Cemiyete üye olmam yaşam akışında değişimler yaptı.
Yapılan genel kurul toplantısında ne olduğunu bilemeden, topluluk beni yönetim kuruluna seçiverdi.
Bununla da kalmadı yönetim kurulu toplantısında da itirazıma karşın, ittifakla başkan yapıverdiler.
***
Biraz şaşkınlık oldu bence. Ne olacaktı? Ne yapacaktım? Öğrenmek istedim.
Dediler ki önce topluluğu bir araya getirmek. Devamı olarak bu topluluğun istekleri olan…
Sanat mekteplerinin çoğaltılması, teknik kitapların basılması, mezunların mesleklerine göre iş bulmaları, lise mezunları gibi askerliklerini yedek subay olarak yapmaları, atölye açanlara devlet yardımı vb.
Şimdiye kadar ne gibi girişimlerde bulundunuz neler yaptınız soruma…
“Hiç. İkide bir toplantılar yapıp kendi kendimize konuşuruz bu arada milletvekillerine duyururuz”
Aldığım cevap iç açıcı değildi. Oturan adama ekmek veren olmazdı ki.
Peki, ben ne yapabilirdim? Düşüncelerime basınla ilişki geldi.
Basına verilecek demeçlerle duyurum yapılmalı ki. Bu istekleri halk yanında ilgililerde öğrenmiş olsun.
Bu önerimi yönetimde yetki vererek kabullendi ve çıktım basın piyasasına.
***
O günlerde Yeni Konya, Yeni Meram, Öz Demokrat, Şehir Postası ve Işık Gazeteleri yayında idi.
Yeni Konya sahibi rahmetli Mustafa Gücüyener evvelden tanışırdık. Beni yazı işleri müdürü ile tanıştırdı ve yardımcı olmalarını istedi.
Öz Demokrat da, Başyazar rahmetli Fevzi Halıcı ile tanışıklığımız vardı. Beni gazetenin yazı işleri müdürü değerli yazarlarımızdan Rıdvan Bülbül ile tanıştırdığında, Sayın Bülbül “Her zaman gel yardımcı oluruz” demişti.
Şehir Postası Gazetesi sahipleri Ergene Kardeşlerle de evvelce tanışıklığımız vardı. Onlarda iyi karşıladılar ve yardımcı olacaklarını belirttiler.
Yeni Meram Gazetesi’ni ziyaretimde rahmetli Mustafa Ataman ile tanıştık. O da beni yazı işleri müdürü rahmetli Tacettin Öney ile tanıştırdı. Onlardan da yardım sözü aldım. Işık Gazetesi rahmetli Ziya ile tanıştım ve ondan da söz aldım.
İyi ama ne haber verecektim ki basın bunu iletsin.
Buldum çareyi. İkide bir pazarları üyelerle toplantı yapıp burada istekleri konuşup bunu gazetelere haber olarak veriyordum. Hepsi de ilk sayfalarında yayınlıyordu. Okuyucular bir cemiyet varlığını ve davalarını da duymuş oluyorlardı.
***
O yıllarda teknik öğretim olarak İstanbul’da Teknik Üniversite ve Yıldız Teknik Okulu’ndan başka öğretim okulu yoktu.
Nasıl oldu ise Rahmetli Başbakanlardan Adnan Menderes’in teklifi ile Teknik Üniversitesine bağlı olarak hem de acilen Nisan ayında öğrenime başlayacak Maçka Teknik Okulu kararı çıktı.
Bu okula yıldızda ki gibi sadece Sanat Enstitüsü mezunlarına öncelik olmuyor lise ikiden atılmışların bile giriş kararı vardı.
Durur muyum? İmkânlar zorda olsa gideyim deyip ilk Nisan ayında yapılan imtihanlara girdim.
Matematik ve Türkçe’yi iyi, Tarih biraz yazarak verirken aklımda hiç kalmamış Kimya kâğıdına bir şey yazamayıp boş olarak verdim.
Neticeler on gün sonra açıklanacaktı. Ümitsiz olarak Konya’ya döndüm.
Benimle giren arkadaş vardı. Açıklanan neticeleri ondan öğrenecektim..
***
Neticeler ilan edildiğinde İstanbul’da ki arkadaştan sordum. “Üzgünüm Maalesef” demesiyle kazanamadığımı öğrendim.
Bu okula Ekimde yine imtihanla öğrenci alacaklardı. Buna hazırlanayım deyip derslere de çalışmaya başladım.
Basınla ilgim devam ederken Yeni Meram Gazetesi sayfalarında kültür sayfası diye öğrencilerin sayfası çıkıyordu.
Düşündüm bende Cemiyet Sayfası yapsam kabul ederler mi? Diye.
Fikrimi Tacettin Öney Bey’e söyledim. “Neden olmasın sende bir sayfa yayınla” demesiyle on beş günde bir…
“Türkiye Kız ve Erkek Sanat Mektepleri Cemiyeti Konya Şubesi Sayfası. Düzenleyen Ahmet Güldağ” başlığı ile sayfa çıkarmaya başladım.
Sayfada sadece istekler değil. Sanayi ve sanayide ekonomi üzerine makaleler olarak, ben ve başkalarının yazılarını da yayınlıyordum.
***
Ekim ayında Maçka Teknik Okulu imtihanlarına girerken bürodaki vazifeliye ilk girdiğim imtihanın durumunu rica ettim.
Adam baktı. Ve “sen 40ncı olarak mimarlığı kazanmışsın. Gelmediğin için yedekte olan kaydedilmiş” deyince beynimden vurulmuşa döndüm. Ve neden kendim gelip öğrenmedim diye boş yere hayıflandım.
Yeniden girdiğim imtihanı da bizzat ilgilenerek, Makine kısmını kazandığımı öğrendim.
O zamanlar talebe yurtları vb. kolaylıklar yoktu. Dört arkadaş daire değil, bir oda tutup okumaya başladık…
Başladık ama Makine dersleri beni tutmuyor ve kendi kendime “Makine Mühendisi olsam iş bile bulamam. Boşuna dört sene zor şartlarda yaşamım olacak” diyerek. İki ay sonra okulu bıraktım. Yani ayrıldım.
***
Gelecek yazıda neler oldu izleriz inşallah…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…