“Şeyhülislam ve Müftilenam” -6-
Alaüddin Arabî, Haleplidir. “Mukaddemat-ı ulumu” (*) memleketinde tahsil ettikten sonra İstanbul’a geldi. Molla Gürani’den tahsil-i ulum (ilimleri tahsil) etti. Mevlana Hızır Bey’den istifade etmekten hali kalmadı.
İlk memuriyeti Edirne’de “Darul-Hadis” medresesinde Mevlana Fahruddin Acemi’ye asistanlıktır. Alaüddin Arabî Efendi, bilahare Kaplıca Medresesi’ne tayin oldu. Bu esnada Halvetiye (**) reislerinden Şeyh Alaüddin’e intisap etmesi nazarı dikkati celp etti.
Şeyh Alaüddin, Manisa’ya sürgün olunduğu zaman, Alaüddin Arabî de birlikte sürgün edildi. Bir müddet sonra affa mazhar oldu. Manisa’dan Semaniye medresesine tayin olundu. Fatih Sultan Muhammed Han’ın son zamanlarında seksen akçe vazifesi (maaşı) elliye tenzil edildi. Bu mağduriyet çok devam etmedi. Ulufesi (maaşı) seksen akçeye yükseltildiği gibi uhdesine müftülük tevcih edildi (h.900).
Alauddin Arabî Efendi, bir sene sonra vefat etti. Kabri Eyyüb’de, İdris köşkündedir. Tefsir ve Fıkıhta ihtisas sahibiydi. Eserleri yoktur. Hayatı boyunca doksan dokuz evladı dünyaya gelmiş,(***) her birine esma-i hüsnadan birini ad koymuştur.
Bu hadis-i şerifin ekonomik, kültürel ve siyasi boyutları vardır. İbn-i Haldun’un dediği gibi, nüfus yoğunluğu, iş gücünü artırır.
Çin’in 2002 nüfus sayımına göre, 1,288453. Dünyanın en zengin ülkesi, Nüfus yoğunluğu sebebiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi.
Doğu Türkistan’ın 1993 nüfus sayımına göre, 16 milyon 052.648. Bu durumda devleşmiş Çin’in karşısında durabilir mi? Zengin maden yataklarını bir avuç nüfusuyla işletebilir mi? Şimdi kim işletiyor?
Efendim, Çin, nüfus oranını düşürmek için her ailenin bir çocuk sahibi olmasını istiyor, diyeceğinizi biliyoruz. Aslında Çin kendi nüfus oranını düşürmüyor, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerin nüfus oranını düşürüyor. Bu durumda orana vurun hangi taraf daha çok çocuğa sahip olur? Buna zalim siyaset denir.
Rusya’nın nüfus oranı, Temmuz 2001 verilerine göre, 145. 470.197. Batı Türkistan’ın nüfusu, 25. 580,00’dır. Batı Türkistan, bu nüfus ile Rusya’nın sömürüsünden kurtulabilir mi? Gerçekçi olalım.
İbn-i Haldûn, mağlup olup başkalarının idaresi altına giren bir milletin kısa sürede silinip yok olacağını söylüyor. Bunun sebebini şöyle izah ediyor: “Başkalarının hâkimiyeti altına girildiği zaman insan nefsi tembelleşir, geleceğe ilişkin emelleri zayıflar.
Yırtıcı hayvanlar hakkında da aynı şeyler söylenir: Eğer bu hayvanlar insanların elinde tutsaksa, eşleriyle ilişkiye girmezler ve üremezler. Egemenlik altına alınmış bir kavim zayıflar, eksilir ve nihayet yok olur. Arapların hâkimiyeti altına giren Farsların durumu böyledir. … Çok az bir sayının dışında, sanki bir zamanlar mevcut değillermiş gibi silinip gitmişlerdir. Bunun sebebinin onlara yapılan bir zulüm ve düşmanlık olduğu sanılmasın. Orada kurulan İslamî idarenin ne kadar adil olduğu herkesçe biliniyor. Bu sonuç, mağlup olmuş ve başkalarının aleti haline gelmiş olan insanların tabiatlarının bir gereğidir. (Mukaddime, C:1, S: 202)
Günümüzde Doğu ve Batı Türkistan’ın, Çeçenistan’ın ve Filistin’in durumu böyledir. Bu ülkelerin nüfusu yok denecek kadar azalmıştır. Batının bir parçası olan Türkiye’nin ve Batının nüfuzu altında yaşayan İslam ülkelerinin durumu pek iç açıcı değildir.
