukarıdaki önerilerin fiiliyata geçtiği, suç ve suçlunun azaldığı, vatandaşlarımızın güven içinde yaşadığı müreffeh, güçlü sosyal ve ekonomik yapıya sahip günlere bir an önce ulaşabilmek temennisiyle bu raporu kamuoyuna saygıyla arz ederiz.”
EYYÜB KARAKUZU