Cenaze Defnine Katılın

Nevzat Laleli

Gençlik inceleme yazı serisi

Değerli gençler,
Bu yazıyı nazari (teorik) olarak değil ameli (tatbiki) olarak yaşamış ve yaşadıklarını kaleme almış bir ağa beyinizim.
Benim 14 yaşına girmiş ama doğuştan hasta olan bir kız torunum vardı.
Anne, baba evlatlarının yaşayabilmesi için insanüstü bir gayretle çalıştılar.
Göstermedik doktor, yatırmadık hastane kalmadı neredeyse…
Ama hastamız, tedaviye bir türlü cevap vermiyordu.
Sonunda böbrekler de yetersiz kaldı ve hafta da üç sefer diyalize gider hale geldi.
Bizim bu hastamızın sıhhatine kavuşabileceği ümidimiz tamamen yok olmuş, dualarımızda “Allah’ım bu çocuğu, anne ve babasını da kurtar” demeye başlamıştık.
Sonuçta Allah’ın çocuğumuza verdiği ömür tamamlanmış olmalı ki vefat etti.
Yukarıda anlattığım olay her kesin başına gelebilecek bir olaydır.
Ancak vefat haberi bana ulaşınca, benim arkadaşlarımı ve dostlarımı iyi tanıyan bir arkadaşıma (Yılmaz Bölükbaşı) “Vefat haberini arkadaş ve dostlarımıza duyurmanı rica ederim” dedim.
O da (Allah kendisinden razı olsun) bilgisayarında kayıtlı binlerce e-mail adresine e-posta atarak, bu vefat haberini duyurmuş.
Bir gün sonra cenazenin bulunduğu ile (Konya’ya) giderken yol boyunca telefonum hiç susmadı. Türkiye’nin hemen her yerinden arayarak taziyede bulunan arkadaşlarım ve dostlarım, “Başınız sağ olsun. Allah sizi torunuzla cennette kavuştursun” demekteydiler.
Başka il ve ilçelerde oturan dostlarım cenazeye katılamamış ama haber kendilerine ulaşır ulaşmaz hemen telefona sarılmışlardı.
Bu yazım münasebetiyle Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak’a, Genel Başkan yardımcılarına, il ve ilçe başkanlarına, AGD (Anadolu Gençlik Derneği) Genel Başkan ve Şube Başkanlarına, arkadaşlarıma, dostlarıma çok teşekkür ederim.
Beni, cenazenin bulunduğu Konya’ya arabasıyla götüren küçük damadım Çorumludur. Yol boyunca çalan telefon ziline ve yapılan taziyeleri dinledikçe, kendi ilinin başkanından taziye telefonu gelmesini de dört gözle bekledi. Bir telefon çalınca ben; “bak bu da Çorum il başkanımızdır” diyordum. Ama bir başka yerin başkanı veya üyesi bir kardeşimiz çıkınca da damadıma takılıyordum. “Görüyor musun? Çorum il Başkanı taziye telefonu açmadı” diye…

DEFİNDE DE YALNIZ DEĞİLDİK
Çocuğun cenaze namazının kılınmasında, kabri başında defin işlerinin yapılmasında da çok kalabalık bir dost gurubu bizi yalnız bırakmadı.
Definden sonra çıkışa durarak, taziyeleri kabul ettik. Ama saatlerce bu kabul devam etti. Allah kendilerinden razı olsun. Kimseye evlat acısı yaşatmasın…
Defin işlerini birkaç kişi yürütseydi… Cenazenin yıkanmasını, kefenlenmesini, camiye getirilmesini, musalla taşına konmasını, namazının kılınmasını, kabre kadar götürülmesini, kabre yatırılmasını, kabrin toprakla kapatılmasını, kabir başında okunan ayetleri ve yapılan duaları birkaç kişi yapsaydı… Eve birkaç kişi gelerek acımızı paylaşsaydı… Bu duruma üzüntümüz, belki cenazeye olan üzüntümüzü geçecekti.
Atalarımız; “Düğün de dostlarla, ölüm de…” derken, ne güzel söylemişler.
Bir başka atasözümüz de; “Sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler paylaşıldıkça azalır” şeklindedir.
Değerli gençler,
Sizler de sevinçli günüz de olsun, üzüntülü gününüz de olsun yalnız kalmak istemiyorsanız, dostlarınızın ve arkadaşlarınızın sevinçli ve üzüntülü günlerine katılın ve onlara manevi destek olun.
Hem bilin ki “Cenazeye katılmak, cenaze sahibi için bir hak, kendisine davet ulaşan için ise bir görevdir.
Bu hak ve görev tanımlarını belirleyen, elbette dinimizdir ve Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v) dir.
Bu haklar yerine getirildikçe ve bu görevler eda edildikçe, dinin emirlerini yerine getiren insanlara, büyük ecirler verileceği vad’edilmiştir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.