En son hatırladığımız psikolojik savaş 28 Şubat’ta adına Post modern darbe denen ahlaksızlık sürecinde Aczmendiler ile başlayıp Ali Kalkancı, Müslim Gündüz ve Fadime Şahin ile final yapan ve birtakım sahte şeyh ve sahte tarikatlar üzerinden yürütülen psikolojik harekât idi.
Esasında bu tür faaliyetler açık veya kapalı olarak cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yapılmaktaydı.
Kimi zaman kişiler öne sürülerek Hocaefendiler üzerinden kimi zamanda hiçbir kritere tabi tutmadan tüm dindarların ve tarikatların üzerinden yürütülen bu psikolojik savaşın amacı, Temel de karşı oldukları İslam Dinini direkt karşılarına almaktan çekindikleri için Müslümanların ve İslam’ın irfan yuvaları olan tarikatların kötü olduğunu buna karşın devlet eliyle dikte ettirilen laikliğin ise dinin yerine ikame edilmesi gerektiğini topluma kabul ettirmekti.
Bu dayatmada laikliği İslam’ın reddedilip batı ülkelerinin yaşantısını hayata geçirebilmek için topluma en büyük erdem ve değermiş gibi sunmaya çalışanlar dün olduğu gibi bu günlerde de benzer operasyonlarını bu defa FETÖ ve Adnan Oktar denen sahte hocaları öne sürerek toplumca saygı gören hocalar üzerinden yapmaya çalıştıkları görülmektedir.
Devlet eliyle laikliği bir düşünceden çok bir din gibi dayatmaya çalışan kesimler siyasi partilerin yöneticileri ve mensupları hakkında yaptıkları bu tür proje ve propagandalar yetmiyormuş gibi şimdilerde cemaatler ile bu cemaatlerce önder kabul edilen hocalar hakkında söylemedikleri sözleri söylemiş, yazmadıkları yazıları yazmış gibi göstererek yeni yeni psikolojik savaşlar gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Müslümanların üzerlerinde oynanan oyunu ve ortalıkta yayılmaya çalışılan haberlerin sıhhat derecesini araştırdıkları zaman geçmişte olduğu bu oyunlar boşa çıkarılacak, yine çok kere geçmişte olduğu gibi üzerlerinde oynanan oyunu fark etmedikleri ve ortalıkta yayılmaya çalışılan haberlerin sıhhat derecesini araştırmadan inandıkları zaman ise geçmişte olduğu bu oyunlardan zarar göreceklerdir.
Kur’an-ı Kerim’deki açık seçik Ayeti Kerime hükmüne rağmen önlerine gelen her haberi araştırmadan, soruşturmadan ve diğer Müslümanlarla istişare edip gerekli analizleri yapmadan hemen doğru kabul etmeleri, dünya Müslümanları tarafından şer ittifakı olarak gördükleri ABD- İngiltere- AB ve Siyonist İsrail tarafından yürütülen psikolojik savaşa hizmet etmekten ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey olmayacaktır.
Demokrat Partinin iktidarda olduğu yıllarda Risalei Nurlar üzerinden başlayarak, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi dönemlerinde sonra 12 Eylül Askeri Darbesi eliyle hayata geçirilmeye çalışılan ılımlı İslam da işe yaramayıp RP’nin (Millî Görüş hareketi) %22 civarında rey alarak meclise birinci parti olarak girmesi ve Refah-Yol Hükümeti’ni kurmuş olması sonucunda bu defa tarikatlar üzerinden adı post modern bir darbe ile karşı karşıya kaldı Müslümanlar.
Toplumu İslam dışı bir hayata sürükleyerek Müslümanlar üzerinde değişim sağlamak isteyenler cumhuriyetin kuruluşundan bu yana açık ve kapalı yaptıkları ihtilal ve darbeler sonrasında her defa Milletimizin sağduyusu ve irfanı karşısında yenilgiye uğramışlardır.
Bu yapılan darbe ve ihtilallerden Müslümanlar kendileri için nasıl bir sonuç çıkarmışlarsa Müslümanlar karşısında her defasında yenilgiye uğrayan şer güçlerde kendilerine o derce bir ders çıkarmışlardır.
Bunun için öncelikle Müslümanlar lüks ve ihtişama alıştırılmış, ekonomik ve sosyal hayattaki İslami duyarlılıklar törpülenmeye çalışılmış ve belki de bu güne kadar nüfuz edemedikleri tek müessese olan aile müessesemiz yine Müslümanlar tarafından kabul edilen kanunlar ve eliyle yürürlüğe konulan feminist politikalar ile darmadağın edilmeye çalışılmıştır.
Müslümanlar eliyle aile yapımıza yapılan saldırılar öylesine büyük olmuştur ki cemaatlerin kendi iç kontrollerinin de yardımıyla ayakta tutulan aile müessesesindeki bozulmalar sonucunda ortaya çıkan sarsıntılar nedeniyle Müslümanlar ekonominin en azından belli sektörlerde olsun rayına oturtulması, D-8 başta olmak üzere İslam Ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesi ile ABD’den ve Batı’dan bağımsız politikalar üretilmesi konularında hiçbir varlık gösteremez hale gelmişlerdir.
Bütün bunlara rağmen fert toplumsal hayatta İslami hassasiyetini koruyan Müslümanlar mensup oldukları cemaat ve tarikatları ayakta tutarak Müslümanları yok etmeye yönelik tüm dini(!) yapıları hatta bu uğurda Müslümanların içinden çıkarılanlar tarafından oluşturulan siyasi partileri de 15 Temmuzdan 3 yıl önce nasıl ifşa ettilerse yine ifşa edecekler ve oyunları yine boşa çıkartacaklardır.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.