Türkiye’nin nüfusu yerinde saymaktadır. İstatistikî verilere göre aileler bir, iki çocukla yetinmeye devam edecek olurlarsa yakında Türkiye, nüfusunu yenileyemez durumu düşecektir! Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu sebeple her aileden en az üç çocuk sahibi olmalarını istemektedir.
Söz konusu Şeyhülislam’ın çok çocuk sahibi olmasının hikmetini şimdi anladınız mı? İslam’da “Teaddüd-i Zevcat’ın (birden çok kadınla evlenmenin) hikmetlerinden biri de budur. Bkz. Nisa:3
Müminûn Süresi (ayet: 6) şöyle buyrulur: “Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri ) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.
Günümüzde birçok erkek ve kızımız evlenememektedir. Bunlardan çoğunun yaşı otuzu geçmiştir. Kadın ve aileden sorumlu bakanlık bu mesele ile ilgilenmesi gerekir. Bu sosyal olgu üzerinde durması gerekir. Yarın bu olgu kangrene dönüşebilir.
--------------
Kaynaklar:
1. İlmiye Salnamesi, S:339
-------------
Dipnotlar:
(*) Mukaddemat-ı ulûm: İlmiye sınıfına girecek talebeler, ulemadan bir zatın rahle-i tedrisine / ders halkasına dâhil olurlar. (Hariç) dersleri ad olunan başlangıç ilimleri ve fen dersleri ondan öğrenirler. İşte bu derslere, “Mukaddemat-ı ulûm” denmektedir. (Bkz. Öğretim yolunun tarihçesi, İlmiyye Salnamesi.)
(**) Halvetiye tarikatı, Ömer Halvetiye (ö. 800 / 1397) nispet edilen İslam dünyasının en yaygın tarikatıdır. Bkz, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(***) Resul-i Ekrem şöyle buyurur: “Nikâhlanınız, üreyiniz, çoğalınız, çünkü kıyamet günü ben sizinle (diğer) ümmetlere iftihar edeceğim, hatta bir düşük ile bile.” (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Din Kur’an Dili, Kevser Suresi tefsiri, S:518)
Alaüddin Arabî, Haleplidir. “Mukaddemat-ı ulumu” (*) memleketinde tahsil ettikten sonra İstanbul’a geldi. Molla Gürani’den tahsil-i ulum (ilimleri tahsil) etti. Mevlana Hızır Bey’den istifade etmekten hali kalmadı.
İlk memuriyeti Edirne’de “Darul-Hadis” medresesinde Mevlana Fahruddin Acemi’ye asistanlıktır. Alaüddin Arabî Efendi, bilahare Kaplıca Medresesi’ne tayin oldu. Bu esnada Halvetiye (**) reislerinden Şeyh Alaüddin’e intisap etmesi nazarı dikkati celp etti.
Şeyh Alaüddin, Manisa’ya sürgün olunduğu zaman, Alaüddin Arabî de birlikte sürgün edildi. Bir müddet sonra affa mazhar oldu. Manisa’dan Semaniye medresesine tayin olundu. Fatih Sultan Muhammed Han’ın son zamanlarında seksen akçe vazifesi (maaşı) elliye tenzil edildi. Bu mağduriyet çok devam etmedi. Ulufesi (maaşı) seksen akçeye yükseltildiği gibi uhdesine müftülük tevcih edildi (h.900).
Alauddin Arabî Efendi, bir sene sonra vefat etti. Kabri Eyyüb’de, İdris köşkündedir. Tefsir ve Fıkıhta ihtisas sahibiydi. Eserleri yoktur. Hayatı boyunca doksan dokuz evladı dünyaya gelmiş,(***) her birine esma-i hüsnadan birini ad koymuştur.
Bu hadis-i şerifin ekonomik, kültürel ve siyasi boyutları vardır. İbn-i Haldun’un dediği gibi, nüfus yoğunluğu, iş gücünü artırır.
Çin’in 2002 nüfus sayımına göre, 1,288453. Dünyanın en zengin ülkesi, Nüfus yoğunluğu sebebiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi.
Doğu Türkistan’ın 1993 nüfus sayımına göre, 16 milyon 052.648. Bu durumda devleşmiş Çin’in karşısında durabilir mi? Zengin maden yataklarını bir avuç nüfusuyla işletebilir mi? Şimdi kim işletiyor?
Efendim, Çin, nüfus oranını düşürmek için her ailenin bir çocuk sahibi olmasını istiyor, diyeceğinizi biliyoruz. Aslında Çin kendi nüfus oranını düşürmüyor, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerin nüfus oranını düşürüyor. Bu durumda orana vurun hangi taraf daha çok çocuğa sahip olur? Buna zalim siyaset denir.
Rusya’nın nüfus oranı, Temmuz 2001 verilerine göre, 145. 470.197. Batı Türkistan’ın nüfusu, 25. 580,00’dır. Batı Türkistan, bu nüfus ile Rusya’nın sömürüsünden kurtulabilir mi? Gerçekçi olalım.
İbn-i Haldûn, mağlup olup başkalarının idaresi altına giren bir milletin kısa sürede silinip yok olacağını söylüyor. Bunun sebebini şöyle izah ediyor: “Başkalarının hâkimiyeti altına girildiği zaman insan nefsi tembelleşir, geleceğe ilişkin emelleri zayıflar.
Yırtıcı hayvanlar hakkında da aynı şeyler söylenir: Eğer bu hayvanlar insanların elinde tutsaksa, eşleriyle ilişkiye girmezler ve üremezler. Egemenlik altına alınmış bir kavim zayıflar, eksilir ve nihayet yok olur. Arapların hâkimiyeti altına giren Farsların durumu böyledir. … Çok az bir sayının dışında, sanki bir zamanlar mevcut değillermiş gibi silinip gitmişlerdir. Bunun sebebinin onlara yapılan bir zulüm ve düşmanlık olduğu sanılmasın. Orada kurulan İslamî idarenin ne kadar adil olduğu herkesçe biliniyor. Bu sonuç, mağlup olmuş ve başkalarının aleti haline gelmiş olan insanların tabiatlarının bir gereğidir. (Mukaddime, C:1, S: 202)
Günümüzde Doğu ve Batı Türkistan’ın, Çeçenistan’ın ve Filistin’in durumu böyledir. Bu ülkelerin nüfusu yok denecek kadar azalmıştır. Batının bir parçası olan Türkiye’nin ve Batının nüfuzu altında yaşayan İslam ülkelerinin durumu pek iç açıcı değildir.
Türkiye’nin nüfusu yerinde saymaktadır. İstatistikî verilere göre aileler bir, iki çocukla yetinmeye devam edecek olurlarsa yakında Türkiye, nüfusunu yenileyemez durumu düşecektir! Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu sebeple her aileden en az üç çocuk sahibi olmalarını istemektedir.
Söz konusu Şeyhülislam’ın çok çocuk sahibi olmasının hikmetini şimdi anladınız mı? İslam’da “Teaddüd-i Zevcat’ın (birden çok kadınla evlenmenin) hikmetlerinden biri de budur. Bkz. Nisa:3
Müminûn Süresi (ayet: 6) şöyle buyrulur: “Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri ) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.
Günümüzde birçok erkek ve kızımız evlenememektedir. Bunlardan çoğunun yaşı otuzu geçmiştir. Kadın ve aileden sorumlu bakanlık bu mesele ile ilgilenmesi gerekir. Bu sosyal olgu üzerinde durması gerekir. Yarın bu olgu kangrene dönüşebilir.
--------------
Kaynaklar:
1. İlmiye Salnamesi, S:339
-------------
Dipnotlar:
(*) Mukaddemat-ı ulûm: İlmiye sınıfına girecek talebeler, ulemadan bir zatın rahle-i tedrisine / ders halkasına dâhil olurlar. (Hariç) dersleri ad olunan başlangıç ilimleri ve fen dersleri ondan öğrenirler. İşte bu derslere, “Mukaddemat-ı ulûm” denmektedir. (Bkz. Öğretim yolunun tarihçesi, İlmiyye Salnamesi.)
(**) Halvetiye tarikatı, Ömer Halvetiye (ö. 800 / 1397) nispet edilen İslam dünyasının en yaygın tarikatıdır. Bkz, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(***) Resul-i Ekrem şöyle buyurur: “Nikâhlanınız, üreyiniz, çoğalınız, çünkü kıyamet günü ben sizinle (diğer) ümmetlere iftihar edeceğim, hatta bir düşük ile bile.” (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Din Kur’an Dili, Kevser Suresi tefsiri, S:518)